Mahkeme karar verdi: Bu paylaşım suç değil, eleştiri ve ifade özgürlüğü

Karaman'da Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi bir yurttaş, üzerinde Erdoğan ile eski bakanlar Çağlayan, Güler, Bağış ve Bayraktar'ın yüzlerinin bulunduğu "rabia" işareti yapan el görselini paylaştı. Görselde fotoğrafı bulunan beş kişi dava açtı. Mahkeme, paylaşımın "hakaret" değil", eleştiri ve ifade özgürlüğü olduğuna hükmetti.

Ahmet Çınar

Karaman'da yaşayan Türkiye Komünist Partisi (TKP) üyesi bir yurttaş, 17-25 Aralık operasyonlarından sonra kişisel sosyal medya hesabında, üzerinde Erdoğan ile eski bakanlar Çağlayan, Güler, Bağış ve Bayraktar'ın yüzlerinin bulunduğu "rabia" işareti yapan el görselini paylaştı.

Görselin üzerinde yer alan "Bu tutmuş, bu kesmiş, bu pişirmiş, bu yemiş, hani bana hani bana Rabia" ifadesiyle de, 17-25 Aralık'ta ayakkabı kutularından, yatak odalarındaki kasalardan çıkan paraları eleştirdi. 

Cüneyt Diler adlı bir muhbirin şikayeti üzerine, paylaşımda bulunan TKP üyesine dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan ile dönemin bakanları Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar tarafından "hakaret" iddiasıyla dava açıldı. 

Karaman 1. Asliye Ceza Mahkemesi emsal olabilecek nitelikte bir karara imza attı. 16 Mayıs 2017 tarihli kararda, söz konusu görselin paylaşımının "hakaret" değil, eleştiri ve ifade özgürlüğü olduğu vurgulanarak, davalı hakkında beraat kararı verildi. 

"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ TOPLUMUN VE BİREYİN İLERLEMESİ İÇİN GEREKLİ"

Söz konusu kararda AİHM karalarına ve AİHS (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) hükümlerine de atıfta bulunuldu. 

Kararda şu ifadelere yer verildi: 

Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.

 

Öncelikle belirtilmelidir ki, sanığın paylaşımlarındaki ifadelerin müştekiler ve onları siyaseten destekleyenler bakımından rahatsız edici olduğu açık bir şekilde anlaşılmakla birlikte, bu ifadelerin, Anayasa ve AİHS ve AİHM içtihatlarında özel bir önem atfedilen, ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

 

İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır.

AİHM VE AİHS'E ATIF

AİHM ve AİHS hükümlerine de değinilen kararda şöyle denildi: 

Anayasa'nın 26. maddesinde 'Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir' hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Türkiye'nin de yargılama yetkisini kabul ettiği AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesinin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. AİHM'e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde 'demokratik bir toplum'dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.

AVUSTURYA LINGENS DAVASI ANIMSATILDI

Kararda, Avusturya Lingens davası da hatırlatılarak, siyasetçilerin daha hoşgörülü ve tahammüllü olmaları gerektiğine dair hükme de yer verildi. 

Kararda şöyle denildi: 

Örnek alınabilecek Lingens/Avusturya davasına konu olan olayda, Avusturya’da 1975 yılında yapılan seçimlerden sonra, bir gazeteci olan başvuran Lingens, geçmişinde Nazi faaliyetleri bulunan bir siyasetçi ile koalisyon kuracağını açıklayan Federal Şansölye Bruno Kereiski’yi eleştiren yazılarında 'ahlaksızca', 'yüz kızartıcı', 'en adi türden fırsatçılık' ifadelerine yer vermiştir. Başvuranın para cezasına mahkum olduğu bu davada AİHM, politikacıların kendilerine yöneltilen ağır eleştirilere tahammül etmek durumunda olduğunu vurgulamış ve ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varmıştır. AİHM, içtihatlarını tekrar ederek, siyasetçilerin eleştirilere özel kişilerden daha fazla hoşgörü göstermesi gerektiği ilkesine dayanmış ve mahkûmiyetin ifade özgürlüğüne orantısız bir müdahale oluşturduğuna hükmetmiştir. Hararetli siyasi tartışmaların yaşandığı bir arka plan ışığında, başvurucunun açıklamaları, saldırgan olmakla birlikte hakaret niteliğinde görülmemiştir. (Lingens/Avusturya, 9815/82, 08.07.1986)

 

Yargılamaya konu sanığın Facebook üzerindeki herkese açık paylaşım içeriğinin müştekileri ve siyasi figür olarak onları destekleyen düşünce sahiplerini rahatsız edici incitici nitelikte olduğu açıktır ancak yukarıda aktarılan ve aşağıda dile getirilecek açıklamalar ışığında bu paylaşımın ifade özgürlüğü kapsamında paylaşım olarak değerlendirilmesi gerekir. AİHM, birçok içtihadında Sözleşme’nin 10. maddesinin sadece ifade edilen düşünce veya bilginin esasını değil, aynı zamanda bunların aktarılma biçimlerini de güvence altına aldığını belirtmiştir. AİHM’E GÖRE, ÖNCELİKLE İFADELERİN BİR OLGU İSNADI MI YOKSA DEĞER YARGISI MI OLDUĞU BELİRLENMELİDİR. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, BİR DEĞER YARGISININ KANITLANMASININ İSTENMESİ DAHİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE MÜDAHALE SAYILABİLECEKTİR.

 

Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek 'yeterli bir altyapının' mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürülğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir. Yargılamaya konu paylaşım içeriği paylaşıldığı dönemde toplumda büyük yankı ve tartışma uyandıran bir iddiaya dayanmaktadır. Toplum içinde yaygınlık kazanmış bu söylem ve tartışmalardan hangisine itibar edip tartışılan konu hakkında hangi düşüncede olduğunu açıklamak ve yaymak anayasal güvence altında demokratik bir haktır.

 

Siyaseten yolsuzluk iddialarının dile getirildiği ve tartışıldığı bir ortamda 'Yolsuzluk var' fikri de, 'Yolsuzluk yok bu büyük bir iftira ve karalamadır" fikri de, her iki düşünce de demokratik düzen içerisinde özgürce dile getirilmesi gereken düşüncelerdir. Sanığın suç iddiasına konu paylaşımı dönem itibariyle mevcut toplum genelindeki tartışma ortamında hangi düşünceye itibar ederek KENDİNCE VARDIĞI DEĞER YARGISININ NE OLDUĞUNU TOPLUMLA PAYLAŞMAYA YÖNELİK sembolize bir karikatürdür. Paylaşım içeriği 'değer yargısı' ihtiva ettiğinden ve bu değer yargısı toplumun her kesimine yansımış bir tartışma ortamını temel aldığından hakaret suçunun oluşumuna tesir edecek somut bir olgu isnadının varlığından söz edilemeyeceği gibi bu değer yargısının kanıtlanması da istenemeyeceğinden atılı suçun unsurlarının oluşmadığı, paylaşımın ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı açıktır.