Ben daha çok gençken Kalabak'a nasıl ulaşıyorduk hatırlıyor musunuz?

Bundan tam 25 yıl önce, evimizin önünde bekler, içerisinde Kalabak olan tankerlerin kalın hortumlu çeşmelerinden, evimizden getirdiğimiz bidonlara su doldururduk.

Eskişehirliler Kalabak'ı çok sever. Kalabak'tan başka su içmez, içmek istemez. Bakın şu günlerde yaşanan damacana sıkıntısına rağmen hala bütün Eskişehirliler, Kalabak içmek için çaba gösteriyor, Kalabak'ın değerini biliyor.

hoca belediye başkanı değilken de Kalabak içer ve Kalabak'ı çok severdik. Şimdilerde düşünüyorum da Yılmaz hocanın belediye başkanı olduktan sonra yaptıkları olmasa acaba hala Kalabak'ı bu kadar seviyor ve içiyor olur muyduk?

Yılmaz Büyükerşen hocamız belediye başkanı seçildikten sonra ilk iş olarak Kalabak'ın bize sıhhi şartlarda ulaşması için gereken çalışmaları yapmak oldu.

Hatırlatayım. Öncelikle, dağdan paslı ve çamur içindeki borularla gelen suyun şehrimize temiz olarak ulaşabilmesi için  isale hattını yeniledi. Hem de 40 kilometreden daha uzun olan bu hattı kıt kaynaklarla değiştirdi. Kalabak artık bizlere daha temiz ulaşacaktı. Daha sonra şimdilerde kullandığımız modern doldurma tesisini kurdu. Hem damacana hem de pet şişelere su doldurulmaya başlandı. Mikron inceliğinde filtrelerden geçiyor şimdi Kalabak. Ne kadar temiz olduğunu varın siz hesaplayın.

Çamur ve pas içindeki borulardan gelen suları, yine pas içindeki tankerlere doldurup, en son ne zaman yıkadığımızı unuttuğumuz bidonlarla evlerimize getirirdik.
Buralardan geldik bugünlere. O zamanlar hiçbirimiz aklına hijyen, sağlıklı su gibi tabirler yoktu, ama Yılmaz Büyükerşen hocamız kimsenin derdi olmadığı zamanlarda yaptı bunları.
Onu da yeterli görmedi. "Bu şehir büyüyor, nüfus artıyor. Bir gün bu su bize yetmeyecek" dedi ve yeni kaynaklar bularak Kalabak'ın miktarını bugünlere göre ayarladı.

Şimdilerde bizler bu kişiyi, Yılmaz Büyükerşen hocamızı suçluyor ve bence haksızlık yapıyoruz.

Kalabak için kapı kapı dolaşıp herkesin bu suyu içmesi gerektiğini söyleyen. Milyonlarca lira harcayarak bu suyun sağlıklı bir şekilde evlerimize gelmesini sağlayan kişiye yapıyoruz bu haksızlığı!

Peki bu damacana krizi nasıl oldu ya da olmuştur?

Kendisini arayıp sorabilirdim, ama ben de herkes kadar tanıyorum Yılmaz hocamızı. Kendisi 50 yıla yakından Eskişehir'e yatırım yapar. Kamunun kaynaklarını kullanarak Eskişehir'e iki üniversite kazandırdı. Afyonkarahisar, Kütahya ve Bilecik'te üniversite olmasının sebebi Yılmaz Büyükerşen hocamızın, kamunun kıt kaynaklarıyla yaptığı yatırımlardır.

Yine belediye başkanı olduktan sonra da tabii ki kamunun parasını kullanarak Eskişehir'i dönüştürdü ve bugünkü haline getirdi.

Yılmaz hoca kamunun parasını kullanırken çok cimridir. Tek bir kuruşun heba olmasını istemez. Bütün çalışma arkadaşlarına bunu tavsiye eder.
Ben eminim yıllar önce ESKİ bürokratlarıyla arasında şöyle bir konuşma geçmiştir. "Arkadaşlar, kamunun parasını kullanmak sorumluluk ister. Bakın bu damacanalar pahalı. Siz bu damacanaları düzgün şekilde toplayın. Toplama süresini geçirmeyin. Kırılmalarını engelleyecek sistem kurun. Son anına kadar verimli kullanın ve asla lüzumsuz yere damacana alıp durmayın."

Sanıyorum bürokratlar bu sözlerin sadece son bölümünü hayata geçirmiş!

Bence damacanaların doğru düzgün kullanılması gereken sistem kurulmamış ve Yılmaz hoca bu durumu anlamasın diye ikide bir ihaleyle karşısına çıkmamışlar. Yılmaz hoca ne yapsın, bakmış gerçekten lazım olan sayıda damacana alınıyor, sevinmiştir bir de "Aman iyi kamunun parası çar çur edilmiyor" diye.

Mesela şimdi. Bu kriz yaşandığında hemen bir talimat verip, "Kaç lira olursa olsun 500 bin damacana alın hemen" diyebilirdi. O zaman 15 liraya alınacak damacanaya 30 lira verecektik ve kamunun milyonlarca lirası heba olacaktı.

Bunu da yapmadı Yılmaz hoca.

Çünkü kamunun parasına gerektiğinden fazla değer verir.

Biz Eskişehirlilere de bir görev düşüyor. Tamam şikayet edelim, tamam Kalabak bulmakta zorlandığımız için kızalım. Şunu unutmayalım ki, Yılmaz hoca günlük siyaset peşinde koşsaydı şimdiye sorun çoktan çözülmüş olurdu ama milyonlarca liramız da boşa giderdi.

Bize düşen görev eski günleri unatmadan, Yılmaz hocamızın Kalabak için neler yaptığını unutmadan sabırla sıkıntının bitmesini beklemek ve Kalabak'tan vazgeçmemek.

Yılmaz hocasıyla birlikte bu şehir hangi badireleri atlattı.

Bunu da atlatacaktır mutlaka.