|
Yapısı dönüşen büyüme

Yedi çeyrektir yüksek büyüme hızları yakalayan Türkiye ekonomisi beklentiler doğrultusunda 3. Çeyrekte de yüzde 1.6 büyüdü.

2018 yılı içerisinde beklenenin üzerinde seyreden kur artışı (özellikle Ağustos ayında yaşanan türbülans) ve artışları baskılamak için yükseltilen faizler enflasyonu sıçrattı ve makro ekonomik dengeleri bozdu.



Bilindiği gibi, bu istikrarsız süreci hızla atlatabilmek için Yeni Ekonomi Programı (YEP) uygulamaya konuldu (3 yıllık hedefler belirlendi, enflasyonun indirilmesi öncelikli hedef olarak alındı ve büyümeden taviz verilerek bunun gerçekleşeceği belirtildi) ve gerçekleşen verilerin söz konusu program hedefleriyle uyumlu olduğu görülüyor.

**

3. çeyrek GSYH gerçekleşmelerine üretim yönünden baktığımızda büyümenin kompozisyonunun geçmişe göre farklılaştığını görmekteyiz.

Tarım sektörünün katma değeri yüzde 1’de kalırken, sanayi sektörü üretimin katkısı yüzde 0,3’e gerilemiş. Kredi faizlerinin artışından kaynaklı talep daralması inşaat sektörünün üretime katkısını yüzde 5,3 azaltmıştır. Üretim tarafında pozitif katkıyı hizmet sektörü yüzde 4,5 artışla yapmıştır.

**

Harcama yönünden GSYH gerçekleşmesine baktığımızda ise; daha önce yüksek büyüme hızlarının temel belirleyeni olan hane halkı tüketim harcamalarında önemli bir azalma olduğunu görmekteyiz. Geçen yılın aynı döneminde hane halkı tüketiminin GSYH’ya katkısı yüzde 10.3 iken, bu yılki 3. Çeyrekte sadece yüzde 1.1 olmuştur. Hane halkı tüketim daralmasında uygulanan anti enflasyonist para ve maliye politikalarının ve yüksek enflasyon nedeniyle satınalma gücündeki azalmanın etkisi olduğu açık.

İç talepteki bozulma özel yatırım harcamalarında daha belirgin. Yüzde 3.8 oranında daralma var. Yatırım daralması doğrudan gelecek dönem büyüme kapasitelerini de olumsuz etkileyecektir. Yükseltilen faizler ve kredi maliyetleri haklı olarak yatırımcıları ürkütmüştür.

Enflasyonu önlemek için büyümeyi kısmak kaçınılmaz bir sonuç.

**

Büyümeye en önemli katkının kamu harcamaları ve net dış talepten gelmiştir. Burada yüzde 6.7 gibi dış talepten katkı gelmesi çok önemlidir. Bir anlamda ihracatın yönlendirdiği sağlıklı bir büyümeye geçişin adımları atılıyor denilebilir.

Ekim ve kasım ayı ihracat gerçekleşmeleri dış talep eksenli büyüme desteğinin devam edeceği anlamına da gelmektedir.

**

4. Çeyrekte de büyümenin azalacağı hatta negatif seyredebileceği beklentileri var.

3 çeyreklik ortalama büyüme yüzde 4.5.

Yani, 4. Çeyrekte sıfır büyüme olsa bile yaklaşık 3.4’lük bir büyüme gerçekleşir. YEP’teki 3.8’lik büyümeye yakın bir büyümenin realize edileceğini düşünmekteyim.

**

Kurların belirli ölçüde düşmesi ve istikrar kazanması, yine faizlerdeki azalma trendi özel sektör yatırımlarının teşviki, yabancı sermaye girişleri noktasında destek verecektir.

Ayrıca dış piyasaların Türkiye’ye güvenini gösteren CDS primlerindeki düzelmeler de yine yabancı sermaye girişlerini teşvik edecek diğer bir faktör.

ABD ile siyasi ilişkilerin düzelmesi, AB ülkeleriyle bir yakınlaşma ve Rusya ile devam eden iyi ilişkiler yabancı sermaye girişlerini teşvik edecek ve kısa sürede daralan bu ekonomik süreçten çıkılacağının göstergeleri.

Yine, Türkiye ekonomisi başta 2009 küresel krizi olmak üzere, ciddi daralma süreçlerini hızlıca atlatabilmiş; dolayısıyla sahip olduğu dinamik yapısı ile bugün yaşanan kısmı daralma sürecini de kısa sürede atlatma tecrübesi ve potansiyeli taşıdığı net olarak söylenebilir.

**

Uygulanan programa iç ve dış iş dünyası ve finansal aktörlerin inancı, kısa sürede Türkiye ekonomisini toparlanma sürecine ve eski yüksek büyüme hızlarına geri döndürecektir.

Bu yeni sürecin, eskinin yapısal yanlışlarının (ithalat yerine ihracata dayalı büyüme) geride bırakıldığı bir süreç olmasını da temenni ediyoruz.

#Yapısal Dönüşüm
#Ekonomi
#GSMH
5 yıl önce
Yapısı dönüşen büyüme
Tarihten bir yaprak (2)
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?