Yeniçeri, Profesöre Karşı

Efendim, Beyazıt Kütüphanesi’nin eski kantini pek sevimli bir mekandı. Sigara serbest, çay ucuz, muhabbet gani. Eh, daha ne olsun!

Mekânın müdâvimleri arasında çok sayıda ünlü kişi vardı. Bu kişilerin kütüphaneye geliş sebepleri de farklı idi.

Şair Sedat Ümran kütüphanedeki bir memureye âşıktı. Her gün yeni bir şiirle gelirdi. Kenar süsüyle özenle çerçevelenmiş bir şiir.

Mehmet Niyazi Özdemir roman yazardı. Okuma salonunda el yazısıyla kâğıda döktüğü satırları çay molalarında okurdu. Her zamanki mütevazi haliyle kantin sakinlerinin görüşlerini dinlerdi.

Kütüphanenin en renkli simalarından olan Profesör Cemal Anadol’un meşguliyeti pek ziyadeydi. Müstakbel akademisyenlere yüksek lisans, doktora tezleri hazırladığı iddia edilirdi. (Vebâli müfterilerin boynuna.)

Yönetmen Metin Erksan ciltlerle kitap devirirdi. Sonra küçücük bir cep defteri çıkarır, büyük bir titizlikle notlar alırdı.

Bendeniz, bu üstadların sohbetlerinden dağarcığıma attığım kırıntıları üniversite öğrencilerine serperdim. Kendi malım gibi. Üstadlarımız hoşgörüyle gülümserdi.

Bir de emekli elektrik mühendisi vardı. Hiçbir şey okumazdı, yazmazdı. Niçin gelirdi acep? Sohbetleri büyük bir dikkatle dinledikten sonra manidar bir ifadeyle mırıldanırdı.

“Eeee, netice?”

Sonra, sessizce kalkar giderdi.

***

Kantinin müdavimleri arasında bir de kitap kurdu vardı: Yeniçeri.

Onun geliş sebebi ise bambaşkaydı. İflah olmaz bir kitap hastası idi. Önüne bir deste banknot koysanız dönüp bakmaz; ama eski bir kitabın kokusunu aldığında çılgına dönerdi

İri yarı bir zat olan Yeniçeri yaz kış bol elbiseler giyerdi. Bu giysiler az ötedeki Sahhaflar Çarşısı’nın da kâbusu idi. Zira Yeniçeri’nin gizli cepler yaptırdığı ve aşırdığı kitapları ustalıklı bir şekilde bu ceplere yerleştirdiği rivayet olunurdu. Bir başka rivayete göre, Yeniçeri çarşıya girdiğinde, kendisini ilk gören sahhaf “dikkaaat!” diye nida eder, diğerleri hemen tayakkuza geçerdi. (Bu icraatları sırasında kendine MİT havası da verirdi Yeniçeri. O yılların atmosferinde bu hava pek de işe yarardı doğrusu. Bir nevi zırh!)

***

Gelelim asıl konuya.

Efendim, Profesör Anadol’un yıllar önce kıymetli bir kitabı kaybolmuş idi. Bu güzide tarihî eseri, Yeniçeri’nin aşırdığını düşünmekte ve ona karşı tarifsiz bir kin duymakta idi. Kaptan Ahab’ın Beyaz Balina’ya duyduğu kin gibi.

Yeniçeri’yi bir gün mutlaka suçüstü yakalayacaktı.

Üstad, bu gayesine ulaşmak için bir tuzak kurmuştu. Suçüstü yakalayacaktı rakibini. Kahverengi ciltli bir kitaptı bu tuzak. Fransızca eski bir karikatür kitabı. Sürekli yanında taşırdı. Ne zaman Yeniçeri’yle karşılaşsa hemen kitabı çıkarır, evirir çevirirdi. Beriki, bu manzara karşısında vecd içinde geçerdi kendinden. Ama el uzattığı an suçüstü yakalanacağının bilincindeydi.

Bir gün Cemal Ağabey’le birlikte çıktım kütüphaneden. Çınaraltı›nda çay faslından sonra, kitaplarını bendenize teslim ederek sahaf turuna gitti.

Pek tabii olarak, “Yeniçeri buralarda olabilir” diye ikazda bulunmayı ihmal etmedi. “Merak buyurmayın üstâdım” dedim kendimden emin bir ifadeyle. Dedektif hikayelerine merakımdan ötürü kendime güvenim zaten tam idi.

***

Biraz sonra Yeniçeri çıkageldi. Üstâdın emanetini korumak için derhal teyakkuza geçtim. Biraz havadan sudan söz açan Yeniçeri, sohbeti döndürdü dolaştırdı, bulunduğumuz mekanın tarihine getirdi. Gölgelendiğimiz çınarın dallarında tarih boyunca kimlerin asılarak idam edildiğini anlattı birer birer. Öylesine heyecanlı bir anlatımı vardı ki, arada bir yerinden kalkıyor, dallara tek tek uzanıyordu.

Yarım saat kadar sonra kalktı gitti. Bizim kitaplar yerli yerinde duruyor.

Bir süre sonra da Cemal Ağabey döndü. İki poşet dolusu kitap almış. Masadaki kitaplarını da poşete doldururken birden durdu.

“Yeniçeri mi uğradı yoksa?” diye mırıldandı.

“Evet” dedim gururla: “Gördüğünüz gibi Fransızca karikatür kitabınız da diğerleri gibi yerli yerinde.

“Eyvah” dedi üstad. Sendeledi. Kalp ilacını çıkarıp dilinin altına koydu.

Bu “eyvah”ın nedenini az sonra öğrendim, efendim.

Bendeniz tarihî çınarın dallarını temâşâ eder iken kitabı değiştirmiş Yeniçeri. Tıpatıp benzer kaba sahip başka bir kitapla.

Bu sahte kitabı yanında taşırmış sürekli. Tuzak olarak!

***

Aradan yıllar geçti. Şimdilerde zaman zaman yine yol düşürüyorum Bayezid Kütüphanesi›ne. Anılar geçiyor birer birer...Gayriihtiyari mırıldanıyorum:

“Eeee, netice?”

YORUMLAR (11)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
11 Yorum