1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

31 Mart: Çevreyle ilgili siyasi partiler ne vadediyor?

19 Mart 2019

Siyasi partiler seçim bildirilerini açıkladı. Hepsi 'doğa haklarına saygılı bir yönetim' sunuyor. Ancak gerçekler öyle mi? Türkiye’de çevre mücadelesinin en yoğun olduğu 'enerji üssüne' gidip vatandaşlarla konuştuk.

https://p.dw.com/p/3FHql
Kohlekraftwerk in Zonguldak, Türkei
Fotoğraf: DW/M. Gökçe

Sibel Gülser, 21 yıldır Zonguldak’ın Çatalağzı ilçesinde aynı evde, simsiyah akan bir derenin kenarında yaşıyor. Yıllardır evinin pencerelerini açamıyor. Çünkü açtığında birkaç kilometre etrafındaki dört termik santralden gelen tozlar evine doluyor. Birçok akrabasının kanser hastası olduğunu anlatan Gülser, "Biz neden bunun bedelini ödemek zorundayız?" diye soruyor. Gülser gibi beldede yaşayan pek çok kişi aynı dertten yakınıyor.

Çatalağzı, Türkiye’de simge yerlerden biri. Türkiye’de ilk termik santralin kurulduğu yer burası. 1948’de ilk elektrik üretilmeye başlanmış. O dönem santrali görmek için İsmet İnönü’den Cevdet Sunay’a, İran Şahı’ndan Afganistan Kralı’na kadar çok sayıda devlet adamı Türkiye’nin tek taş kömürünün bulunduğu Zonguldak’a gelmiş. Santrale de 'Işıkveren' adı verilmiş.

Burası aynı zamanda Batı Karadeniz’in en güzel yerlerinden biri. 1.5 kilometre uzunluğunda bir vadinin içine kurulu. Şu anda Çatalağzı’nda dört santralde yedi farklı ünite kömür yakarak elektrik üretiyor. Beldeye girdiğinizde sizi dört adet dev santral kulesi karşılıyor. Bacalarından kara dumanlar çıkıyor, dereler simsiyah akıyor. Dağların arasında kül barajları kurulmuş, atıklar etrafa dağılıyor. Halkın kullandığı plaj için bile tehlike çanları çalıyor. Bu haliyle Çatalağzı, içinde 7 bin kişinin yaşadığı büyük bir fabrikayı andırıyor.

Mevcut santrallerin yanı sıra yenileri için de başvuru yapılıyor. Eğer tüm projeler gerçekleşirse Çatalağzı’nın da içinde bulunduğu 78 kilometrelik sahil şeridine 14 termik santral yapılmış olacak. Bu nedenle Batı Karadeniz’in bu bölgesi 'enerji üssü' ilan edilmiş durumda.

Vaatler hep havada kalıyor

Yöre halkı yıllardır şartların iyileştirilmesi, daha temiz bir ortamda yaşamak, beldenin deresini, havasını, denizini temizlemek için uğraşıyor. Tek umutları da yerel yöneticiler. Çok uluslu bir şirkette yöneticilik yapan Berran Aydan, aynı zamanda Zonguldak’ın TEMA Vakfı temsilcisi.

DW Türkçe’ye konuşan Aydan, seçilecek belediye başkanını aynı zamanda yaşam savunucuları ile işbirliği halinde olmasını istediğine dikkat çekiyor: "Temiz hava isteyen, temiz su sağlayan, halkın sağlıklı yaşayabilmesi için gerekli ortamı yaratması için çalışmalar yapan ve özellikle yöremizin en büyük sorunu olan yarattığı kirlilikle mücadelede önderlik edebilecek yerel yönetici istiyoruz."

"Beldemizi enerji konusunda bir üs haline getirmek istiyorlar"

Aydan, bugüne kadar verdikleri mücadelede siyasilerin vaatlerinin hep havada kaldığını söylüyor. Vaatlerin bugüne kadar çok azının gerçekleştiğini belirten Aydan, "Maden ocaklarının suları, kanalizasyon, çöp hepsi Acılık Deresi ile birlikte limana akıyor. Uzun yıllar bu derenin temizlenmesi için çalıştık. Ancak hep sonuçsuz kaldı. Bunun yanında çöp depolama sahası sahildeydi, oradan kaldırıldı başka alana taşındı. Geri dönüşüm tesisi kuruldu. Bunlar bizim için kazanım. Beldemizi enerji konusunda bir üs haline getirmek istiyorlar" diye konuşuyor.

Aydan: Maden ocaklarının suları, kanalizasyon, çöp hepsi Acılık Deresi ile birlikte limana akıyor
Aydan: Maden ocaklarının suları, kanalizasyon, çöp hepsi Acılık Deresi ile birlikte limana akıyorFotoğraf: DW/M. Gökçe

Zonguldak’ta yaşayan emekli maden işçisi Ahmet Öztürk de, "Buradaki hava kirliliğinin limit değerlerin çok üzerinde olduğu hem Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verilerinden hem de Çevre Mühendisleri Odası’nın yaptığı analizlerden biliyoruz" sözleriyle yaşadığı yeri anlatıyor.

Emekli maden işçisi tüm termik santrallerin derhal kapatılmasından yana. Ama öncelikle yakın vadede "Belediye başkan adaylarından en masum beklentim planlanan santralleri durdurmak için mücadele etmeleri" diyor. Öztürk de siyasilerin hiçbir zaman vaat ettiklerini yerine getirmediğini anlatıyor.

Öztürk, "Eskiden burada 'termik santral yapacağım' demek bir seçim malzemesiydi. Ancak bunun ne kadar çevreye zarar verdiğini artık herkes biliyor. Artık hiç kimse bunu açıkça dile getirmiyor" diyerek, az da olsa bu durumun bir kazanım olduğuna dikkat çekiyor.

Fahriye Gökçe ise Çatalağzı’nda termik santrallerden çıkan küllerden oluşan baraj gölünün hemen kenarında yaşıyor. Barajdan küllerin sürekli üzerlerine geldiğini, pencere bile açamadıklarını söylüyor. Adaylardan bu soruna bir çare bulmasını bekliyor.

Baraj gölünün kenarında yaşayan Fahriye Gökçe evde pencere açamadığını anlatıyor
Baraj gölünün kenarında yaşayan Fahriye Gökçe evde pencere açamadığını anlatıyorFotoğraf: DW/M. Gökçe

AKP: Sıfır atık, yeşil büyüme 

Türkiye’nin birçok çevre sorunu var ancak en önemlisi ise enerji politikaları. Bugün iklim değişikliğinin en büyük nedenlerinden biri de termik santraller gibi temiz olmayan enerji kaynakları. Siyasi partilerin seçim bildirilerine baktığımızda aslında hepsi çok olumlu.

Örneğin AKP'nin açıkladığı bildirinin çevre başlığı altında, "Canlı veya cansız tüm varlıklarla birlikte uyum içinde bir hayat sürdürebilmemizi sağlayacağız. Şehirlerimizi yeşil alanlarıyla güzelleştirirken, kitlesel tüketimden kaynaklanan atıkların çevreyi kirletmesine engel olacağız. Sıfır atık projesini her kurumumuzda, her evimizde hayata geçireceğiz. İnsan-şehir-tabiat dengesini en ideal şekilde gözeterek, şehirlerimizi yeşil ve sürdürülebilir büyüme ilkesiyle inşa ve ihya edeceğiz" ifadelerine yer veriliyor.

CHP: Rant için değil halk için çevre

CHP Doğa Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, DW Türkçe’ye "Demokratik kent yönetimi, katılımcı yerel yönetimler, şeffaf yönetim kültürü ve halka hesap verme CHP'nin yerel yönetimler konusunda temel ilkeleridir ve tüm alanlarda bu ilkeleri hayata geçirmek seçmenimize verdiğimiz en önemli sözdür" diyor.

Doğa hakları alanında ise 'rant için değil halk için şehircilik' anlayışıyla önceliklerinin afet riski azaltılmış, güvenli kentler yaratmak olduğunu söyleyen Biçer Karaca, "İstanbul, Ankara, Bursa gibi kentlerimizin bugünkü durumu Ak Parti’nin 16 yıl sonunda ardında bıraktığı enkazın kanıtıdır" diye konuşuyor.

HDP: Yereldeki yetkilerimizi kullanacağız

HDP İzmir Milletvekili ve Ekolojiden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Murat Çepni ise, AKP'nin özellikle enerji politikalarını eleştiriyor. DW Türkçe'ye konuşan Çepni, "Yerel belediyecilikte AK Parti’nin doğa talanı ve enerji politikasına karşı bir mücadele yürütme planımız var. Sermaye grupları açısından belirlediği bir enerji politikası yüzünden ülke çöplüğü dönüştü. İnsan ve doğa sağlığı açısından geri dönüşü mümkün olmayan zararlar var. Enerji arzı enerji ihtiyacından daha fazla. Amacı enerji tekellerine rant elde etmek" diyor.

Çepni, "Enerji politikasının enerji kooperatifleri eliyle yapılması gerekiyor. Doğrudan halkın enerji politikalarının olması gerekiyor. Termik santral yatırımları son derece tehlikeli. Kendi belediyelerimizin enerjisini binaların çatılarına güneş paneli koyup üreteceğiz."

Çocuk onkoloji bölümü açıldı

 Çatalağzı, içinde 7 bin kişinin yaşadığı büyük bir fabrikayı andırıyor
Çatalağzı, içinde 7 bin kişinin yaşadığı büyük bir fabrikayı andırıyorFotoğraf: DW/M. Gökçe

Kömürlü termik santrallerin hem katı atıkları hem de baca gazlarıyla çevreye olumsuz etkileri bulunuyor. Emekli Halk Sağlığı uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa da açıklanan raporlara dikkat çekiyor.

Termik santrallerin bacalarından kükürt dioksit, azot oksit, karbon monoksit, partikül gibi tehlikeli maddelerin çıktığını anlatan Karababa "Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), soluduğumuz havada bulunan ve kirlilik yaratan maddeleri, 'akciğer kanserine yol açan başlıca çevresel nedenler' olarak sınıflandırdı" diye konuşuyor.

DSÖ'ye bağlı çalışan Uluslararası Kanser Araştırmaları Kurumu'nun da, hava kirliliğinin kalp ve akciğer hastalıklarına yol açtığının bilindiğini fakat kansere de neden olduğuna dair artık elde güçlü deliller bulunduğuna dikkat çeken Prof. Karababa, dünya genelinde her yıl 223 bin ölümün hava kirliliği kaynaklı olduğunu da sözlerine ekliyor.

Miray Gökçe

© Deutsche Welle Türkçe