26 Mayıs 2020 23:31

Yazar Yekta Kopan: Sınırların belirsizleştiği bir zamandayız

Pandemi sonrası değişimin insanlığın yüzleşme cesaretine bağlı olduğunu belirten Yekta Kopan, “Dünyanın hali ile kişisel sorunların birbirine geçtiği, sınırların belirsizleştiği bir zamandayız” dedi.

Yekta Kopan | Fotoğraf: Muhsin Akgün 

Paylaş

C. Hakkı ZARİÇ

Hepimiz gibi gelecek zamanı bekliyor Yekta Kopan da; evinde kitaplarıyla dostluğuna devam ediyor. Bir yandan okurken bir yandan izliyor ve yazıyı kurguluyor. Bu salgından sonra edebiyat nereye evrilecek bilmiyoruz ama edebiyatçıların yazmak için okuduklarını düşünüyoruz. Zamanı evde geçirmekten şikayetçi değil Kopan, öncesinde de eviyle barışık yaşayanlardan. Kendimizle yüzleşme cesaretimizin şimdiki zamanda biriken sorularımıza yanıt vereceğini düşünüyor. Bilime ve özgür düşünceye inanıyor Yekta Kopan. Israra devamla…

“AYNI TAS-AYNI HAMAM ÇIKARSAK VAY HALİMİZE”

Eve kapandığımız pandemi günlerinde ne gibi sorular soruyorsunuz kendinize? Evden bakınca işe gitmek veya dışarıda olmak zorunda olanları görebiliyor musunuz, bu durumun sizdeki karşılığı nedir?

Dünyanın hali ile kişisel sorunların birbirine geçtiği, sınırlarının belirsizleştiği bir zamandayız. Bu durumu değerli buluyorum. Dünyaya dair sorularımızın, kendimize dair sorun gördüğümüz konuların hem önüne geçtiği hem de birbirlerinin belirleyicisi olduğu zamanlar. Hani hep buradan yeni bir dünya çıkacak deniyor ya, bundan emin değilim. Ama bizler yeni düşüncelerle çıkacağız kanımca. Zaten böyle bir zamandan da “aynı tas-aynı hamam” çıkarsak vay halimize… Sorunun diğer kısmına gelince, şu anda dışarıda olmak zorunda olanları, özellikle de “ekonomik çarklar” denen şey yüzünden işe gitmek zorunda bırakılanları görüyorum elbette. Hepimiz görmek zorundayız bunu. Görmek, düşünmek, sorgulamak ve tartışmak… Zaten az önce dediğim değişim böylesi bir sorgulama ve tartışma ile başlayacak. 

Dünya büyük ve korkunç deneyim yaşıyor, bunu nasıl, hangi araçlarla takip ediyorsunuz? Nerelere bakıyor kimlerin düşüncesini merak edip okuyorsunuz?

İlk günlerde merak, panik, kaygı ve daha pek çok duyguyla yerli-yabancı onlarca kaynağı takip ettim. Genelde yazılı basın ve internet siteleri… Çok güvendiğim ve beni bu kaynaklara yönlendiren dostlarla çok yazıştık, bilgi paylaşımı yaptık. Hatta bilmediğim yabancı dillerden çeviri yaparak katkı sağlayanlar bile oldu. Neyse ki, “Bir arkadaşım dedi ki” kaynaklı yalanlarla zihnimi bulamaca çeviren yazışma gruplarına pek düşmedim. Bu süreçte, sadece bilgiyi aktaran ve bilimin cümlelerini paylaşan haberlerle ilişki kurdum. Yorumlarını güvenerek okuduğum belirli bir isim yok. Zaten işin içine yorum girince biraz uzak durdum hep. Ama ilerleyen günlerde bunlardan bile uzaklaştım.

Vaktim olsa da okuyup yazsam, diye içinizden geçirdiğiniz işler için evden zaman ayırabiliyor musunuz? İstilasına maruz kaldığımız zamanı kendiniz için kullanabiliyor musunuz?

Okumak konusunda bir sorun yok. Ama biraz da sürecin yarattığı psikolojiyle, bu günleri genelde yeniden okumalara ayırdım. Albert Camus ile başladım. İki üç kitap ondan derken birden Italo Calvino ateşi sardı içimi. Oradan Engin Geçtan’a, Feyyaz Kayacan’a uzandım. Yeni kitaplar vardı elimde ama onlar daha bekleyecek gibi. Çünkü bu “Yeniden okuma süreci” çok hoşuma gitti açıkçası. Uzun bir liste var kafamda. Belki yıl boyunca böyle giderim. Tanımınız ilgimi çekti: İstilasına maruz kalınan zaman. Açıkçası ben böyle düşünmemiştim. Zamanla bir tartışmam vardır hep ve belki de yıllardır ilk kez bu tartışmayı aceleye getirmeden, sakince ve üstünde uzun uzun düşünerek yapabiliyoruz. Bazen beni fazlasıyla avcunun içine aldığı oluyor ama ortak noktalarda buluşmayı başarıyoruz.

"INSTAGRAM ÜRETKEN, TWİTTER ENDİŞELİ SANIRIM"

Sosyal medya kullanımı ve paylaşımları fena halde arttı, bu durum sizin için de geçerli mi? 

Açıkçası ilk günlerde biraz daha yoğun zaman geçiriyordum sosyal medyada. O dönemde artmıştır. Ama artık oldukça uzaklaştım. Instagram biraz daha üretken olmaya çalışıyor, Twitter daha endişeli sanırım. Sürecin daha en başında, sanırım 16 ya da 17 Mart’ta, Instagram canlı yayınını açıp bir öykümü okumuştum. O anda kim varsa, kim arzu ederse gelip dinlesin diye. Hiçbir hesap yapmadan, sadece “Evde kalma” halinin başka bir şekle dönüştürülebileceği hissini vermek için. Sonrasında Instagram bir canlı yayınlar dünyasına döndü. Ben de çok sayıda yayına konuk oldum, daha da olacağım. Çünkü insanların “Ben buradayım” demesini, paylaşmasını, tartışma zemini aramasını ve en önemlisi de birlikte eğlenmesini çok değerli buluyorum. Bu süreç, önümüzdeki yıllarda yayıncılığın farklı yollar aramasına ve bulmasına da yardımcı olacaktır. Hani yıllardır “ana akım medya-dijital medya” mukayesesi yapılır ya, bence artık orayı çok geride bıraktık. Kişisel medya, dürüst medya gibi tanımlamalar daha büyük yer kaplıyor hayatımızda.

Evde bir gün nasıl geçiyor? Pencereden baktığınızda dışarıda ne görüyorsunuz?

Ev günü herkesle aynı. Orada altını çizeceğim bir şey yok. Zaten evcimen bir insanım ben; severim evde olmayı da ev işlerini de. “Mutfağı keşfettim, temizlikte huzur buldum” diyenlerden değilim. Zaten bunlar benim hayatımın olağan akışında var. Dışarıya bakma konusuna gelince… Birkaç kere, gerçeklik duygumu yitirdiğimi söyleyebilirim. “Bütün bunlar gerçekten oldu mu, oluyor mu?​” diye kendime sorduğum anlar oldu. Bizim sokak pek hareketli bir yer değildi zaten. Şimdi bomboş. Daha önce sesini duymadığım bir kuş çıktı ortaya, ona çok seviniyorum.

"İNSANLIĞIN KENDİSİYLE YÜZLEŞME CESARETİNE BAĞLI"

Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, diye yazılıyor sürekli. Sizce nasıl olacak?

İnsanlığın kendisiyle yüzleşme cesaretine bağlı. Eğer bu süreçten bir yüzleşmeyle çıkarsak bir değişim yaşayacağımız kesin. Benim umudum bilimin, sivil toplumun, özgür düşüncenin dünyanın gidişatı konusunda daha fazla söz sahibi olduğu bir yakın gelecek.

En çok neyi özlediniz ya da özlemediğiniz şeyler neler?

Bunu bilemiyorum. Gerçekten bilemiyorum. Böyle bir hayal kurmadım, plan yapmadım. Ayrıca sürecin nereye doğru gideceği, ne kadar süreceği gibi konular var. Mesela seyahat etmeyi çok severim ben. Ama görülüyor ki, bu yıl o pek mümkün değil. Uzun yürüyüşleri severim ben, bunu yapabilirim. Dost sofralarını severim, bunda sosyal mesafe mi gerekecek bilemiyorum. Konser, sinema, tiyatro deseniz 2020’de olmayacak gibi… Kısacası, varsayımlar üstünden bir şey demek yanlış olur. Hele bir “o gün” gelsin bakalım…

ÖNCEKİ HABER

IŞİD'in Irak sorumlusu Mutaz el Cuburi öldürüldü

SONRAKİ HABER

Kovid-19 tedbirleri nedeniyle ara verilen hızlı tren seferleri yeniden başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa