Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Yalan rüzgârı

Pazar akşamı deyim yerindeyse herkesi ekranlara kilitleyen İstanbul adayları yayını ile ilgili 2 gündür çok yazıldı, çok konuşuldu. '3 saatlik yayının kazananı kimdir?' sorusu, bu sürecin en can alıcı sorusu elbette. Sonda söyleyeceğimi başta söylemem gerekirse; Devlet tecrübesini 3 saatlik yayında son derece cömertçe sergileyen, esprili ve rahat üslubunu, sakinliğini baştan sona bozmadan sürdüren Cumhur İttifakı adayı Binali Yıldırım, inandırıcılık boyutunda açık ara önde götürdü. Millet İttifakı adayı Ekrem İmamoğlu'na gelince; adaylığı ilk açıklandığı günlerdeki esprili ve sempatik tavırlarını kampanya ilerledikçe gerileten, 31 Mart'ın son günlerinde ve 23 Haziran sürecinde agresif, gergin ve zaman zaman üslubuna yansıyan hakaret ve hatta küfre varan boyutta sözlere teslim olan bir profile bıraktı. Pazar akşamki yayında genel anlamda gülümsemeye çalışsa da, zaman zaman gelen sorular ve eleştiriler karşısında gerildi ve bu gerginliğini yansıtmaktan kaçamadı ve çelişkileri ile dikkat çekti.
Ben bu yayında adayların İstanbul üzerine projeleri kadar; tartışmalı konulardaki sözlerini merak ediyordum. Tartışmalı konular daha çok CHP adayı Ekrem İmamoğlu tarafında olsa da; Binali Yıldırım'ın da tavrı belirleyici olacaktı. Ordu Valisi'ne yönelik söylediği "itlik yapmıştır" sözü, yayınlanan ham görüntüler sayesinde artık su götürmez şekilde ortaya çıkmasına rağmen, CHP adayı hâlâ inkar etmekte ısrar etti. En yakın arkadaşı Fatih Portakal'ın bile, İmamoğlu'nun valiye hakaret ettiği görüntüleri izlediğini söylemesine rağmen inkar etmesini hatırlatan Binali Yıldırım, benim de en başından bu yana söylediğim noktayı tekrarladı: "Hakaret ettiğini kabul edip özür dileseydi bu iş çoktan bitmişti. Şimdi sadece validen değil, İstanbullulardan ve Türkiye'den söylediği yalan için özür dilemelidir!" Kişiler ve elbette siyasetçiler de hata yapar ama bunun telafisi vardır. Fakat; her şey ortaya çıktığı halde yalanında ısrar ederse; ne insan olarak ne de siyasetçi olarak güvenden söz etmek mümkün olamaz.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nda bulunduğu 18 gün içinde, belediyede bulunan bütün kişisel verilerin kopyalanması konusundaki sözleriyle de sınıfta kaldı İmamoğlu. 16 milyon İstanbullu'nun kişisel verileri, haritalar, krokiler, planlar, askeri tesis konumlarının (yangından mal kaçırır gibi) kopyalanmasını; "veri yedeklenmesi" gibi komik sayılabilecek bir gerekçeye dayandırması ve bunu son derece "basit ve sıradan" bir işlem olarak göstermesini anlayabilmek mümkün değil. Kişisel veri kopyalamanın anayasal suç olduğunu söyleyen ve bunun açıkça bir "FETÖ taktiği" olduğunu kayıtlara geçiren Binali Yıldırım, programın en can alıcı tespitlerinden birisini yaptı.
Bir başka altı çizilmesi gereken nokta; sandıkların tümünün yeniden sayılması için AK Parti'nin yaptığı başvuru, CHP'nin yaptığı itiraz ile reddedilmişti. Bu konuyu ısrarla reddeden İmamoğlu, yine doğruyu söylemedi.
Şu kadarını söylemeliyim ki; siyasette doğru söylemek ve tutarlılık bir siyasetçide olması gereken en temel 2 özelliktir. Ve benim pazar günkü yayında CHP ve Millet İttifakı adayında gördüğüm; bu iki temel özelliğin hayli geride olduğudur...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA