Yaşama gülümseyerek bakmak

24 Eylül 2020 Perşembe

İKSV Müzik Festivali’nin bu yılki “Onur Ödülü”, müzikolog, eleştirmen, eğitimci, yazar, yayıncı Ahmet Say’a verildi.

Benim müzik kültürümü borçlu olduğum insanlar arasında Ahmet Say, en önde gelenlerden biridir. Üç ciltlik Müzik Ansiklopedisi, Müzik Tarihi, Müzik Atlası, Müzik Yazıları kitapları, onun birikimi, belleği, yeteneği, yaratıcılığı ve çalışma gücüyle, ama en çok da azmiyle, inancıyla, inatçılığıyla ortaya çıktı.

Bu kaynak kitaplarda bence önemli özellikler şöyledir: Kültürü bir bütün olarak ele alması... Müziğin felsefe tarihi, düşünce tarihi, sanat tarihiyle iç içeliğini vurgulaması... Bunları örneklerle, deneyimlerle bütünlemesi... Dünle yarın arasında köprü kurması...

Arkasında ne bir kurum vardı ne de büyük sermaye. Azmiyle, kararlılığıyla, çalışkanlığıyla ama en çok, en çok dünyayı kavradığı, kucakladığı bakış açısıyla gerçekleştirdi bunu. Onu tanıdığımda 60’lı yılların sonuydu ve haftalık “Türk Solu” dergisini yönetiyordu...

Sadece müzik kitapları değil, Türkiye’nin, Anadolu’nun müzik serüveninin izini sürerken edindiği izlenimleri, gözlemleri edebiyat alanında da değerlendirdi. Roman ve öyküleriyle sayısız ödül kazandı. Müzikle edebiyatın bu mutlu buluşmasından biz okurlar ve dinleyiciler yararlandık.

Sevgili Ahmet Say’ı hem kutluyorum hem de buradan bir kez daha minnet duygularımı iletiyorum.

Suya Yazılan

Babalar ve Oğullar”... Turgenyev’inki, kuşak çatışmasına odaklanır... Bizim baba oğulda, böyle bir sorun oldu mu bilemem, ancak Fazıl Say’ın üretkenliği, çalışkanlığı, sosyokültürel alanlarda bütünlüğü kollaması, edebiyatla içlidışlı olmasında, vatan tutkusunda ben hep baba etkisi görmüşümdür...

Geçen hafta boyunca elimden düşürmediğim Fazıl Say’ın yeni kitabı “Suya Yazılan”ı okurken, babasıyla ortak ya da çokça etkilenmiş birçok başka özellikler de yakaladım. (Ör: ani öfke-sinir patlamaları, volta atma alışkanlığı-volta atarken düşünmek, üretmek... Hadi Ahmet Say hapiste edindi bu alışkanlığı ama Fazıl? Genetik diyelim.)

Fazıl Say, bundan önceki kitaplarında olduğu gibi kendisiyle, çevresiyle, gözlemleriyle, yaşadıklarıyla yüzleşiyor. Aklıyla konuşuyor, yüreğiyle konuşuyor, okurla konuşuyor. Bir tür yüzleşme. Birikimler, anekdotlar, anılar, düşünceler, bestelerinin yaratılma süreçleri, neden ve nasıllar, genç müzisyenlere öğütler ve ruh halleri... Gülümseyerek, hüzünlenerek, şaşarak, öğrenerek, iyiliğe ve güzelliğe sarılarak okuyorsunuz. Bakmayın adına “Suya Yazılan” dediğine, okuduktan sonra da silinip gitmiyor, içinizde birikiyor, demleniyor, tadı damağınızda kalıyor.

Bu “baba oğul” yaşama gülümseyerek bakmamı sağlamaktalar...

Müziğin gücü

Bu yıl İstanbul Müzik Festivalimizin 48’incisi yapılıyor. Çevrimiçi... Koşullara uymak zorundayız.

İyi tarafından görmeye çalışın. Trafik sıkıntısı yok, geç kaldım, ya kaçırırsam telaşı yok. Ay bilet tükenmiş derdi yok. Rahat koltuğunuza gömülüp, ister içkinizi yudumlayarak ister sevdiğinize sarılarak, kedinizi, köpeğinizi, çocuğunuzu kucaklayarak dinleyebilirsiniz konserleri...

Üstelik İstanbul’da bile olmanıza bile gerek yok. Türkiye’nin her köşesinde hem izleyebilir hem de keşiflerde bulunabilirsiniz. Keşif derken, hem genç müzisyenleri hem ilginç mekânları...

Açılışta Tekfen Orkestrası’yla genç kemancı Emre Engin’i dinlemek; İstanbul ve Viyana’daki klişelerden oda konserleriyle düşlere dalmak; iki büyük yetenek (Merve Kocabeyler ve Bülent Evcil) aracılığıyla 1600 yıllık Şerefiye Sarnıcı’nda arp ile flüt buluşmasıyla kanatlanmak; Miam Perküsyon Topluluğuyla enerji depolamak; Tophane-i Amire’de Cem Mansur ve Festival Orkestrası’yla Sibelius’tan Astor Piazzolla’ya uzanarak büyülenmek... (Ayrıntılar için: “online.iksv.org/muzik”)

Şu zor zamanlarda, yaşama gülümseyerek bakmanın yolu nitelikli müzikten, bu saydıklarımdan geçiyor. Festival temasını anımsayın: “Beethoven’ın Aydınlık Dünyası”... Darısı başımıza!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları