07 Mayıs 2024 Salı
İstanbul 14°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yeni Zelanda ve Hollanda’da katliamlar Faşizme kurban edilen medeniyet

Mehmet Yuva

Mehmet Yuva

Gazete Yazarı

A+ A-

MEDENİYETLER çatışması -ki bu ifade sorunludur zira medeni olan çatışmaz, alimlerin yani medeni olanların rekabetinden çatışma değil rahmet, bereket, bolluk ve pozitif enerji ile ilerleme doğar- dinlerarası diyalog, Irak ve Suriye savaşları, dünya ticaret savaşları, tekelci vurgun ve hegemonyanın ürünüdür. Demokrasi değil ‘mafyokrasi’ sisteminin tecellisidir. Yeni savaşların, işgallerin, talanın altyapısı için hazırlanan Yeni Zelanda ve Hollanda katliamları tekelci kapitalist sultaların istihbarat örgütleri eliyle tanzim edilmektedir. Araştırmacı yazar Osman Başıbüyük’ün Odatv’de yayınlanan, ‘5 maddede Yeni Zelanda saldırısının perde arkası’ yazısı değerlidir. Tamamının okunmasını tavsiye ederim. Başıbüyük’ün tespitlerini özetleyelim;

İKİ OLASILIK
“Bir veya birkaç istihbarat örgütü, dünyada yükselen göçmen karşıtlığı akımının yarattığı fay hatlarını terörist saldırılar ve çeşitli provokasyonlarla tetikleyerek iki şeyden birini yapmak istiyor; 1. Genelde Avrupa’ya, özelde Almanya’ya yönelen dış göçü durdurmak istiyor. 2. Göçmen karşıtlığı temelinde çıkaracağı çatışmalar ile genelde Avrupa’yı, özelde Almanya’yı istikrarsızlaştırmak istiyor. Eğer Alman istihbaratı, göçmen karşıtlığı üzerinden bir operasyon yapmak istiyorsa, bu operasyon mevcut göçmenleri ülkeden atacak istikamette değil de ülkeye yeni gelebilecek göçmenleri korkutarak durdurmaya yönelik olmalıdır. Örneğin, Türkiye’de yaşanması kaçınılmaz olan ağır ekonomik krizin sonuçlarının nereye varacağı belli değildir. Ciddi bir istikrarsızlık durumunda herkesin Almanya’da bir akrabası olduğu için göçün ilk yöneleceği adres Almanya olacaktır. Belki de Alman istihbaratı bu ihtimale karşı şimdiden önlem almaya çalışmaktadırlar. Gelelim ikinci ihtimale. Birileri göçmen karşıtlığı üzerinden çıkacak çatışma ve sabotajlarla Avrupa ve özelinde Almanya’yı istikrarsızlaştırmayı planlamış olabilir. Mesela Fransa’da başlayan ekonomik şartları protesto eden ‘sarı yelekliler’ eylemi, ‘göçmen karşıtlığı’ eylemlerine dönüştürülebilir. Büyük çapta bir istikrarsızlık dalgasını yaratabilmek için birçok ülkede birbirini takip eden ve tamamlayan çok sayıda provokasyon yapılması gerekmektedir. Ancak bu sayede fitil ateşlenebilir. Fitil ateşlendiğinde, her ülke kendi başının çaresine bakmaya çalışırken kabuğuna çekilecek, böylece Avrupa Birliği projesi büyük bir darbe almış olacaktır.

AB ÜLKELERİ HAZIRLIKSIZ
Bunu kim ister diye soracak olursanız, akla ilk gelen Almanların ezeli düşmanı, Brexit ile AB’den çıkan İngilizler olabilir. İngiltere hiçbir zaman serbest dolaşıma katılmadığı için toprakları diğer AB ülkelerine göre daha güvenlidir. Sınırların kalkmış olduğu AB’de, her ülkenin birbirinden bağımsız çalışan güvenlik teşkilatlarının teröristleri takip etmesi çok daha zordur. Diğer yandan İngiltere, 2000’li yıllarda yaşadığı metro ve otobüs durağı gibi insanların yoğun olduğu noktalara yapılan bombalı saldırılar sebebiyle, gözetleme ve kontrol mekanizmalarını oldukça geliştirmiş ve kendisini terör saldırılarına karşı hazırlamıştır. Pek çok AB ülkesi bu yeteneklerden yoksundur. Anlaşılacağı üzere Yeni Zelanda saldırısının arkasında İngiliz istihbaratı olabilir. Amerikan dış istihbaratı CIA’ya gelince...Son yıllarda Almanya’nın Rusya Federasyonu (RF) ile yakınlaşması, ABD’yi korkutmaktadır. Almanya, Kuzey Akım-1 boru hattıyla halen RF’den yüklü miktarda doğalgaz satın almakta, Washington’un tüm baskılarına rağmen Kuzey Akım-2 projesinden vazgeçmemektedir. Ukrayna ve Baltık ülkelerini bypass eden bu proje, olası bir Alman-Rus ittifakının bir adımı gibi görülmektedir. Böylesi bir ittifak, bütün dünya dengelerini kökünden değiştirir. Bu değerlendirme, CIA’nın Yeni Zelanda saldırısının arkasında olma ihtimalini güçlendirmektedir. Hatta MI6 ile beraber hareket ediyor da olabilirler.”

SİSTEMİN SONU
Batı ülkelerinde İkinci Dünya Savaşı sonrasında ikame edilen “diktatörlüğe ve faşizme karşı” hukuk devleti sisteminin sonuna gelindiğini görmekteyiz. Dış pazarlarda hegemonya kurabilen, ucuz iş gücü, hammadde ve geniş pazar bulabilen ABD ve AB sömürü düzeninin rakipleri çoğaldı, pastası azaldı. Dış kriz iç krizleri tetikledi. Buna önlem alamayan tekelci kapitalizmin siyasi sultası olan faşizmin ayak sesleri yaklaşıyor. ABD ve AB “diktatörlüğe ve faşizme karşı hukuk devleti ve herkes için ekonomik kalkınma” sistemini rafa kaldırmak istiyor. Bunun için sanal gerekçelere ihtiyacı var. Meseleyi sistemin ürettiği krizlerde aramak yerine Yahudi düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, yabancı düşmanlığı, Rus, Çin, Arap, Türk düşmanlığı, ülkelere demokrasi götürme masalları temcit pilavı gibi yeniden ısıtılacak. İstihbarat örgütleri tarafından kontrol edilen DAEŞ vari veya dini-dar Musevi, Mesihi ve Muhammedi olmayan ama kutsalların isimlerini bolca kullanan gafil ve cahil unsurlar bu süreçte çok etkin kullanılacak.

TERÖRİSTİN MESAJI
Yeni Zelanda katliamını yapan caninin bildirisinde yer alan ifade çarpıcıdır. “Beyaz karşıtı CEO’lara ölüm” sloganı ile biten bölümde şu tehditler savruluyor: “Ucuz iş gücünden yıllarca kâr edenler hiç cezalandırılmadılar. Cebini düşünen bu ekonomik elit, işgücü olarak beyazlar yerine göçmenleri çalıştırmayı tercih ediyor. Onlara karşı tepkimiz çok sert ve acımasız olacak. Avrupalılar yerine göçmenleri tercih eden şahıs, şirket sahibi, şirket yöneticisi, kamu görevlisi, kim olursa olsun bu hainleri yok edeceğiz.” Burada açık bir mesaj vardır; “Birlikte yaşama, paylaşma uzlaşma zırvalığından vazgeçin; demir yumrukla yönetin Allah’ın seçkin topluluğu olan Siyonist Yahudi, Hristiyan ve Süslümanların dünya hegemonyası önünde engel olmayın, seçkin olmayan toplumları (hayvanları) ya köle ve cariye yapın ya da öldürün yoksa bu ulvi hedefe ayak bağı olan sizleri öldürürüz” denilmektedir. Musevi, Mesihi, Muhammedi terbiyesinin özünü oluşturan; ‘Allah’tan başka ilâhların olmayacak’, ‘Kendin için oyma put yapmayacaksın’, ‘Allah’ın ismini boş yere anmayacaksın’, ‘Babana ve anana hürmet edeceksin’, ‘Adam öldürmeyeceksin’, ‘Zina etmeyeceksin’, ‘Çalmayacaksın’, ‘Yalan şahitliği yapmayacaksın’, ‘Komşunun hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin’ ve ‘Haftanın bir gününü sükûnet içinde geçireceksin’ emirleri vardır.

ÇELİK İRADE GEREKTİREN ZOR SEÇENEK
Bu temel öğretiler insan olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Müminlerin Emiri ve Adaletin Sesi Ali’nin; tüm kötülüklerin ve savaşların kaynağı olan inhisar ve ihtikâr yani tekelci vurgun ve hegemonya tamahından uzak duracaksın telkini vardır. Musevi Yahudileşti, Mesihi Hristiyanlaştı, Muhammedi ise Emevileşti kıssadan hisse vicdan cüzdana, demokrasi mafyokrasiye kurban edildi. Bu gidişatı önleyecek kolay ama gerçekleşmesi için çelik bir irade gerektiren zor bir seçenek ve merhem var; Ankara-Şam birlikteliğinin acilen gerçekleşmesi. Bazılarına bu önerimiz anlamsız gelebilir ama bilmeyenin bilene karşı ancak kör bir inadı olur.