REKLAMI GEÇ

Weimar Metaforu Türkiye Cumhuriyeti

24 Nisan 2015 Cuma

“Bugünkü Türkiye Weimar Cumhuriyeti’nin son dönemini anımsatıyor.” Nazizm ve faşizm üzerine kitapları bulunan Alman tarihi uzmanı İngiliz tarihçi Geoff Eley, İstanbul’daydı. Boğaziçi Üniversitesi’nin, dünyanın önde gelen akademisyenlerini konuk ettiği ‘Boğaziçi Lectures’ kapsamında geldiği İstanbul’da Hürriyet Sosyal’den Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatın başlığı bu.

***

Weimar Cumhuriyeti ile ilgili bir iki cümle açıklama yapalım.
Birinci Dünya savaşı bitip Kayzer Almanya’sı yenilgi koşullarına mahkum olunca, toplumsal hareketlilik Alman devletinin yeniden yapılanmasına yol açtı. Oldukça karışık geçen 1918-19 yıllarında yaşananlar Reichstag’’da Cumhuriyetin ilanı ile sonuçlandı. Ortalık durulmadı, çeşitli başkaldırıları bastırmak için Alman sosyal devriminin öncüleri Rosa Luxemburg ve Karl Liebknecht pusuda öldürüldü. Ancak ekonomi düzelmek şöyle dursun, iyice dibe battı. Bavyera Ordusu’nun isyan girişimi Hitler’in tutuklanmasıyla sonuçlandı. Hitler bir yıl sonra serbest bırakıldı. Koalisyonlarla kör topal yürüyen Cumhuriyet, 1930’lu yıllarda pilini tüketti, ilk seçimlerde Hitler’in Nasyonal Partisi 2.çıktı. Sonrası bilinen yakın tarih…

***

Weimar Cumhuriyeti yakın dünya tarihinin özgün değil ama özel bir sürecidir. İşte bu özelliklerden dolayıdır ki, yazı girişine alıntıladığımız müthiş benzetme yerine oturuyor. “Bugünkü Türkiye Weimar Cumhuriyeti’nin son dönemini anımsatıyor.”

***

Weimar Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki metaforik benzeşim, tarih aralıklarının uzunluğu hesaba katılmazsa birbirine çok benzeyen süreçler gibi.
Weimar, Alman devrimci sosyalistlerinin kanları üzerine kurulmuştu. 1919 yılında katledilen Spartakist önderler Luxemburg ve Liebknecht ile birlikte Alman devriminin şansı ortadan kalkmıştı.

Türkiye’nin son elli yılına baktığınızda aynı panoramanın yinelendiğini görürsünüz. 12 Eylül darbesi ile pek çok devrimci yok edilmiş, örgütler dağıtılmış ve geleceğin tüm olası demokratik siyasal biçimlenmelerinin şansı yok edilmişti.

***

Weimar Cumhuriyet ilanı sonrası Almanya bir türlü durulmadı.

Türkiye de benzer tür karışıklıktan nasibini almaya hala devam ediyor.

***

Almanya’da Cumhuriyetçilerin başlıca icraatlarından biri Hitler’i 1923 yılında tutuklamak oldu. Bir yıl sonra salıvermek zorunda kaldılar.

Türkiye’nin şimdiki kaderine etki eden yönetimin önceki Başbakanı da aynı tezgahtan geçti. Söylediği bir şiir için önce tutuklanıp hapse atıldı, sonrasında salıverildi.

İnsan merak ediyor, Bavyera barlarında tutuklanmadan önce acaba resme tutkusu ile bilinen Hitler de Dadaist Bavyera şairlerinin muhalif şiirlerinden dizeler mırıldanıyor muydu dersiniz?

***

Hitler Nasyonal Sosyalist Parti’nin başına geçtikten az bir süre sonra yapılan seçimlerde 2.büyük parti olma başarısı gösterdi. Bir yıl sonra da iktidarın tüm dizginlerini eline aldı.

Türkiye’de de 2002 yılından itibaren aynı yükselişe tanık olundu. Yeni kurulan AKP tek başına iktidar olma şansı yakaladı.

***

Hitler çok şikayet ettiği Weimar Anayasası’nı değiştirmedi. Ancak yaptığı düzenlemelerle anayasanın hiçbir maddesinin uygulama alanı kalmadı.

Türkiye’de de anayasa 30 küsur yıldan beri değişmedi. Ama öyle değişikliklere maruz kaldı ki, hiçbir maddesinin yekdiğeriyle neredeyse tutarlılığı kalmadı.

***

Hitler’in en büyük arzusu, fiilen yürüttüğü tek adamlığını ilelebet daim kılacak bir Avrupa düzeni inşa etmekti. Bu amaçla 2.dünya savaşını gözünü kırpmadan başlattı.

Türkiye’nin bu gün çevresinde barışık olduğu tek bir komşusu yok. Tümüyle problemli. Küçük bir kıvılcımın kocaman bir ateşe dönüşmesinin potansiyeli her an hazır.

***

Hitler ideologları, başta Martin Heidegger olmak üzere tüm Alman tarihini Helenistik mitoslar üzerinden yeniden kurguladı.

Türkiye’de de 1923 yılında kurulan modern devlet şimdilerde arkaik Osmanlı kültürü üzerinden yeniden kurgulanıp inşa edilmeye çalışıyor. Üstelik devletin tüm bürokratik yapısı bu kurgu üzerinden tarif edilmeye çoktan başlandı.

***

Bu metaforun bileşenleri daha çok elemanla desteklenebilir. Ya da başka eleştirel yöntemlerle değişik sonuçlar elde edilebilir. Ama bir şey değişmez sanırım, bu günkü iktidarı tek kişilik bir despotizme dönüştürme hevesi!

***

Önümüzdeki seçimler, yeni Weimar örneklerinin tezahürüne mi yol açacak, yoksa toplumsal sağduyu ile demokrasiye doğru genişleyen bir alana sahip mi çıkılacak?
Şimdinin bekleme odasındaki sorusu budur. Yanıtını seçimlerden sonra göreceğiz.

Not: Yazılar ile ilgili hukuki sorumluluk yazarların kendilerine aittir

Yorum Yaz

Aşağıdaki gerekli alanlara bilgilerinizi girmelisiniz. e-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 karakter kaldı