Son zamanlarda Yalova'da bir bardak suda fırtına koparıldığını belirten Gültekin, “Ulaşım konusunda üst geçit veya batçıkta yapılsa ağaçların kaldırılması gerekirken, ağaçların kaldırılmaması için hiç bir alternatif getirmeyen insanlar, Yalova'nın, ulusal basında ağaç katilleri olması için büyük bir gayret sarfettiler. Mimarlar Odası olarak ağaçlar kesilmeden çözüm bulunması için ulaşım mühendislerine danışılmasını önermiştik. Karayolları Genel Müdürlüğü ağaçlar kaldırılmadan hiç bir işlem yapılamayacağını söylediler. Bu olayı siyasiler, geleceklerini göz önüne alarak çok iyi kullandılar. Ağaçların söküldüğü zaman kuruma olayı yüzde yüz iken, bir kısım insanlar, ağaçların sökülerek başka yere dikilmesi gerektiğini önerdiler. Gezi olayları bahane edilerek Yalovalıları çevreye ve yeşile sahip çıkan, çevre ve yeşile sahip çıkmayanlar diye ikiye böldüler. Biz tüm Yalovalıların çevreye ve yeşile sahip çıktığına inanıyoruz. Kamu yararı gerektirdiğinde dağlar bile deliniyor. Planın olmadığı, ağaçların, halihazır haritalar ölçüm yapılarak kurtarılabileceklerin tespit edilmediği işi ''Ben yaptım oldu'' mantığı ile yapanların elbette sorumluluğuda üstlenmeleri gerekir. Aşağıdaki öykü Yalova'da yaşananlara bir örnek teşkil etmektedir. ''Hintli bir adam suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür. Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır. Ama akrep onu sokar. Hintli tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır. Ama akrep onu tekrar sokar. Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler. Ama Hintli adam şöyle der: ''Sokmak akrebin doğasında vardır. Benim doğamda ise sevmek var. Nedenakrebin doğasında sokmak var diye kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?'' Sevmekten vazgeçmeyin. İyiliğinizden vazgeçmeyin. Etrafınızdaki insanlar sizi soksalarda!.. Çünkü bu insanlığın gereğidir.'' Bu öyküdeki Hintli ve akrebin yerine istediği kişileri koymakta kamuoyu serbesttir. Yalova'da bunca olumsuzluklara rağmen, basında çıkan bir haberden çoğu insanımızın haberi olmadı. Paris'te düzenlenen UNESCO toplantısında Ebru Sanatı dünyanın ortak mirası olarak kabul edildi. Ebru Sanatçısı Atilla Can ve Suna Sema Koçal, Paris'te Türk bayrağını göndere çektiler. Yalova'ya, istenirse imkansızlıklar içinde neler yapılabileceğini kanıtladılar. Toplum olarak işini böylesine benimseyen, fark yaratan, idealist insanlara öylesine ihtiyacımız var ki “ diye konuştu.

Editör: TE Bilişim