Yangın yerine dönen resimlerin peşindeler…

Sokağın sonunda durduruldum, yumuk yumuk patileriyle bacaklarıma dolanan sarman yolumu kesmişti, ne yukarıda fır dönen helikopterin küfürler savuran homurtulu sesi, ne sağımdan solumdan kaçışan insanlar umurumuzda değil.

Kucağıma almak için eğildim, önce başına dokundum usulca sonra sırtını sıvazladım, sanki bin yıldır dosttuk.

Köşedeki bakkala kadar ardımdan geldi, anlattıklarını anlamıyorum sanıyor, aldanıyor. Bakkaldan içeri girdim elimde yaş mamayla dışarı çıktığımda kendi çevresinde dönen kelebekler gibi sevinçlendi.

Sokak bir sessiz ki sormayın, sanki ölüler evi sağım solum. Usulca girdim apartmana, daire kapısını açtım bu kez Jazz başladı şarkılarını söylemeye, yakınıyor "niye bu kadar geç kaldın, açım" diyor, veriyorum mamasını, sonra çiçeklerimi suluyorum. Neden açmadı şu begonvil küskün mü bana, ne kadar erken çiçeğe durup suskunlaşıyor melisa, karanfiller neden güz çiçekleri gibi ölgün.

Televizyonu açtım “Bu harekâta savaş demek vatan hainliğidir” diyor içişleri bakanı ve kendi partisinin genel başkan yardımcısı yalanlıyor onu ”Savaştayız ve bu savaşı biz kazanacağız” diyor.

Gülüyorum ağlanacak hallerine.

Sokaktaki sarmanı, diğer kedileri, evin sahibi Jazz’ı ilgilendirmiyor bu sözler, tıpkı milyonlarca insanı ilgilendirmediği gibi, balkon çiçeklerini hiç ilgilendirmiyor.

Karanlığın ortası hep ışıktır, ne zaman "umut yenik düştü" deniyorsa yanılırlar, hep kıpırdar o tam orta yerinden ve gün olur yeşerir gelir.

Savaş canlı yayınlanıyor, çember sakallı, IŞİD kılıklı askerlerimiz mi var bizim?

Vay be arkadaş, topluca şükür namazı kılıyorlar şaşırıyorum, ben bunlarla aynı ülkenin yurttaşı mıyım, nasıl yani?

Bir medya maymunu yıkılmış bir duvarın önünden ciyak ciyak “çatışmanın tam ortasındayım” diye bağırıyor, değiştiriyorum kanalı, bu kez “Patlıyor işte bak patladı, karşı tarafı vurdu bizim asker, haydi bağlan canlı yayına, bağlan” diye yırtınıyor.

Kan göstermek istiyorlar, yangın yerine dönen resimlerin peşindeler, ölü insan bedeni arıyorlar, görüntüler kara kapkara.

Kapatıyorum televizyonu.

Katledilen 9 aylık çocuk düşüyor gözlerimin önüne, ağlıyorum.

Şu kahrolası hüzne çabuk teslim oluyorum, daha çok delilenmeden son ses Şostakoviç dinlemeliyim.

[email protected]