19 Nisan 2024 Cuma
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yanlış olduğu tescilli yaklaşımlarla istikrar arayışı!

Uğur Civelek

Uğur Civelek

Eski Yazar

A+ A-

Finansal piyasalardaki talimatlı yönlendirmeler ve diğer bazı gelişmeler, para politikasının gevşetilmesi yönündeki zorlamaların sonuç vermek üzere olduğunu düşündürüyor! Meclis'ten geçen torba yasadaki yedek akçeler ve zorunlu karşılıklara ilişkin düzenlemeler ile para otoritesinin yönetiminde yapılan değişiklik, bu olasılığı güçlendiriyor. Ön plana çıkan bu durum, yaşananlardan hiç ders alamadığımızı ve yapısal sorunların çözümü konusunda herhangi bir çabanın söz konusu olmadığını itiraf eden bir görünüm sergiliyor!

Uzunca bir süredir yaşadığımız finansal ve ekonomik sıkıntıların sorumlusu olarak, para politikasının sıkı oluşunu temel sebep gören bu anlayışın çözüm üretebilme şansı yoktur. Geçmişe yönelik bakış açısına dayalı ve geleceğe ilişkin tehlikeleri görmezden gelen tepkisel yaklaşımlar, artık hiçbir işe yaramıyor. Para politikası çok daha gevşek olsaydı ekonomideki olumsuzluklar daha sınırlı kalır ve siyasi yıpranma daha az olurdu demek, içinde bulunduğumuz koşulları hiç anlayamıyor olmaktır!

Merkez Bankası bünyesindeki yedek akçeler Hazine tarafından kullanılacak; başka bir deyişle para politikasını belirleyecek olanların iradesi dışında para politikası gevşetiliyor, piyasaya kalıcı olacak şekilde likidite aktarılıyor olacak! Önümüzdeki hafta perşembe günü toplanacak Merkez Bankası Para Piyasaları Kurulu ise faizler konusunda karar alacak; talimatlı işlemler ve eğilimler yolu ile yüksek oranlı faiz düşüşü sipariş ediliyor!

Zorunlu karşılıklara ilişkin düzenleme ise para otoritesinin kullanabileceği yeni bir araç olarak ön plana çıkıyor ve para otoritesinin araç bağımsızlığının artık mazide kalmış olabileceğini düşündürüyor! Para otoritesi kanalı ile kullanılacak, zorunlu karşılıkların kurumsal çapta farklılaştırılabilecek oluşu daha farklı düşünmeye izin vermiyor. Kredi kurumları, muhtemelen sorunlu kredileri yapılandırmaya ve yeni krediler vermeye zorlanacak; bu talebe olumlu yanıt verenler ile vermeyenlerin zorunlu karşılık oranları farklı yönlerde değişebilecek, bir şekilde daha fazla risk almaya yönelik zorlamalar devreye girebilecek! Bu yetki para politikasının sıkılaştırılması için de kullanılabilir; fakat siyasi irade herhalde böyle olmayacağını bildiği için bu yetkiyi veriyor!

Bu aşamada sormak gerekiyor! Para politikası gereken oranda gevşer ise her şey yoluna girmeye başlar mı? Başka bir deyişle, tüm kötülüklerin anası olduğu öne sürülen faizler sert bir şekilde düşer ise enflasyon da geriler mi? Para politikası gevşedikçe kredi hacmindeki artışlar hızlanır ve ekonomi yeniden canlanır mı?

Hemen yukarıda kısaca değinmeye çalıştığımız sorulara kimlerin, hiç inanmadıkları halde olabilir demek zorunda kalacaklarını tahmin edebiliyoruz! Bizim kanaatimiz bu hesabın tutmayacağı yönünde! Zira sorunları ağırlaştırma pahasına günün kurtarılması anlayışının ürünü olan yaklaşımların, artık tüketim ve yatırım eğilimini uyarması pek olası görünmüyor. Gelir dağılımındaki bozulma tehlike sınırlarını aştığı, geleceğe ilişkin talebin çeşitli teşvik ve aldatmalar ile zaten tüketilmiş olduğu için bu iyimser hesap çalışmaz. Dış ticaret hacmi daralmaya ve bütçe açığı büyümeye devam eder, ekonomi daraldıkça kriz ve güven bunalımı derinleşir; beklentiler olumsuzlaşır ve sorunlu kredi hacmi artar. Faizleri sert bir şekilde aşağı çekip parayı bollaştırmak, bu ortamda riskten kaçınma eğilimini güçlendirir ve maliyet kökenli enflasyon baskılarını iyice azdırır.

Ağırlaşmış sorunlar, kendilerini yaratan yaklaşımlar ile çözülemez! Talimatla şekillendirilmiş finansal piyasa eğilimlerindeki spekülatif beklentiler, ekonomi üzerinde olumlu etki yaratamıyor; hatta tam aksi yönde olan, riskten kaçınmak isteyenlere bir daha bulamayacakları türden fırsatlar sunuyor!

Piyasa kuralları içinde kalınacak ise önce kamu harcamalarının kısılması, yok mecburen dışına çıkılacak ise radikal yaklaşımların bir an önce devreye sokulması ve kime hizmet ettiği tanımlanamayan finansal şarlatanlıklara son verilmesi gerekiyor!