Politika

"Yeni düzende TBMM artık parlamento yani 'konuşulan yer', olmaktan çıkıp Meclis, yani 'oturulan yer' haline geldi"

Ahmet Tan: Delecekteki 600 vekilin hayat tarzı oldu; biat et, otur, rahat et!

23 Nisan 2017 17:09

Cumhuriyet yazarı Ahmet Tan, "parlamento" kelimesinin İtalyanca konuşulan yer anlamına gelen "parlare"den geldiğini, "meclis" kelimesinin ise "oturulan yer" anlamındaki Arapça "cülus" kökünden geldiğini belirterek "Yeni düzende TBMM artık Parlamento - konuşulan yer, olmaktan çıkıp Meclis - 'oturulan yer' haline geldi. Yani AKP’nin sloganı gelecekteki 600 vekilin hayat tarzı oldu: Biat et - Otur - Rahat et!" görüşünü dile getirdi.

Ahmet Tan'ın Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (23 Nisan 2017) nüshasında yayımlanan "Şerrin hayrı, evetin şerri" başlıklı yazısı şöyle:

Evet - hayır diyen herkese kutlu olsun.

Bugün Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş yıldönümü olduğu için Çocuk Bayramı.

Ama 18 yaşında milletvekilliği gibi çocuk kandırma yönü ağır basıyor. Parlamento “konuşulan yer” demek.

İtalyanca “parlare”den geliyor. Ama Tayyip Bey, Meclis’te ısrarlı. Çünkü sözcük Arapça “cülus” kökünden, “oturulan yer” anlamına geliyor.

Ve isim tashihi ile adı "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" olan yeni düzende TBMM artık Parlamento - konuşulan yer, olmaktan çıkıp Meclis- “oturulan yer” haline geldi. Yani AKP’nin sloganı gelecekteki 600 vekilin hayat tarzı oldu:

“Biat et - Otur - Rahat et!”

***

Aslında her şeyi göstere göstere. Ama açık poker bile böyle oynanmıyor.

"Anayasa Mahkemesi’ni tanımıyorum. Saygı da duymuyorum!" demişti.

Şimdi de elbette "O iş bitti... Atı alan Üsküdar’ı geçti!" diyecektir.

Ama cüret, cesaret ve cerbezesini de takdir etmek şart.

İktidarın ilk aylarında, karizma teşhir etmek uğruna bindiği atın altında ezilmekten bile ders almadığı için...

Ve inceden dalga geçmek için mi nedir, kendisine hediye edilen atları kabul edebildiği ve hâlâ atlı atasözleriyle konuşabildiği için.

Oysa ki İslamda aslolan Üsküdar’ı geçmek değil, mühürsüz Sırat Köprüsü’nü geçebilmektir.

Allah var ve çok şükür, takıyyeyi çoktan bıraktı. Ama kimseler nedense pek fark etmek istemiyor.

Başkentin en geniş ormanlık alanına devletin en eklentili, en görkemli makam binasını yaparken aslında mesajı çok açıktı:

“Devlet Benim!”

Zaten 2010 yılındaki katakulli ile yasal altyapıyı hazırlamıştı:

“Cumhurbaşkanını halk seçer.”

Saray’ın temelleri de o yıl yükselmeye başlamıştı zaten.

Yıllarca binanın kaçak olmasını tartışmakla vakit geçirdik.

Tıpkı, 7 Haziran seçimlerinde CHP’nin “istikşafi” zevzekliğiyle 45 gün tuzağına düşmesi gibi.

Oysa seçmen, AKP’yi (Yani Tayyip Erdoğan’ı) yüzde 40 seviyesine düşürmüştü... Ve muhalefete iktidar şansı vermişti bile.

Ama bakan olma sevdalısı kimi anamuhalefet önde gelenleri uyanıncaya kadar Erdoğan toparlanıp, topu 90’a yuvarladı bile.

Ve ardından da “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” diye bir çorba yapıp, “Yerseniz!” diye milletin önüne dayadı.

Milletin yarısından biraz fazlası yedi. Belki de yemeyiz diyenler daha fazlaydı... Bunun için bir daha ve hakça bir sayım gerekiyordu.

Ama “Asrın Liderimiz, Ümmetin Önderimiz” önlemini hemen aldı.

Anayasa Mahkemesi başkanına “Gel bakayım buraya marş marş!” AGİT’e de: “Ey AGİT... Çek git!”i çekiverdi.

***

Her şerde elbette bir hayır vardır. Ama bu referandumda birkaç hayır birden vardır. Hayatında ağzından büyük bir olasılıkla 1 kez bile “hayır” sözü çıkmamış milyonlarca vatandaşa "Hayır" dedirtti.

Anadolu’da "Evet"in zıttı olan “Hayır” sözcüğü gündelik hayatta pek kullanılmaz; “Yok”, “Yoo!” ve “Olmaz” demek daha pratik geldiği için kullanılmaz.

Anadolu ve dindar kesim “Hayır”ı hep dinsel ve uhrevi anlamda, yani “iyi ”, “yararlı” “güzel” ve “bereketli” anlamında kullanır. En çok da “Hayırlı günler - sabahlar - cumalar - işler” der ve “Hayırlı olsun” diye kutlama anlamında kullanır. Okumuş yazmış ve daha çok laik kesim ise “Hayır”ı itiraz anlamında "Olmaz" demek için kullanır.

Ancak başörtüsünün kabul görmesi ve toplumda genel hoşgörünün artmasıyla bu kesim, “hayır”ı uhrevi anlamda da kullanmaya başladı. Özellikle kimi CHP çevreleri “Hayırlı cumalar” ve “Hayırlı kandiller” diye cep telefonlarından mesaj çekmeyi bir gelenek haline getirdi!.. Referanduma gidilirken laik çevrenin benimsediği bu gelenek, AKP’yi fazlasıyla tedirgin etti.

Öyleki 16 Nisan’a kadar ağızlarından hayır çıkmamasına dikkat ettiler. Hatta parti teşkilatlarına gizli- açık uyarılar yaptılar.

“Hayırlı cumalar” demeyi askıya aldılar. Komik olmak pahasına “İyi cumalar!” falan gibi zorlamalara yöneldiler. Bin yıllık bu sözcük kalıbındaki dönüşüm ve “i”li söyleme geçmek yüzünden “cuma” ile “cima” sözcüğünü karıştıranlar bile oldu.

Kör cehaletten, “cima”nın cinsel birliktelik anlamına geldiğini bilmeden elbette! Yine de örümcekli benzetmelerle, domuz etinden bin defa daha ağır günah sayılan bu iki sözcüğü karıştıranlara gülüp geçmek gerekiyor.

Tıpkı mühürlü mühürsüz oyları 1 eksiği ile karıştıran YeSeKe heyeti gibi!