Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 24 Nisan 2017

Yalanın böylesi de varmış!..

16 Nisan öncesi 'hayır' cephesi tarafından anlatılan birçok yalan duymuştum. Ancak Kriter Dergisi Yayın Koordinatörü Yusuf Özkır'dan dinlediğim kelimenin tam manasıyla müthiş!..
Yusuf Özkır'ın Antalya'da bir taksi şoföründen dinlediği şu: "Evet çıkarsa, Cumhurbaşkanımızın ömrünün sonuna kadar görevde kalacağı, vefatı durumunda oğlunun yerine geçeceği ve bunun böyle devam edeceği söylendi bize. Şimdi bakıyorum da seçimden bahsediliyor, galiba kandırdılar bizi..." CHP'nin referandumun iptali için uğraşmalarının netice vermeyeceği kesin.
Ancak farz-ı muhal böyle bir şey olsa bile, söylenilen yalanlara bakılırsa, tekrar bir referandumda hayır oylarının dibe vuracağı da kesin.
İhmal sebebiyle sandık kurulu mührü vurulmayan oyların sonuçları etkileyebilecek sayıda olmadığını, CHP'liler de biliyor aslında. Ama itiraz edecek bir şey gerekiyordu, bu bahaneye sarıldılar.
Önce YSK'ya itiraz ettiler. Ardından Danıştay ve muhtemelen onu takiben de Anayasa Mahkemesi'ne gidecekler.
Bitmeyecek tabii. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de herhalde sıradadır. Sonra kim bilir, belki NATO ve BM de...
Anayasa'nın 79. Maddesi'ndeki "Yüksek Seçim Kurulunun kararları aleyhine başka bir mercie başvurulamaz" hükmünü de çok iyi biliyorlar oysa. YSK alanında 'Son Merci'dir ve bu 'Son Merci' kavramını da en iyi CHP'liler bilir. Vaktiyle son merci olan birçok kurumla tadından yenmez işler kotarmışlardı, malum.
Kendileri açısından tadından yenmez, ama Milletimiz ve adalet-hakkaniyet kavramları konusunda hassas olanlar açısından oldukça acı işlerdi bunlar.
Anayasa Mahkemesi tam da onların istediği gibi, aslında hukuk diliyle 'yok hükmünde', ama 'son merci' olduğu için de 'herkesin uyması zorunlu kararlar' alırdı eskiden. '411 elin kaosa kalktığı(!)' günlerde ya da 367 meselesinde olduğu gibi. Eskiden HSYK'daki TSE standardı da, tam onların istediği şekilde çalışırdı.
Bizler de, bu işlerin böyle olması gerektiğini zannederdik, saf saf...

Dışa dönük ve atak!..

Meşhur 367 kararı öncesi, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın AYM'nin CHP'nin talebi yönünde bir karar vermemesinin "Türkiye'yi çok tehlikeli bir çatışmaya sürükleyeceği" tehdidi, unutulmazlar arasındadır, mesela.
Anayasa, kanunlar, tüzükler, yönetmelikler sıralaması eskiden de vardı ama CHP ve CHP'liler gibi düşünenler açısından önemli olan, hukuk değil netice idi o zamanlar.
Netice de genellikle tam da onların istediği gibi çıkardı, nedense.
Bugün karşılaştıkları ve problem olarak değerlendirme eğiliminde oldukları her neticenin yollarını kendilerinin döşediklerini de unutuyorlar.
YSK filigranlı, ilçe seçim kurulu mühürlü ve dahi sandık kurullarının kontrolü altında kullanılan oyların, kurul mührü olmasa da geçerli olacağına hükmetmişti YSK.
Referandum için de 'aynen devam' dedi.
Sandık kurullarında bulunan CHP'li üyelerin, durumu normal karşıladıkları için mühürsüz oylarla ilgili tutanak tutmadıkları da, malum.
Seçim kuralları gereği sandık kurulu, ilçe seçim kurulu, il seçim kurulu ve YSK sıralamasını izlemesi gereken itiraz mekanizması yerine tepeden ve toptan itiraz yolunu seçti CHP ve diğerleri. Taleplerinin, YSK'ya 'kendini ve kararlarını yok say' demek olduğunu bile bile.
Hülasa: Milletimiz CHP başta olmak üzere birilerinin hazmetmekte zorlandığı bir karar aldı 16 Nisan'da.
CHP, netice alamayacağını bildiği halde güya iptal için çalışıyor.
Dışa dönük ataklar bittiği anda iç hesaplaşmanın başlayacağı biliniyor çünkü...