İçinde bulunduğumuz bu ay nedeniyle ve sizden gelen öneriler doğrultusunda bu hafta bir farklılık yapmaya karar verdim. Hastalıklardan söz etmek yerine insan davranışından ve davranış psikolojisinden söz etmek istiyorum. 

Bu ay, mübarek ramazan ayı nedeniyle ister oruç tutsun ister tutmasın herkesin yaşam tarzında değişiklikler olacaktır.  Bu ay içinde pek çok kişi ortak bir yaşam tarzı yaşayacak. Şekilde ortaklık  olsa da özde pek çok farklılığın olacağı kesin. Ramazan ayını, dini, sevgiyi, korkuyu, acıyı , neşeyi yani yaşamı ve dünyayı algılamamız ve yaşamamız hepimiz için farklıdır.

İbadetleri yerine getirebilmek için hür olmak ilk şarttır, sadece hür insan istediğini yaşayabilir. Hür olmanın önündeki en büyük engel de korkudur. Korku bütün kötülüklerin, şerlerin kaynağıdır. Dinin de temel hedefi insanı korkmaktan kurtarmaktır, sadece korkmayan insan, kendisini tam olarak bulur ve istediği gibi bir hayatı yaşayabilir

80 yaşımdaki nenem bana arada şunu sorar: oğlum dünyada kaç insan var? 7 milyar insan nene derim, onun son yorumu şudur: o zaman 7 milyar dünya var desene torun!

Hepimiz bu dünyaya geldiğimiz andan itibaren kendimizin özel olduğunu düşünürüz ve ona göre yaşarız. Aslında nenemin dediği gibi hepimiz ayrı birer dünyayız. Düşüncelerimizi  %100 doğru kabul ederiz. Halbuki bazen düşüncelerimiz ile gerçek birbirinden farklı olur. Düşüncelerimize güvenme onu ortaya koyma çabası bazen bir maça döner, haklı olduğumuzu, en doğru olduğumuzu karşı tarafa ispatlamaya çalışırız. Karşı taraf da çoğu zaman armut toplamaz aynen karşılık verir. Bu tarz çoğu tartışma maalesef kırgınlığa hatta kavgalara bile yol açar. 

Oysa sadece kendimizi anlatsak, kendi istediğimiz veya yaşadığımız hayat tarzını kimseye diretmeden, karşımızdakini olduğu gibi kabul etsek (bizim yaşam alanımıza müdahale olmadığı sürece)  daha huzurlu bir dünya olmaz mı? Allah elçisine bile “ …  Ve eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir.” (  Ali İmran suresi 20. Ayet) diyerek  zorlamaya izin vermemişken biz niye bu kadar zorluyoruz? Onay almayı mı bekliyoruz, istiyoruz? Neden onay almazsak, farklı olursak değerimiz mi düşecek, beğenilmeyecek, sevilmeyecek miyiz? Beğenilmeyi sevilmeyi ve de sevmeyi koşula mı bağlayacağız? Benden olanı sevip benden olmayanı yok etmeye mi çalışacağız?

Hepimiz kendimize göre inançlara sahibiz. İster Allah’ a inanalım ister  başka şeye, sonuç hepimizin aynı yerden geldiğidir. Geldiğimiz yerin aynı olması yolumuzun aynı olmasını gerektirmez. Bir düşünün hepimiz İstanbul’a aynı yoldan gitmeyi seçersek ne olur,  o yol tıkanır ya hedefe ulaşamayız ya da amaçlanandan çok geç gideriz. Tıkanıklık olmaması için ya yolları ayırmak gerekir ya da yeni yol açmak. O yüzdendir Yaradanın her birimizi ayrı kılması, Adem babamız tek iken onun aynısından değil farklı olan Hava anamızı yaratması. Farklılık zenginliğin ta kendisidir. Farklılıktan korkmak yerine onun tadını çıkarmak gerekir. Nasıl ki aynı yere  aynı yoldan gitmek zorunda değilsek mutluluğa ve huzura ulaşmak için de aynı yolları seçmek zorunda değiliz. Hedefe farklı yollardan da gitsek varacağımız yer aynı olacaktır, yeter ki birbirimizin yolunu kesmeyelim, birbirimizi yolumuzdan döndürmek için kavga etmeyelim. Benim yolum bana senin yolun sana. Herkese iyi yolculuklar diyelim ve yolumuza bakalım. Sevgi dolu, hoşgörü dolu, mutluluk dolu sağlıklı bir Ramazan Ayı olsun.