"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Yaptırımlar”la ortaya çıkan...

Cevher İLHAN
16 Temmuz 2019, Salı
Hangarlara konulan S-400 parçalarının ne zaman birleştirilip aktif hale getirileceği ve sistem olarak devreye gireceği belirsizliği sürerken, Washington’un tepkisine karşı Ankara’dan “barış konuşlanması” savunması, sözkonusu füzelerin işlevine dair istifhamları arttırıyor.

Dışişleri Bakanı’nın: S-400’ler için, “âcil bir durum olduğu zaman devreye girecek” derken Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün “Aktif bir şekilde kullanılacak” diye konuşması ve “iktidara ilişik medya yorumcuları”nın füzelerin ABD ve NATO makamlarının “onayı”yla kullanılacağı açıklamaları bu konudaki kafa karışıklığını ortaya çıkarıyor.

S-400’lerin Türkiye’ye hangi esaslarla yerleştirildiği tartışmaları ortasında “iktidara ilişik medya”da “komuta kontrol sisteminin tüm bileşenleriyle her an kullanıma hazır hale getirileceği, ancak bakım ve tatbikat dışında açılmayacağı” formülü karmaşayı ele veriyor. Böylece “aktif hale getirileceği” ile “kapalı kalacağı” arasında karambole getiriliyor.  

“TRUMP’UN GÜVENCESİ”NE BIRAKILMIŞ...

Her fırsatta “Türkiye tarihî bir anlaşma yaptı” diyen Cumhurbaşkanı’nın bir yandan S-400’lerin önemini nazara verirken, diğer yandan her defasında ABD’den Patriot füzelerinin alınmasından bahsetmesi de dikkat çekici.

Oysa AKP iktidarında Kasım 2012’de hedefinin İran olduğu Pentagon belgelerinde yer alan Patriot füze radar sistemi Malatya - Kürecik’teki Amerikan askeri üssüne yerleştirilmiş ve Patriotların Suriye’ye karşı konuşlandırılacağını Dışişleri’nin yanısıra dönemin NATO Genel Sekreteri Rasmussen ile Başbakan Erdoğan açıkça belirtmişti.

O süreçte İran Meclis Başkanı’nın “Suriye’nin iç krizi, bu tür silâhların konuşlandırılmasıyla çözülmez, ters etki yaparve Türkiye-Suriye sınırındaki askerî yoğunluğun bölgede huzursuzluğu arttırır” uyarısına rağmen Ankara’nın inadına ortak inanç, tarih ve kültüre sahip, halkları akraba Müslüman komşu Suriye ile Türkiye’nin karşı karşıya getirilmesini amaçlayan “ABD eksenli politikalar”da ısrarı arşivlerde.  

Tesbit şu ki, NATO Patriotlarının ve askerlerinin Suriye’ye karşı Türkiye topraklarında konuşlandırılması, birinci Körfez Savaşında Özal’ın talebiyle Irak’a karşı Türkiye’ye konuşlandırılan Amerikan Çekiç Gücü’nün 36. paralelin kuzeyine uçuş yasağıyla Kuzey Irak’ı Irak’tan koparma senaryosunu hatırlatıyor. Zira Irak’ın kuzeyi gibi Suriye’nin kuzeyinin de otorite boşluğu ile kargaşaya sürüklenip Türkiye’ye karşı terörist bataklığı haline getirilmesi komplosuna zemin hazırlandı. Afganistan ve Libya’da olduğu gibi NATO’nun askerî müdahalesine kapı açtı.

Gelinen nokta aynı vaziyeti andırıyor. Cumhurbaşkanı’nın “Şu anda ben tabii Başkan Sayın Trump’la Osaka’daki toplantıda tüm dünya basınının önünde kendi arkadaşlarına falan çok açık, net söyledi. Sayın Trump’ın duruşu bu olduğuna göre, bunun dışında da herhangi bir şeyi biz ilgili birimlerimizle tespit etmiş değiliz. Ve temenni ederim ki F-35 konusunda farklı bir istikamette gelişme olmaz” beklentisinde kalması, siyasi iktidarın “savunma politikası”ndaki zâfiyeti ele veriyor.

Keza Cumhurbaşkanı’nın “Şimdi ikide bir bazı yaptırımlardan bahsediliyor. Özellikle bu CAATSA’yı (ABD’nin düşmanlarıyla yaptırım yoluyla mücadele yasasını) önümüze sürüyorlar. Başkan Trump’ın CAATSA yaptırımlarından feragat etme ya da erteleme yetkisi var. Tablo böyle olduğuna göre zaten orta yolu bulması gereken sayın Trump’ın kendisidir “ sözleri çarpıcı. 

Yine Cumhurbaşkanı’nın “Biz beraber dostça oturduğumuz zaman o sözlerinde açık ve net, ben de açık ve netim. Kendisi de onu söylüyor; ‘Ben bundan dolayı seni seviyorum.’ diyor. Ben de ‘Sizi bundan dolayı seviyorum’ diyorum” açıklaması, “tek şahıs yönetimi”ndeki Ankara’nın dış politikayı “tek şahsa” Trump’ın güvencesine bıraktığını ortaya koyuyor.

“TEK ŞAHIS YÖNETİMİ” ZÂFİYETİ

Cumhurbaşkanı’nın, “Şimdi, tabii malum burada Amerika’nın verdiği sözler var. Bu sözler tutulmadı. Neydi? Münbiç’i boşaltacaktı. 90 gün demişlerdi. Ama ne yazık ki, Münbiç boşaltılmadı” hayıflamasında açığa çıktığı gibi, rahatlıkla verdikleri sözlerinden dönen Trump ve Amerikalıların yine Kongre bahanesiyle sözlerinden cayacakları endişesi kuvvetleniyor.

Görünen o ki, demokrasinin güçlenip gelişmesini istemeyen küresel emperyal güçlerin, “hedef ülkeler”de “tek adam yönetimleri”ni kullanıp oyuna getirdikleri gerçeği yine karşımıza çıkıyor.

Ve bu vaziyet, Bediüzzaman’ın  “Rey-i vâhid-i istibdâdı (istibdadın tek görüşünü), “hevâ ve hevesin tehyîci (tahriki) ile her tarafa çevrilmeye müstaid (teşne), rüzgârın her tarafa çevirebileceği bir ince tel”e benzetmesindeki hakikati teyid ediyor. (Münâzarât, 40)

Okunma Sayısı: 2165
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı