"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yunus (as) gibi balığın karnında

Mustafa ORAL
12 Aralık 2018, Çarşamba
İnsan ezelden ebede uzanan yolda yapayalnız bir yolcudur.

Bu yolda çileyle sevinç iç içe geçmiştir. Dünya denizdir. Acı, tatlı, sodalı, tuzlu sular vardır. Herkes Acı Göl’ün güzelliğini öve öve bitiremez, ama iş yüzmeye gelince tatlı su balığı olur, geldiği yeri unutur. Başı belâya girse “batsın dünya” der. Hâlbuki erenler için belâ aşktan, ezelden, kâlubelâdandır.

İnsan sabırsızdır, azıcık sıkışsa yaygarayı basar. Oysa sen bir zamanlar karanlık, sıkıntılı, bilinmezler âlemi ruhlar denizindeydin. Rabbin sevdi, varlık içinde seni seçti. Ete, kemiğe bürünmüş insan haline getirdi. Elbet rahmetin içinde azıcık zahmet de vardır. Rabbin seni ruhlar denizinden anne rahmi denilen küçücük  bir mekâna getirdi. Ölüydün hayat verdi. Yetmedi, kâinatı hizmetine verdi. Anneni hizmetkâr kıldı da türlü nimeti saf hâlde getirdi. 9 ay içerde kaldın. Gözün vardı görmüyordun, kulağın vardı işitmiyordun, elin vardı tutmuyordun, ama kalbin tıkır tıkır işliyordu. Sesini Rabbin de, annen de işitiyor, isteğini anında yerine getiriyordu. Ekmek elden, su gölden yaşayıp gidiyordun. Kirli su mağaracığını andıran rahimde havasızlıktan, esaretten söz etmiyordun. “Görmüyorum, işitmiyorum…” diye içerlemiyordun. Daraldım, deyip başını alıp gitmek istemiyordun. Bilâkis anne kucağında gibi güvende hissediyordun. O kirli, dar, havasız denizciğe sabredince Allah selâmet verdi, dünya denilen sahile çıkardı. Dünya Cennetten bir köşeydi. Bir yanı masmavi sular, diğeri yemyeşil dağlardı. Gündüzleri güneş, geceleri ay kandil gibi yeryüzünü aydınlatıyordu. Zamanla taşın sert, çiçeğin kırılgan, aşkın kaçınılmaz olduğunu anladın. Yine de dünya denizine daldıkça daldın. Tatlının yanında tuzlu, sodalı, acılı suları da tattın; ağzının tadı, kalbinin hazzı kaçtı. Koca Dünya zindana döndü; kendini zindanda gibi hissettin. Koca umman çöle döndü; kendini aç, susuz, yalnız hissettin. Öyle sıkıldın ki “Keşke rahimden çıkmasaydım, şu yalan Dünyaya gelmeseydim” dedin. Oysa sadece sen değildin böyle şeyler yaşayan. Hz. Âdem’den (as) bu yana hemen herkes böyle hâller yaşamış, sevdikleriyle imtihan edilmişti.

Hz. Nuh’un (as) anlayışsız bir kavmi vardı. En yakınları bile kafa tutmuştu. Sabırdan başka elinden bir şey gelmemişti. Değil mi ki, sabrın sonu selâmetti; Allah sabredenlerle beraberdi; elbet sevdiğine kıymayacak, yarı yolda bırakmayacak, Dünya denizinde boğmayacak, Dünya zindanında ebedî bırakmayacak, selâmete ulaştıracaktı. Öyle de oldu. Sabrının karşılığını gördü. Gemiyle selâmete çıkarıldı. Sevenleriyle yepyeni bir dünya kurdu. Allah’ın Hz. Nuh’u selâmete ulaştırdığına inanıyorsun da vakti gelince seni de Dünya zindanından kurtaracağına, gemiyle selâmete ulaştıracağına inanmıyorsun. 

Yunus (as) kavminin yaşantısından sıkılınca dünyalarından hicret etti. Fakat bindiği gemi batma tehlikesi geçirdi. Yük ağır olunca birinin inmesi gerekti. Kur’a her seferinde ona isabet etmişti. Kader Dünya gemisinden inmesine hükmetmişti. Suya atlar atlamaz balık onu yutmuştu. Deniz fırtınalı, gece dağdağalıydı. Allah sebepleri sukut ettirmiş, hükümlerini kaldırmıştı. Balık, gece, deniz ve gökyüzü aleyhinde birleşmişti. Bunlara hükmeden bir zat, ancak onu selâmete çıkarabilecekti. Dünyası karardıkça kararmıştı. Kovulmuş, atılmış, yutulmuştu. Ümmetinin topraklarından kovduğu Peygamberlerin, Havva’sı yüzünden Cennetten atılan Hz. Âdem’in, kardeşleri yüzünden kuyuya, Züleyha’sı yüzünden zindana atılan Hz. Yusuf’un, Dünyanın kendilerini yuttuğu insanların açmazlarını yaşıyordu. Katmer katmer karanlıklar içindeydi.

Nefsi tarafından yutulmuş, psikolojik karanlığa boğulmuştu. Toplum tarafından dışlanmış, sosyolojik karanlıklarda kalmıştı. Şimdi de gece, deniz ve gökyüzüyle kuşatılmış, kozmik karanlığa dalmıştı. Karanlıklar içre Rabbine niyaz etmişti: “Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.”

Leh ile aleyh arasında ince perde vardır. Aleyhteki her an lehe dönüşebilir. O gün de öyle olmuştu. Samimî duâsının tesiriyle aleyhtekiler lehe dönmüş, karanlık dağılmıştı. “Ben kendine zulmedenlerden oldum” diyerek nefsinin karanlığını dağıtmış, selâmete çıkmıştı. Balık güvenli gemiye, deniz emniyetli sahraya, bulutların süpürülmesiyle gün yüzüne çıkan Ay kandile dönüşmüştü. Öyledir, Allah’a dost olana kâinat dost olur.

Musîbet isabet demektir. Ne çare ki çağımızdaki Hz. Yunus kur’ası sana isabet etti. Dünyan darmadağın oldu. Kuyudaki ve zindandaki Hz. Yusuf’a, balığın karnındaki Hz. Yunus’a döndün. Geleceğim Hz. Yunus’un gecesinden yüz derece karanlık ve dehşetli, diyor, korkuyorsun. Haklısın, Hz. Yunus gibi karanlıklardasın. Yunus’un balığı dünyasını mahvediyordu. Oysa seni nefsin yutuyor, ebedî hayatına kastediyor. Kederlenme. Hz. Yunus’u gemiden attıran balığı musahhar eyledi. Balık Hz. Nuh’un gemisi, Hz. Yusuf’un zindanı, Hz. Muhammed’in (asm) Sevr Mağarası, annesinin rahmi oldu. Gemide, balıkta, zindanda, mağarada sevdiklerini koruyan seni Dünya zindanında, nefsin kuyusunda yalnız bırakır mı? Gemiyi, zindanı, balığı, mağarayı sevdiklerine liman kılan Rabbin zindan ve kuyu sandığın hâlini sığınılacak liman kılmış da farkında değilsin. Şükret, herkes gibi olsan, her şey yerli yerinde olsa kim bilir kaç masumun kalbini kıracak, canını yakacak, hayatlarını zindana çevirecektin.

Efendimiz (asm) gözyaşı ve duâlarla Dünya çölünü deryaya çevirmişti. Ne var ki sevinçlerine çile de eşlik etmişti. Hakk’ı anlatmak için gittiği Taif’te alaya alınmış, taşlanmıştı. Dönüş yolunda karşılaştığı Hz. Yunus’un (as) hemşerisi Addas iman edince acıları biraz dinmişti. Değil mi ki Allah iki acıyı birden yaşatmaz, ağlatırken güldürüverir. Sabret, gülmeye az kaldı; gözyaşı yağmuru dindirecek, çölleşen kalbini denize çevirecek.

Çağın Yunus’u Bediüzzaman ahir ömrünü inzivada geçirmek istemişti. Rabbi Barla’yı mağara etmiş, Hz. Yunus’u ve okyanusu hatırlatan Barla denizine baka baka karanlık Dünyamızı aydınlatan Nur Risalelerini yazmıştı. Barla’ya sürülmese Hz. Nuh’un, Hz. Yunus’un hikâyesini bu kadar güzel anlatabilir  miydi? Her şey Yunusça bir duâya bakar. Bütün kâinat aleyhinde, bütün Dünya karşında olsa da en gizli hâtırât-ı kalbini bilen Rabbinin gücü, kudreti her şeye yeter. O ne güzel vekildir. Allah sabırdan çok selâmet versin. O halde biz de Hz. Yunus gibi Rabbimize iltica edelim: “Rabbim bana gerçekten zarar dokundu. Sense merhametlilerin en merhametlisisin...”

Okunma Sayısı: 9241
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ahmet

    12.12.2018 18:57:47

    hocam Allah razı olsun yazılarınız bizim için çok kıymetli.

  • ali

    12.12.2018 16:17:08

    kalemine kuvvet yaziları biraz daha uzat ki içimiz açılsın mustafa bey allah ebeden razı olsun.

  • Mustafa Akdağ

    12.12.2018 13:04:48

    Allah sizden razi olsun. Çok guzel bir yazi kaleme almişsiniz. Rahatlatici ve kendine getiren bir yazi.

  • turkan

    12.12.2018 10:25:13

    Teşekkürler. ..

  • Gündüz Alp-2

    12.12.2018 10:20:40

    Alınganlığa gerek yok. Zalim bir prototiptir. İnsanların dünyasını her kim ki zindana çevirdi işte o, odur. Dünyanın da kuyusu/çukuru ve tepesi/tavanı/zirvesi vardır. Dünyanın bilinen en derin çukuru Mariana Çukuru, zirvesi de Everes'tir. Hz. Peygamber (asm) zirveyi tutarken, Ebu Cehil ve emsalleri çukuru temsil ederler. Birisi derecedir öteki dereke. Mazluma muhabbet zalime adavet edilir. Devir değişmiş gerçekler ters yüz edilmiş. Halk Ozanı demiş:"Delikli demir çıktı mertlik bozuldu" Ya da "Tüfek icat oldu yiğitlik bozuldu." Kizb/yalan revaç buldu sıdk/doğruluk üvey evlat oldu. Mars'tan ses geldi dünyalılardan ses yok. Kays önce Leyla dedi sonra Mevlâ. Şimdiki Kays'lar önce Mevlâ derken şimdi Leyla der oldular. Selam, dua ve muhabbetle.

  • atilla

    12.12.2018 10:18:34

    su gibi akıcı, gönü tellerini titreten yazılarınızı zevkle takip ediyoruz. Teşekkürler Mustafa Oral.

  • Gündüz Alp

    12.12.2018 09:41:15

    Değerli kardeşim Mustafa bey, zamanın boğucu hadiseleri ümitlerimizi bazen kırsa da umut bahşeden güzel yazılarını okudukça gelecek adına yeniden ümitvâr oluyoruz. Dünya olanca genişliğine ve güzelliğine rağmen, medeni görünümlü zalimler tarafından zindana çevrilmiş.Kapısında, kendini zebani zanneden, "su bile yok" ya da "ağaç kabuğu yesinler" diyen acıma duygusundan arınmış sûreten insanlar. Dünyamız -yerine göre- hem bir gemi hem bir balık hem bir mağara. İnançlı insandan her birisi de ya bir Nuh (as) ya bir Yunus(as) ya bir Eyyüp(as). Bir yanda Firavun ile zalimler beri tarafta Musa'lar (as) ile mazlumlar. Mazluma her şey emir eri. Zalime her şey düşman. Zalimin kayyımı, mazlumun Kayyum'u(cc) var. Zalimin topu-tüfeği, mazlumun "İman hem nurdur hem kuvvettir" inancı ve ümidi var. Zalim sarayda zindanı yaşar, mazlum zindanda sarayı.

  • Müjdat Bayar

    12.12.2018 09:39:41

    Allah razı olsun.Nice insanın ümitsizlik girdabında olduğu bu demde, her şeyin O'ndan geldiğini hatırlatıp kırık gönüllere merhem olacak yazılara ihtiyaç var.Yüce Allah kaleminize kuvvet versin.

  • Kasım Özdemr

    12.12.2018 00:59:23

    Bismillah tevekkeltu ğalelah ve lahavle ve la kuvvete. Yazınız gönlümü rahatlattı.Allah dünya ahiret sıkıntılarımızı gidersin inşaallah

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı