2014 Yılında Bilgi Üniversitesinin vermiş olduğu fahri doktora törenine rahatsızlığı nedeniyle katılamayan ve gönderdiği yazımın ikinci paragrafında yer vereceğim mesajla okurlarına vasiyetini iletmiş olan dünya edebiyatının büyük ustası ve çınarı Yaşar Kemal’i yıldızlara uğurladık. Tüm sevenlerinin, okurlarının başı sağ olsun.
 
      Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin.
Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir. Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.
 
     14 Ocak’tan bu yana İstanbul’da kaldırıldığı hastanede yoğun tedavi altında tutulan Yaşar Kemal, akciğer enfeksiyonu ve kalp ritm bozukluğu sekerlerine karşı yaşam mücadelesi veriyordu. Usta yazar yaklaşık bir buçuk aydır verdiği yaşam mücadelesini kaybederek 28 Şubat Cumartesi günü akşam saatlerinde 92 yıllık ömrünü tamamladı.
 
     Neler sığmadı ki o 92 yıla... Kaleminin zenginliği yaşamının zenginliğinden geliyordu. Yaşar Kemal’in ailesi, Birinci Dünya Savaşı sebebiyle Van’ın Ernis Köyü’nden Adana’nın Hemite Köyü’ne yerleşti. Yaşar Kemal burada, 1923 yılında Kemal Sadık Gökçeli adıyla doğdu. Beş yaşında camide babasının öldürülüşüne tanık olması, sonraları işleyeceği ölüm temasının ana kaynaklarından biri oldu. 
 
      Son sınıftayken ortaokuldan ayrılıp annesine bakmak üzere çalışmaya başladı. Yaptığı işler arasında ırgatlık, ırgat kâtipliği, ırgat başılık, öğretmen vekilliği, kütüphane memurluğu, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük de vardı. Çocukluk arkadaşı Aşık Mecit’le başlayan söz ustalığı, onu Çukurova ve Toroslar’ın ağıtlarını içeren ilk kitabı “Ağıtlar”ı yazmaya götürdü. 
 
      Tam bir halk adamı olan Yaşar Kemal ilk gençlik yıllarında Adana Halkevi faaliyetlerinde yer alması ve 1943′de basılan “Ağıtlar” kitabı nedeniyle iki kez tutuklanması yüzünden hapisten çıktıktan sonra bir süre işsiz kaldı. Abidin Dino yönlendirmesiyle İstanbul’a gitmesi Cumhuriyet Gazetesi’nde Yaşar Kemal adıyla fıkra ve röportajlar yazmaya başlamasıyla edebi çalışmalarına da başlamış oldu.
 
   Pasin Ovası’nda depremzedeler gibi güncel olayın tanıklarından, İstanbul-Bitlis arasında yaşamının son yolculuğunu yapmak üzere gelen Ermeni yazar William Saroyan’a kadar birçok isimle röportajlar gerçekleştirdi. Sarı Sıcak kitabında yer alan “Bebek” öyküsü de yine Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlandı. Bu öykü aynı zamanda, farklı dillere çevrilen ilk eseri oldu.
     40 fazla farklı dile çevrilerek yayınlanmış ünlü eseri “İnce Memed” i 1947′de yazmaya başladıysa da maddi olanaksızlıklar yüzünden yarım bıraktı. Önce Cumhuriyet gazetesinde tefrika edilen İnce Memed, 1955 yılında kitap olarak basıldı. Sonrasında dört kitaba tamamlanan seri Peter Üstinov tarafından Yugoslavya da sinema filmi olarakçekilmiştir.
 
    Yaşar Kemal, Nobel’e aday gösterilen Türkiye’den ilk edebiyatçıydı. Aldığı ödüller arasında Uluslararası Cino del Duca, Premi Internacional Catalunya, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülü, Fransa Cumhuriyeti tarafından önce Légion d’Honneur nişanı Commandeur payesi, daha sonra Fransa’nın en üst düzey nişanı olan Légion d’Honneur Grand Officier ödülü, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Alman Kitapçılar Birliği tarafından Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü bulunan yazar, birçok üniversiteden fahri doktora unvanına sahipti.
 
      Her şeyden önce insana duyarlıydı koca çınar; halklara karşı girişilen katliamlara duyarlıydı. Özellikle Musa Anter’in 1992 yılında öldürülmesi sonrasında Kürt sorununda daha net bir tavır sergiledi. Meseleye insanî bir pencereden baktı, devleti yönetenlere sert eleştiriler getirmekten korkmadı. Kürt meselesinin çözümünde “kardeşlik” kavramını öne çıkaran yazılar yazdı. 
 
    2007′de düzenlenen “Türkiye barışını arıyor” konferansının açılış konuşmasını yapan Yaşar Kemal, “Kendi halkıyla savaşan bir ülke olduk” tespitiyle aydın sanatçı duruşunu net olarak gösteren biri olarak edebiyattaki ününü toplumsal alan içinde kullanmayı bildi.
 
    “Bir yaprak tanesini kırk sayfada yere indirir” diye anılan bitimsiz betimlemeleri, halkların acılarını dillendirmesi, bir de doğanın dili... Böyle eserler bırakan koca bir çınar nasıl devrilebilir ki? Elbette devrilmez olsa olsa yıldızlara uğurlanır. Bırakmış olduğu eserlerle yıldızlar gibi parıldasın diye.