Yine ‘Yeni Gerçeklik’ üzerine

22 Mayıs 2017 Pazartesi

Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek gerekir. Birilerinin “aldatıldık” iddialarına karşın, Türkiye’yi bu yeni gerçekliğe getiren sürecin her aşamasında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sürece ilişkin yanlış okumaları engelleyecek önemli açıklamalar yaptı. Örneğin, “Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz” ve “Demokrasi amaç değil araçtır”; “Ben hiçbir zaman ‘değiştim’ demedim”; “İslamın ılımlısı ılımsızı yoktur, sadece İslam vardır” dedi. Referandumdan önce de bu ülkede artık yeni bir gerçeklik olduğunu “Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir” sözleriyle açıkladı. Bunların hepsi doğruydu, “yanıl[tıl]dım” diyenlerin de, tarihe “stratejik cahillik” örnekleri olarak geçeceklerini gösteriyordu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, geçen hafta TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında yaptığı konuşmada, bu yeni gerçekliğin kimi önemli özelliklerini açıkça ortaya koydu.

Masada - mönüde
Muhalefetin, sonra yine “aldatıldık” demek durumunda kalmamak için bu konuşmayı çok dikkatle okuması, politikalarını oluştururken hep aklında tutması gerekiyor.
Erdoğan, Türkiye’nin en güçlü sermaye gruplarının temsilcilerinin karşısında yaptığı konuşmasında, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye karşı haince davrandığını vurguladı, “Başımızın çaresine bakarız” dedi. Suriye konusunda, “Masada olmayınca kendinizi mönüde bulacağınızı biliniz” uyarısından sonra, “Rakka meselesine” ilişkin, ABD’ye “Mademki tek başınıza yapacaksınız... bize düşen hayırlı olsun demektir” ifadeleriyle, masaya oturmayacağını vurgulamış oldu.. Ve ekledi “Kimseyle konuşmayız, danışmayız ona göre adım atarız”. Erdoğan’a göre, “terör örgütlerinin güçlendiği bir fotoğrafla karşı karşıyayız. Artık 20 yıl öncesinin Türkiye’si yok.”
İç politikaya gelince, Erdoğan “Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi yürümeyecek” dedikten sonra ekledi: “Demokraside ve ekonomide, yeni atılım döneminin hazırlıklarını yapıyoruz”.
Erdoğan Türkiye’nin 2008 krizinden etkilenmediğini savundu, “Türkiye’nin 2013’ten itibaren başlayan bir seri saldırı karşısında çok ciddi mücadele yürütmek zorunda kaldı” dedi.

Sürekli OHAL
TÜSİAD üyelerinin, OHAL’in uzatılmasına ilişkin endişelerine cevap olarak, “OHAL konusundaki endişelerinizi anlamakta zorlanıyorum. OHAL işadamlarının neyini engelledi? Ülkemizin yıkılmasına, milletimizin yok edilmesine yönelik bir operasyon yapılıyor, 249 şehidimiz var, biz hâlâ OHAL’i kaldıralım diyoruz. Her şey huzura kavuşmadan OHAL’i kaldıramayız” dedi.
Özetlersek: Avrupa Birliği Türkiye’ye karşı haince davranıyor. Başımızın çaresine bakacağız. ABD’ye “size kolay gelsin”... Bu durum “masada-mönüde” ikilemi açısından, masaya oturamadığımızı gösteriyor. Peki o zaman neredeyiz?
“OHAL’i kaldırmayız” saptamasına da “huzura kavuşmak” ifadesine ilişkin, “2013’ten itibaren” zamanlamasıyla işaret edilen sorunların ışığında bakınca, meydanlardan, sokaktan, medyadan, siyasetten muhalif seslerin tamamen dışlanmasını, devlet personelinden AKP siyasetini benimsemeyen kişilerin tamamen temizlenmesini, siyasal İslamın huzurunu kaçıran yaşam pratiklerinin, söylemlerin sonlandırılmasını anlamak gerekiyor. Demek ki, OHAL, AKP’nin ve siyasal İslamın mutlak hâkimiyeti kurulana kadar kalkmayacak. Öyleyse toplumun referandumda “Hayır” diyen kesimini çok zor günler bekliyor.
Peki bu koşullarda, 2019 seçimlerine umut bağlanması, ana muhalefet partisinin liderinin aralarında, adı Madımak katliamıyla birlikte anılan dinci parti liderlerinki de olmak üzere, kapıları aşındırması, bu arada referandumdan önce Financial Times’ın Akşener’i, geçen hafta The Times’ın da Arınç’ı Erdoğan’a alternatif olarak parlatırlarken, CHP liderini “görmemeleri” ne anlama geliyor? Bu yeni gerçekliğe direnenler bir yana, kabul edenleri de, umduklarının aksine çok zor günler bekliyor!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

AKP’de travma... 11 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları