Yaptırımla terbiye yerine müzakere ile çözüm

Avrupa kendi içinde yaşadığı değişim ve dönüşümlere günün sonunda sağlıklı tepkiler veriyor. Tarihi büyük dramlarla dolu Avrupa’nın İkinci Dünya Savaşı sonrası elde ettiği en büyük kazanım da bu olsa gerek. Avrupa ülkelerinde yaşanan krizler büyük bir Avrupa krizine ve savaşa dönüşmeden çeşitli mekanizmalarla engelleniyor ve çözüm üretiliyor. AB’de bir kaç küçük ülkede yaşanan ekonomik sorunlar ya da büyük ülkelerde bile yaşanan aşırı sağcı siyasi gelişmelere karşı, sorunu büyümeden engelleyebilecek mekanizmalar var. Yani Avrupa kendi zaafiyetlerini, imkanlarını, gücünü çok iyi biliyor ve yeri gelince doğru adımlar atabiliyor.

***

Sorun, Avrupa’nın kendi coğrafyası dışında yaşanan gelişmeleri tam olarak kavrayamaması ya da kavramak istememesi. Tarihden gelen ekonomik, siyasi ve bilimsel üstünlük, Avrupa’nın dış ilişkilerindeki sorunları‚ ‘dikte ettirme’ ya da ‘de fakto’ durum yaratma gibi araçlarla çözme geleneğini ortaya çıkarttı. Avrupa hem ekonomik gücü hem de sorun yaşadığı ülkelerin, çözümü güç iç politik sorunlarını, değerlendirme kabiliyeti sayesinde, dış politikada hemen hiç bir ciddi sorun yaşamadan bugüne kadar geldi. Sorun yaşadığı yerlerde de her zaman işe yarayan ekonomik ve siyasi yaptırım silahını kullandı.

17-12/17/screenshot_1.png

***

Ancak bu yöntemler artık eskisi gibi etkin değil. Yaptırımlarla terbiye edilmeye çalışılan iki önemli ülke Türkiye ve Rusya’ya bakmak bu anlamda yeterli olacak. AB son olarak Rusya’ya yapılan ekonomik yaptırımları 6 ay daha uzattı. Uzattı uzatmasına ama bu yaptırımların AB’ye verdiği ekonomik zarar Rusya’ya verdiği zararın kat kat üstünde. AB’nin Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlar nedeniyle uğradığı zarar 100 milyar euro sınırını aştı. Avusturya kökenli kuruluş olan Wifo’nun yaptığı bir araştırmaya göre Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımlar neticesinde Avrupa’da 400 bin kişi işini kaybetmek zorunda kalmış.

***

Bir Alman ekonomik araştırma kuruluşu ise yaptırımların AB’ye 44 milyar euroluk ihracata mal olduğunu ve bunu yüzde 40’nın Almanya’nın kaybolan ihracatı olduğunu söylüyor. Yaşanan ekonomik kayıpların bir de çarpan etkisi sayılacak yan etkileri var. Rusya’ya uygulanan yaptırımlar sonucunda, ekonomik yaptırımlara uğramayan Kazakistan’a AB’den yapılan ihracatta da yüzde 30’luk bir düşüş yaşandı. Her halükarda Avrupa kamuoyu Rusya’ya uygulanan yaptırımlardan artık ciddi bir rahatsızlık duyuyor. Avrupa, yaptırımlar konusunda kendi kamuoyunu ikna etmekten çok uzak. Gerçi Avrupa burada yaşadığı kayıpları başka ihracat kanalları ile telafi ediyor. Ancak yaptırımlar Rusya’nın siyasi olarak boyun eğmesine hiç bir katkı sağlamamış oluyor.

***

Türkiye’ye karşı resmi olarak henüz ekonomik yaptırımlar uygulanmıyor. Sadece yer yer yaptırım işaretleri verilmeye başlandı. Rusya tecrübesi AB’nin bu konuda adım atmasına engel olacak gibi görünüyor. AB’nin yaptırım kervanına Türkiye’yi de katması durumunda dünya genelinde vereceği eli sopalı tüccar resmi de telafisi güç hasarlara neden olabilir. Dünya hızla değişiyor ama eski zihinsel konforunu kimse bozmak istemiyor. Yaşanan siyasi sorunların pek çoğu aslında paradigma değişimine karşı sürdürülen inat. Burada Türkiye’nin de atması gereken adımlar olduğu ise çok açık ancak bu bir başka yazının konusu.

Ekonomik yaptırımlar sadece ekonomik neticeler doğurmuyor. Yaptırımların ekonomik sonuçları yanında siyasi ve toplumusal sonuçları da var. Türkiye gibi ülkelerin ihtiyaç duyduğu know how artık sadece Avrupa’da sunulmuyor. Hatta silah sanayiinde yaşanan örnekte olduğu gibi, ihtiyaç duyulduğunda yerli üretimle de telafi edilebiliyor. Alman medyası Türkiye’nin dış politik taleplerini sıkça yanlış olarak‚ ‘dış politikada eksen kayması’ olarak değerlendiriyor. Oysa Türkiye’nin beklentisi, ekonomik ve siyasi değişimler ekseninde, müzakerelerin maiyetinin değiştirilmesi talebi. Avrupa kamuoyu bunu kavramakta güçlük çekiyor. Gerçek manada eksen kaymasına, Türkiye’nin taleplerini göz hizasında tartışmak yerine yaptırım ve dışlama yöntemiyle cevap vermek neden olur. Rusya ve Türkiye tecrübesi aslında Avrupa’ya artık zihniyet değiştir uyarısı. Bu çağrıyı doğru anlayıp anlamamak Avrupa’nın geleceğini direk olarak etkileyecek.

YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum