26 Nisan 2018 00:15

Ya hep ya hiç ya da hiçbiri

Ya hep ya hiç ya da hiçbiri

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Lübnan bugünlerde 6 Mayıs’ta yapılacak parlamento seçimlerini konuşuyor. Seçim, “Bir şeyler değişebilir” diyen ümitlilerin de “Ortalık daha da karışabilir” görüşündeki karamsarların da gündeminin ilk sırasına yerleşmiş durumda.

Lübnan 2 yıldan fazla cumhurbaşkanı seçilemeyen, belediye seçimlerinde sandığa gidenlerin oranının bazı yerlerde yüzde 20’lerin altına düştüğü bir ülke. Ancak 6 Mayıs’ta yapılacak seçimlere uzanan süreç, özellikle son aylarda yaşanan gelişmeler, yeni seçim yasası ve halkın tercihlerinin kestirilemez oluşu gibi nedenler sandıktan çıkacakları da kestirilemez kılıyor.

Savaşlarla bölünen, bu bölünmüşlük hali din ve mezhep esaslı anayasa ile resmileşen ülkede ne oldu da halkın eğilimlerini tahmin etmek güçleşti, sandıktan ne çıkacağı belirsizleşti?

Lübnan tarihi, sosyolojisi, halkın motivasyonları, idari sistemi ve siyasi iç dengeleri dahil oldukça karmaşık bir ülke. 

İç siyaset 8 Mart (Hizbullah’ın da içinde bulunduğu blok) ve 14 Mart (Hariri ailesinin Müstakbel hareketinin başını çektiği blok) tarafından domine ediliyor. Çok partili sistem olsa da genel olarak siyasi hareketler bu iki blok etrafında safını tutmuş. Zaten parlamentodaki partilerin ve öne çıkan siyasetçilerin de çok büyük kısmı Lübnan’ın yakın tarihinde birbirleri ile veya aynı cephede savaşmış. Bu iç siyasi yapı Lübnan’daki neredeyse kronikleşmiş birçok sorunun da kaynağı olarak gösteriliyor ancak bunu kırmak da hiç kolay değil.

Genel olarak özetleyecek olursak;

* İç siyaseti domine eden 8 Mart bloku, İran ve Suriye’nin de içinde bulunduğu direniş hattına yakınken 14 Mart bloku bölgede Suudi Arabistan’a ve uluslararası platformda Avrupa ülkelerine paralel bir duruş sergiliyor. Bu durum Lübnan’ın bölgesel veya kimi zaman uluslararası krizlerin göbeğinde yer almasına sebep olabiliyor. Zaman zaman tehlikeli bir şekilde tırmanan İran-Suudi Arabistan gerginliklerinde olduğu gibi bölgesel güçler ve İsrail’in dahil olduğu krizler Lübnan’ın sürekli diken üstünde veya bıçak sırtında hareket etmesine sebep olabiliyor.

* Lübnan çok derin bir ekonomik kriz yaşıyor. İki büyük blokun arkasındaki ülkelerin ekonomik desteği hayati önem taşıyor. Kriz zamanlarında bazen iç siyasi yapının iki uç bloka bölünmesi kimi zaman da taraf seçmeye zorlanma ile karşılaşan Lübnan’ın karşısındaki en önemli “yaptırım araçlarından biri” ekonomi. Bu kısır döngü hali ülke ekonomisinin toparlanması, istihdam yaratan yatırımların gerçekleşmesi gibi radikal hamleleri de etkiliyor. Zaten iç savaşın mahallelere böldüğü Lübnan’da siyasetçilerin ve halkın önemli bir kısmının ait oldukları dinin, mezhebin, siyasi hareketin, blokun çıkarları Lübnanlılık gibi birleştirici kavramların önüne geçebiliyor. 

* Siyasi bölünmüşlük hali tarafların birbirlerinin projelerini veya hamlelerini bloke etmesine sebep olduğu gibi neredeyse rutinleşen iç siyasi krizler nedeniyle 8-10 yıldır oylanmayı bekleyen yasa tasarıları da var. Bu yapı Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Aun dahil bütün siyasetçilerin ve halkın konuştuğu yolsuzluğa kılıflar oluşturuyor ve mücadeleyi de zorlaştırıyor.

* Giderek derinleşen ekonomik kriz, artan işsizlik, pahalılık, rutinleşen elektrik kesintileri ve aksayan kamu hizmetleri ile günlük hayata yansımaya başlayalı çok oldu. Bu faktörlere bir de 2011’de başlayan Arap ayaklanmasından sonra yaşanan bölgesel krizler ve Lübnan’a yansımaları ile 5 milyon nüfuslu ülkede 1 milyonu aşan mülteci akınının getirdiği yük eklendi. 

Birkaç yıl önce yaşanan çöp krizini hatırlayalım; evet, Lübnan’da çöplerin düzenli toplanması bile oldukça komplike bir sistemle gerçekleşiyor ve çıkarların çakışması, günlerce toplanmayan çöpler artık kokmaya başlayan Beyrut’ta insanları sokağa dökebiliyor. Ancak iç yapıdaki tehlikeli denge ve yarattığı tıkanıklık, ekonomik durum veya diğer kronik sorunlar “Halkın radikal dönüşümleri zorlayacağı” anlamına gelmiyor. 
Cumhurbaşkanının bir türlü seçilemediği 27 aylık siyasi krizi açıklamaya çalışan bir Lübnanlı arkadaşım, “Hangi kesimden insanlarla konuşursan konuş aynı sorunları anlatır ve şikayet eder ancak seçimlerde ya sandığa gitmez ya da kendinden olana oy verir” şeklinde özetlemişti. 

Ancak 6 Mayıs’ta yapılacak seçimlerle ilgili tahminleri, beklentileri veya alışılmış gidişatı belirsizleştiren bazı gelişmeler de var.
Öncelikle bu seçimler yeni seçim yasası ile yapılacak. Yeni yasa da siyasi partilere değil adaylara oy verilmesini öncelikli hale getirecek şekilde düzenlenmiş. Seçimlerde 500’ün üzerinde aday 77 liste bünyesinde yarışıyor. Listeler de yeni Seçim Yasa’sı nedeniyle mümkün olduğunca farklı sesleri ve kesimden insanları içerecek şekilde hazırlanmış gibi görünüyor. Bir listede Hizbullah’a yakın bir aday ile karşıtı cephede bir ismi görmek mümkün. 8 Mart ve 14 Mart bloklarına muhalif, aktivist kimlikleri ile bilinen çok sayıda isim de bu listelerde yer alıyor. 

Ancak ülkenin idari yapısını şekillendiren din ve mezhep esaslı sistem parlamento için de geçerli. Geleneksel siyasi hareketler açısından durumu belirsizleştiren yeni seçim yasası din ve mezhepler kotası dahil edildiğinde oldukça karmaşık bir hal alıyor.

Seçim sonuçlarına ilişkin yorumları bulanıklaştıran diğer gelişme ise bir süre once Saad Hariri’nin Suudi Arabistan’dan yaptığı basın açıklaması ile istifa etmesinin ardından gelişen politik refleksler. Hassas ve oldukça kırılgan bir zemin üzerine kurulmuş olan siyasi yapı ve kabine dağılma tehdidi ile karşı karşıya kaldı ancak normalde birbirlerine çok ağır ithamlarda bulunmaktan çekinmeyen ve her fırsatta eski defterleri açan düşman siyasetçiler benzer mesajlar verdiler. Hariri istifasını geri çekip Lübnan’a geri döndü ve kriz şimdilik yatıştı. Kriz döneminde siyasetçilerin ortak dil kullanmasına dair, “Ülke zaten ekonomik krizde. Hiçbir siyasetçi bu kırılgan dengeyi çökerten isim olmayı göze alamaz. Bu nedenle, ortak mesaj verdiler” yorumları yapıldı. Yine siyasetçilerin, halkın ekonomik krizin yanı sıra ulusal, bölgesel veya uluslararası krizlerden yorulmuş olduğunu ve kendi tabanlarının bu yöndeki eğilimlerini dikkate aldığı” değerlendirmeleri de dikkat çekiciydi. Her açıdan bölünmüş olan Lübnan’da Hariri’nin istifa krizi döneminde siyasetçilerin yapıcı üsluplar kullanması halk nezdinde oldukça memnuniyetle karşılandı. Bu durum halkın eğilimlerini din-mezhep-siyasi blok gibi kamplardan çok reel sorunlara göre şekillendirmeye başladığı yorumlarını destekler nitelikte. 

Bu gelişmelerin 6 Mayıs’ta kurulacak sandığa da yansıyabileceği tahmin ediliyor. Sandıktan Lübnan’ı iki kutuplu siyasi yapı kıskacından çıkaracak sonuçlar çıkabilir.

Ancak Suudi Arabistan ve İran gibi iki bölgesel gücün her fırsatta bilek güreşi yaptığı, İsrail’in Hizbullah gerekçesiyle tehditlerini arttırdığı Lübnan’da seçimler sadece Lübnan ile sınırlı kalmayacak. Geleneksel siyasi bloklardan birinin zayıflaması veya gücünü dengeyi bozacak şekilde arttırması da mümkün. Bu ihtimal de ülke içinde gerginlikleri tetikleyebileceği gibi mesela Hizbullah’ın daha güçlenmesi bir İsrail saldırısı ihtimalini daha da arttırabilir. 

Üçüncü ihtimal de var; iç siyasi bloklar mevcut güçlerini korur ve sandıktan “aynı şekilde devam” sonucu da çıkabilir.

Lübnan’da bugünlerde kesin olan tek şey 6 Mayıs’ta seçim yapılacağı; sonrası tamamen belirsizlik…

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...