"Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm Yanmada dermân buldu bu gönlüm"

A -
A +
"Yanmak ve 'peki' demek bu yolun esasıdır Bayram’ım! Sadece sen mi yanıyorsun?"
 
 
Hâmid-i Velî Hazretleri:
- Bayram’ım; yanmak lazımdır, yanmak!
- Yanmak!
- Yanmak ve “peki” demek bu yolun esasıdır Bayram’ım! Sadece sen mi yanıyorsun? Ben de kavruluyorum bu hasretlik oduyla! Bizim imtihanımız da böyle!
- Hasretlik, yanmak! İmtihan! Peki efendim!
- !!!
Ateş olan yerden duman çıkar.
Benim yangınım var, dumanım yok!
Hiç yaz ortasında yağar mı kar?
Hasretine dair gümanım yok!
Bayram, hocası Hâmid-i Veli hazretlerinin “ayrılıyoruz” sözünü duyar duymaz; korktuğu başına gelmiş, içine bir kor düşmüş, cayır cayır yanmaya başlamıştı. Yandı, kavruldu lakin hocasına “peki” demenin dışında bir şey belli etmedi. Biliyordu ki; bu yolda itiraz hoş görülmüyor. İmtihanının bir parçası olduğunu çok iyi bildiği bu beklenmedik emire harfiyen uymak için nefsini zorladı. Bağrına taş bastı, kan kustu; “kızılcık şerbeti içmiştim” dedi ama bu ayrılık acısını hocasına hiç belli etmedi. O eşsiz nasihatini harfiyen yerine getirdi.
Hocasının dediklerini ne fazla yaptı, ne de eksik bıraktı. Dediklerinden zerre kadar şaşmadı, hiç çizgiden dışarı çıkmadı. Bir hikmeti olduğundan adı gibi emindi. Emin olmasına emindi de bir de şu ayrılık olmasaydı…
Sadece adı basit üç heceden ibaret; AY-RI-LIK ise de tesiri ağır ve derindi... Söylenmesi kolay ama yaşaması hiç de kolay olmuyordu! Acıyor acıtıyor, yakıyor tutuşturuyor, yıkıyor yıktırıyor, kanıyor kanatıyor, sızlıyor sızlatıyordu... Buna rağmen de vazgeçilmiyor; istemediğin anda davetsiz misafir olarak kapına dayanıyor; diş ağrısı gibi, baş ağrısı, karın ağrısı gibi zamansız tutan bir ince sızı vesselâm...
Adı: Hasretlik,
Kokusu, tadı: Tarifsiz... Sadece yaşayan biliyor...
                              ***
     AŞK İNSANI SÖYLETİRMİŞ MEĞER
N’oldu bu gönlüm n’oldu bu gönlüm,
Derd-ü gâm ile doldu bu gönlüm.
Yandı bu gönlüm yandı bu gönlüm,
Yanmada dermân buldu bu gönlüm.
Yan ey gönül yan yan ey gönül yan,
Yanmadan oldu derdine dermân.
Pervâne gibi pervâne gibi,
Şem’ine aşkın yandı bu gönlüm.
Gerçi ki kandı gerçeğe yandı,
Rengine aşkın cümle boyandı.
Kendide buldu kendide buldu,
Matlabını hoş buldu gönlüm.
Sivâd-ı a’zam sivâd-ı a’zam,
Belki oluptur arş-ı muazzam.
Matlab-ı cânân matlab-ı canan,
Olsa acep mi şimdi bu gönlüm.
Seyr-i billahtır seyr-i billahtır,
Lî mâ’allahtır fenâ fillahtır.
Âyinesinde âyinesinde,
Gird-i sivâyı buldu bu gönlüm.
El fakrü fahri el fakrü fahri,
Demedi mi ol âlemler fahri.
Fahrini zikrin fahrini zikrin,
Mahv-u fenâda buldu bu gönlüm.
Bayramî imdi Bayramî imdi,
Bayram edersin yâr ile şimdi.
Hamd-ü senâlar hamd-ü senâlar,
Yâr ile bayram kıldı bu gönlüm.  DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.