27 Mayıs 2017 00:55

Yasaklanan grev ve açılan direniş yolu

Yasaklanan grev ve açılan direniş yolu

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Şişe cam grevi yasaklandı. 

TÜSİAD toplantısında konuşan Erdoğan, TÜSİAD Başkanı Birecik’in “OHAL’in bir an önce kalkacağını ümit ediyoruz” mealindeki sözlerine ateş püskürmüştü. Böyle konuşanlara şaşırdığını söylemişti. 

Patronlara seslenip mealen; “Siz OHAL’den ne zarar gördünüz. Hangi yatırımı yapmanıza engel oldu, OHAL hangi işlerinizi aksattı, söyleyin, varsa OHAL’in size bir zararı gereği neyse yapalım” demişti.

Çok sürmedi 6 bin şişe cam işçisinin grevi AKP Hükümeti eliyle yasaklandı. Bu 12. grev yasağı... 

Hatırlanacağı gibi AKP Hükümeti metal işçilerinin grevini de yasaklamıştı. Ancak işçilerin kararlı tutumu karşısında geri adım atmak zorunda kalmış ve işçilerle patronun masaya oturması kaçınılmaz olmuştu. 

Fiili ve meşru mücadele başarılı olmuş, patron ve arkasındaki AKP Hükümeti geri adım atmıştı.
Cam işçisi de bu deney ve birikim üzerinden hareket ediyor. Önceki gün üretimi 1 saat durduran Trakya Cam ve Anadolu Cam işçileri yürünecek yolu daha da genişletmiş oldular. 

İşçiler grev yasağına rağmen, haklarını savunmaktan, toplu iş sözleşmesi hakkını kullanmaktan geri durmayacağını göstermektedir.

Böyle devam ederse ve Eskişehir, Lüleburgaz başta olmak üzere mücadelede kararlılık gösterilirse diğer iş alanları ve iş kollarının da destek ve dayanışmasıyla AKP iktidarının patronlara kıyağı anlamına gelen grev yasaklama tutumu işlevsiz kılınacaktır.

İşçi sınıfının tüm iş kollarında dikkatini şişe cam işçisinin grevine, hükümetin grev yasağına çevirmesi halinde güçlü bir dayanışma ve mücadelenin ortaya çıkmaması için hiçbir neden bulunmuyor.

AKP iktidarının en çok korktuğu da dayanışma ve mücadeledir.

Bunu en çarpıcı göstergesi de Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’nın direnişidir.

Biri akademisyen biri öğretmen iki eğitimcinin KHK ile haksız ve hukuksuz biçimde işten atılmaları karşısında gösterdiği direniş toplumsal bir mücadele boyutuna evriliyor.

Yine Dersim’de bir bombardıman sonucu öldürülmesinden sonra oğlu Murat Gün’ün kemiklerinin defnedilmek üzere kendisine verilmesini isteyen baba  70 yaşındaki Kemal Gün’ün 90 günlük açlık grevi mücadelesi sonuç vermiş, baba oğlunun kemiklerini alıp toprağa vermişti.

İktidar işçi ve emekçilere acı üstüne acı çektirmeye devam ediyor.

Haksızlık ve hukuksuzluk hat safhaya varmışken işçilerin bu olup biten karşısında kendi talepleriyle de sınırlı olmayan bir toplumsal mücadele borçları bulunuyor.

Şişe cam işçilerinin grevinin yasaklanması karşısında tüm iş kollarındaki işçilerin bu keyfiyete, bu sömürü ve baskıya, bu sendikasızlaştırmaya, sendika ağaları ile kol kola giren iktidarın işçi düşmanı politikalarına karşı bir duruş göstermesi gerekir.

İşçi sınıf Türkiye’nin içerisinde geçtiği bu kötü koşullardan en çok etkilenen en çok zarar gören sınıf olarak bir duruş gösteremez ise, kıdem tazminatının gasbından tutun grev hakkına, sendikal hak ve özgürlüklerden tutun çalışma koşullarına kadar bir çok alanda hak kaybına uğramaya devam edecektir.

AKP iktidarının amacı kölelik koşullarında çalışılan bir düzeni hepten yerleştirmektir.

Dünya tarihine bakıldığında da rahatlıkla görülecektir ki, despot iktidarlar, diktatörlük heveslisi, tek adam hesaplı tüm iktidarlarda işçi ve emekçiler en kötü koşullara mahkum edilmişlerdir. Sadece ekonomik olarak değil, sosyal ve siyasal olarak da büyük sorunlar, acılar, kıyım ve yıkımlar yaşamışlardır.

Demokrasinin olmadığı, hak ve hukukun ortadan kaldırıldığı, OHAL’in ilan edildiği, KHK’lerle memleketin yönetildiği günümüz Türkiyesi’nde işçi sınıfı ve emekçileri daha kötü günler beklemektedir.

İşçi sınıfı tüm bu hukuksuzlukların adım adım bir kuşatma olduğunu bilerek, her kapatılan televizyonun, gazetenin, her susturulan yazarın, gazetecinin, her işinden atılan üniversite hocasının, öğretmenin, hemşirenin kendi geleceğini yakından ilgilendirdiğini bilerek toplumsal gelişmeler karşısında bir sınıf tutumu takınmayı genelleştirebilirse, AKP’nin tahayyül ettiği düzeni durdurmak mümkün olabilir.

AKP iktidarı, Kürt sorununu bir halkın demokrasi ve eşitlik sorunu olarak demokratik yollarla çözmek yerine, bölücülük sorunu gibi göstererek, her demokratik hak ve özgürlük çabasını vatan millet düşmanlığı olarak lanse edip işçileri sömürü ve baskı sistemine razı etmeye, sınıfı milliyetçilikle doyurmaya, dinle terbiye, şehitlikle teselli etmeye çalışmaktadır.

Kendi çocukları için dünyanın dört bir yanında yatırım yapanlar, dünyalık peşinde koşanlar ve dünyanın en zenginleri arsında yer alanlar için ne din, ne milliyetçilik ne şehitlik... 

İşçiler bu gerçeğin ayırdına vardıklarında rüzgar tersten esecektir...

Değilse daha kötü günler kaçınılmazdır....

KHK ile işinden edilmiş bir kamu emekçisi olan Veli Saçılık’ın annesi Kezban Saçılık’ı Ankara’da Yüksel Caddesi’nde yerlerde sürükleyen, başını tekmeleyen, küfür eden bir iktidarın yönetiminden daha ne beklenebilir ki....

Bu iktidarın işçi ve emekçilere reva göreceği geleceğin nasıl bir gelecek olacağı bellidir. 

İşçi sınıfına, ezilen sınıf ve tabakalara karşı en zalimane tutumu sergileyen bu iktidar karşısında sadece kendi iş yeri sorunlarına hapsedilmiş, dar bir pencereden bakmak yerine ülkenin geleceğinden bakılabilirse, açılan direniş yolu büyütülebilir, grev yasağı da diğer yasaklar da ortadan kaldırılabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...