Yeni Asya Gazetesi’nin 51. yıldönümü hakkında söylenecek çok söz var… Nasıl ve ne şekilde dillendirsek, kifayetsiz kalacak.
Elbette Yeni Asya bizim için bir ocak. Biz, bu ocakta “hamdık, piştik, elhamdülillah.”
Dedim ya, ne söylesem az gelir. O yüzden bu hizmetin kumandanı hükmünde olan Zübeyir Gündüzalp ağabeyin sözlerini aktarmak çok isabetli olacak diye düşünüyorum.
Merhum Zübeyir Ağabeyin bir nur talebesine yazdığı mektup, aslında bize yani gazeteyi çıkaranlara ve okurlara yazmış gibi “tefeül” etmeli.
Ne diyor, kulak verelim:
«
“Aziz Muhterem Kardeşim….
Madem ki İslam’ın her derdine razı olduğunu bildiriyorsun, bu müjdenle bize aşk ve şevi veriyorsun, o halde iyi dinle:
Vazifen: Dikenler arasında güller toplayacaksın. Ayağın çıplaktır, batacak. Elin açıktır, ısıracak. Buna sevineceksin!
Firavunlar kucağında büyüyen çocuk Musa’nın safın alacaksın. Aldığın için dövecekler. Konuştuğun için zindana koyacaklar; sevineceksin!
Çöllere sürülürsen, kanınla ağaç yetiştireceksin. Kutuplara sürülürsen, vücut ısınlar sebze yetiştireceksin. Yeşilliği sevmeyenler olacak. Yakacaklar, yıkacaklar. Sen bunu sabırla seyredeceksin!
Karanlık zindanlara atarlarsa ışık; yazlı vicdanları görürsen, ümit; imansız kalplere rastlarsan, Nur vereceksin.
Sen verdiğin için, suç; sen getirdiğin için, ceza; sen konuştuğun için, mahkum olacaksın. Ve buna şükredeceksin! Anadan, yardan serden ayrılacaksın. Candan, gönülden Kur’ana sarılacaksın. Damla iken deniz, nefes iken tayfun olacaksın.
Derdini yazmak için derini kağıt, kanını mürekkep edeceksin. Kimse ile görüştürmezlerse, mecnun olup çöllere düşeceksin.
Leyla arar gibi Nur arayanları bulacaksın. Bulamazsan üzülmeyeceksin! Makamlar, servetler verirlerse, nefsini unutacaksın.
Yalan, iftira, çamur fırtınasına tutulursan, Hissiyatını terk edeceksin.. Önünde demirden set yaparlarsa, dişinle deleceksin. Dağları toptan oymak gerekirse, iğne ile oyacaksın.
Unutma” Nerede olursan ol, küfrün ve cehlin ta temelini çürüteceksin. Bir gün, Kur’an etrafındaki surların yıkıldığını görürsen; hemen kemiklerini taş, etlerini harç, kanını da su edeceksin. Etrafına ilimden, irfandan, faziletten, ahlaktan kaleler dikeceksin.
Kaleler, fedailer ister. Nasıl olsa sen de içinde fedai olacaksın.
«
Bu mektubu okuyunca Mesnevi’yi okuyan Yunus Emre gibi ‘Uzun olmuş’ diyeceksin. Onun gibi ben de olsa idim: ‘Ete kemiğe büründüm. Yunus diye göründüm’ derdim dediği gibi, sen de ne lüzum vardı uzun saymaya… Kısaca ‘Kur’an talebesi olacaksın’ deseydin yeterdi, diyeceksin.
Haklısın. Zira, İslam yoluna giren bilir ki, bu yol kıldan ince, kılıçtan keskindir. Her kişinin değil, er kişinin yoludur.
Seni bütün ruhu canımla kucaklar, gözlerinden öper, dualarına mukabele eder, Allah’ın rızası dairesinde buluşmak üzere mektubuma son verirken, dalalete düşen din kardeşlerimin, kısa bir zamanda sizin gibi hidayete ermelerini Cenab-ı Vacibü’l-Vücud olan Hazret-i Allah’tan niyaz eylerim. Amin. Zübeyir Gündüzalp”
(Nefis Muhasebesi, Y.A.Neşriyat, s:96)
«
Nur’un kumandanına selam olsun!