25 Nisan 2024 Perşembe
İstanbul 23°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Yalan ve kaçak

Bülent İnce

Bülent İnce

Eski Yazar

A+ A-

Okurlarımızın isteği üzerine bu hafta, zihinsel engelli çocuklar ve aileleri hakkında yazmak, özellikle de o anne ve babaların feryadını sizlere duyurmak istiyorum. Derneğimizle (Engelsiz Yaşamı Destekleme Derneği) de ilişkide olan bir engelli ailesini size tanıştırarak başlayayım. Bu yedi nüfuslu aile dört engelli maaşı ile geçinmeye çalışıyor. Ev kirası ve geçim derdiyle beraber, bir çocuklarını okutmaya çalışıyorlar. Bazen, zihinsel engelli iki çocuğun orantısız talepleri ve masraflarıyla karşılaşıyorlar ve bu da geçimlerini ciddi oranda zorlaştırıyor. Aile eğitimsiz. Annenin okuma yazması yok. Tek gözü görmüyor. Baba da hafif zihinsel engelli. Ailede disiplin, düzen, kontrol yok. Böyle olunca, çocuklar sık sık evden kaçıyor. Bu çocukları kandırmak çok kolay. Taciz ve tecavüz de dahil olmak üzere bin türlü suistimale maruz kalıyorlar. Evin bütün yükünü anne çekiyor. Anne derneğimize hep korkarak, telaşlı, ürkek geliyor. İhtiyaçlarını söylerken kelimeler boğazına takılıyor. Çocuklarının geleceği en büyük düşüncesi...Onlar için duyduğu kaygılar ve yoksulluk sarmaş dolaş anneyi tüketiyor. Çocuklar her kaybolduğunda bizi karşısında gören polis memurları onların adını söyleyerek yine mi kaçtılar diye işi rutine bağlıyor. Polis kayıtlarında böylesi çocuklara çok sık rastlanıyor. Bu çocukların anne ve babaları yoksulluğun pençesinde geçim derdine düşünce, çocuklar da sokaklara düşüyor...
BAKIM MERKEZLERİNİN SAYISI ARTIRILMALI
Bu çocukların sürekli koruma altına alınması devletin asli görevlerinden biri olmalı. Bu vatandaşlarımız için devlet son durak. Fakat devletin yeterli bakım merkezleri yok. Ülkemizin zenginliğinden bahseden yetkililer bu çocukların en doğal hakkını, yaşama hakkını teminat altına almak için hiçbir çaba göstermiyor. Devlet, bakıma muhtaç zihinsel engellilerin taleplerini karşılayamayınca, onları özel bakım merkezlerine ya da taşradaki merkezlere yönlendiriyor. Bu durum uzaktaki çocuklarını ziyaret etmek isteyen aileler için ise büyük maddi külfet oluşturuyor. Devletin bu tip merkezleri bir an evvel çoğaltması ve hemen her gün tanık olduğumuz büyük acılara son vermesi gerekli. Gerçek bir sosyal devlette bu sorunlar çoktan çözülmüştür, bahis konusu bile olamaz. Çocuklar bir devletin en kutsal varlıklarıdır. Öncelikli olmaları gerekir. Devletin “iki eli kanda” da olsa”önce çocuk” demesi gerekir. Bu, devletin bekası için elzemdir. Çocuğa yatırım kutsal olduğu kadar akılcıdır. Sosyal devlet bunu bilir.
KAÇAK ÇALIŞMAYA İTEN ÖNGÖRÜSÜZ KANUNLAR
Devleti sosyal yapan, vatandaşların rahatının ve refahının, eşitlik temelli yasalarla güvence altına alınması değil mi? Öyleyse, bizim devletimiz ne kadar sosyal? Bu soruya başka bir aileden örnekle cevap verebiliriz belki. Bu, anne ve iki çocuktan ibaret, üç kişilik bir aile. Çocuklardan bir tanesi zihinsel engelli. Bu çocuk devletten bakım parası alıyor. Devlet bu yardımı evin toplam kazancının 967,27 TL’nin altında olması şartıyla veriyor. Oturdukları ev kira. Diğer çocuk üniversitede okuyor. Annenin bir açmazı var. Çalışmak zorunda. Sosyal güvence açısından sigortalı bir iş olmasını tercih ediyor. Ama, iş sigortalı olursa toplam maaşı devletin engelli yardımı için koyduğu limitin üstüne çıkıyor ve yardım kesilir. O yardım kesilirse, aldığı maaşla hem engelli evladının bakımını yüklenmesi hem de evini geçindirmesi mümkün değil. Mümkün olsa, emeklilik güvencesini niye tepsin... O yüzden sigortalı işte çalışamaz. Çaresi yok, kaçak çalışacak. Ne tuhaf değil mi? Hayatın gerçekleriyle çelişen yasa, vatandaşı kaçak çalışmaya zorluyor. Bu türden, öngörüsüz kanun yapıcıların eseri olan yasalar manzumesi (tragedyası mı demeli), gözlerden ırak yoksul evlerinde küçük yangınları ateşliyor. Kimsenin ruhu duymuyor...
HAYATTA KALMAK MI AHLAKLI OLMAK MI
Konumuza dönelim. Mecbur kaçak, anne çalışıyor. Anne evde olmayınca, çocuk yalnız kalamıyor, sabahtan akşama kadar sokaklarda geziyor. Başına kim bilir ne geliyor... Bilen biliyor. Devletin memurları fırsat yakaladıkça anneyi tehdit ediyorlar; çalıştığını tespit edersek çocuğunun engelli bakım parasını keseriz diyorlar. Anne ne yapsın, bin bir yalanla durumu kurtarmaya çalışıyor. Devletin temelini dinamitleyen yalan ve kaçak işte böyle meşrulaşıyor. İnsanlar hayatta kalmak ile ahlaklı olmak arasında seçim yapmak zorunda kalıyor. Devlet sanki ikisinin bir arada olamayacağına bizi ikna etmeye çalışıyor.

İLETİN YAYIMLAYALIM

Tüm engellilerin, engelli yakınlarının, engellilerin sorunlarına çözüm arayan kişi ve kurumların katkısını bekliyoruz.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yazarın Önceki Yazıları Tüm Yazıları