Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Ya Herru Ya Merru..

Lamı cimi yok derler ya; Suriye'de yürüttüğümüz sürecin adı savaş değil. Uzaktan yakından ilgisi yok.
Çünkü savaş, devletler arası yapılır. Böyle çapulculardan oluşan, onun bunun maşası- piyonu olma dışında bir karşılığı olmayan, asimetrik bir grup terörist ile yapılan mücadelenin adı olsa olsa; operasyon olur. Perşembe günü başlayan ve yarın sona erecek 120 saatlik aranın adı da; ateşkes falan değil; ara vermedir.
ABD ile imzalanan 13 maddelik uzlaşma metninde de ateşkes değil, ara vermek ifadesi olduğu halde; ısrarla bu sürece ATEŞKES diyenler kimdir diye bakıyoruz ve şaşırmıyoruz;
CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesi, HDP, FETÖ terör örgütü firarileri. Yapılmak istenilen; elde edilen başarıyı gölgelemek mi? İtibar suikasti mi? ABD'ye teslim olsaydık memnun mu olacaktınız? Bugüne kadar sahada kazanıp masada kaybeden Türklerin makus talihini tersine çeviren Lider Başkan Erdoğan'ın, dış politikadaki tecrübesi, diplomatik öngörüsü, gerektiğinde risk alabilme cesareti ve kararlı tutumu bize bugünkü kazanımları getirdi.
Bir de buna uyumlu kabine ve seri karar alıp hemen uygulama olanağını ve 15 Temmuz ile birlikte FETÖ'cü belalardan kurtulan ordumuzu da eklersek; başarının boyutunun neden bu kadar büyük olduğu da anlaşılır. Bu süreçte içeride bir ve birlik olma ve bu görüntüyü dışarıya vermenin önemi ortada. Ve; her zamanki milli duruşunu bugün de hiç tereddütsüz devam ettiren MHP'nin Genel Başkan Devlet Bahçeli tarafından ifade edilen güçlü destek vurgusunun kıymeti, bundan önceki pek çok destekten çok daha anlamlı ve kıymetli.
Bir kere şunu kimsenin göz ardı etmemesi gerekiyor; Ortadoğu dediğiniz bölgedeki dengeler ve denklem; çoklu değil hepli bilinmeyen denklem gibidir. Kimin eli kimin cebinde belli olmayan bir bölgede, paranın ve çıkarın herşeyden üstün olduğu, karakter yoksunu yönetici ve liderlerin hakim olduğu bir düzenden söz ediyoruz. Baba Esad'ın darmadağın ettiği ve adeta düğüm haline getirdiği Suriye düzleminde, oğul Esad'ın da genlerine ve özüne döndüğü süreç ile birlikte son 8 yılın kabusu; bir yangın gibi yakıyor bütün bölgeyi. 12 milyon insanın göç etmek zorunda bırakıldığı, bizzat rejim tarafından 1 milyondan fazla insanın katledildiği bir ülke Suriye. Geçmişte 20 yıl boyunca PKK terör örgütünün başı Öcalan'ı topraklarında ağırlayan ve Aynel Arap (Kobani) gibi bir yeri hem demografik olarak terör örgütüne feda edip siyasal stratejinin üretildiği, simgesel bir anlam kazandırılmaktan kaçınılmayan bir rejimden ve onu yönetenlerden başka ne beklenebilir ki?
Peki ya; sözde süper güç ABD'nin Orta Doğu'da "müttefiki" ilan ettiği YPG/PYD terör müstemlekesi için girdiği, giriştiği tüm angajmanlara ne demeli? Siz;
NATO ortağınız, müttefikiniz, ciddi devlet geleneği ve güçlü liderliği ile 40 yıllık müttefikiniz yerine, terör örgütlerini kendinize ortak seçerseniz; dışlamaya oyun dışı bırakmaya çalıştığınız Türkiye, sizi hem sahada hem masada öyle bir noktaya getirir ki; çok bilinmeyenli bu denklemin hem anahtarı ve ana aktörü hem de belirleyicisi olarak; onun çektiği, çekiştirdiği yere gidersiniz.
Yarın; 120 saatlik "ara"nın sonuna geliyoruz. Ve; Başkan Erdoğan, Suriye denkleminde önemli bir başka güç olan Rusya'nın Devlet Başkanı Putin ile de görüşüyor aynı zamanda. Diplomatik ilişkimizin en sağlıklı yürüdüğü Putin ile aynı yıl içinde 8. kez yüzyüze görüşecek Başkan Erdoğan. Masaya otururken şartlarımız ve kartlarımız çok açık.
Muhataplarımız kartları karıştırıp hile yapmaya kalkarsa; bizim açımızdan günah elden gider ve 'ya herru ya merru' deriz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA