Bir Orhan Pamuk ‘kroniği’: ‘Putinaj’

Putin’den bir yıl sonra Orhan Pamuk Lenin’e Putin’in sözleriyle saldırdı. Yine ne rastlantıysa ‘Nobel Güdümlü’ Pamuk, devrimin kalbi olan Saint Petesburg’da, devrimin 100. yılına denk gelen günlerde ödüllendirildi.

Nihat Behram

Halkın ayaklanarak Şubat 1917’de Çarlık Yönetimi’ni yıkmasıyla başlayan ve Ekim’de Lenin önderliğinde komünistlerin iktidarı almasıyla sonuçlanan Sovyet Devrimi’nin bu yıl 100. yılı.

Şu ‘rastlantıya’ bakın ki, Devrim’in tam da 99. yılına denk gelen günlerinde (2016 Ocak sonu / Şubat başı) Putin’in ‘hedefinde’ Lenin vardı! Bugün, dünya siyaset arenasındaki ‘Çarvari süksesinin’, onu Lenin’e ‘saldıracak’ bir güce ulaştırdığını düşünmüş olacak ki, yine ‘ilginç’ bir şekilde, ‘sivil toplum örgütleri’ ile düzenlediği bir toplantıdaki konuşmasının hedefi Lenin’di! ‘Eleştiri’ örtüsü altında Lenin’e saldırdı! Lenin’i “Sovyetlerin çökmesine yol açan atom bomması”na benzetip, Lenin’in “Bir çok insanı ölüme yolladığını, Rusya’nın son Çarı, ailesi ve hizmetkarlarını, papazları ve burjuva sınıfından olanları vahşice öldürttüğünü” söyledi.

Putin’in bu saldırısının hemen ardından ise, halk ve Rusya Federasyonu Komünist Partisi’nin “Bu sözler asla affedilmeyecek; bu Putin’in ilk antikomünist söylemi değil” diyerek gösterdiği tepkiyi Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov, “Putin’in sözleri bir öfkeye yol açmamalı, sözler Putin’in şahsi görüşüdür” diyerek yatıştırmaya çalıştı. Putin de ‘kıvırtmada’ gecikmeyip, “Yanlış anlaşıldım, ben aslında kimi komünist / sosyalist fikirleri severim” diye bir açıklama yaptı!

Rastlantının bu denlisi deliyi bile düşündürür: Putin, Pamuk, DICaprIo, Lenin yan yana!

Lenin Devrimi’nin 100. yıl arifesindeki bu son derece ilginç rastlantıya, iki hafta sonra (Şubat) bir rastlantı daha eklendi: Rus gazetelerinde “Uzak Doğu Rusyası’ndan sinemasever bir grup kadın, Rus karakterleri canlandırmak istediğini söyleyen aktör Leonarda DiCaprio’ya, gümüş takılarını bağışlayarak alternatif Oscar heykelciği yapıyor” haberleri çıktı. Putin’in hayatını oynamak DiCaprio’nun ‘hayallerinden biri’ydi!

‘Alternatif Oscar’dan ‘Nobel Klasiği’ne gelince: Yine ne rastlantıysa tam bir yıl sonra yani Şubat Devrimi’nin 100. yıldönümü günlerinde ‘Nobel Güdümlü’ Pamuk, devrimin kalbi olan Saint Petesburg’da ödüllendirildi ve Pamuk ‘görevi gereği mi, borç ödeme duygusu mu, yönlendirmeyle mi, kendi aklıyla mı’ olduğu ‘ayrı bir hesap’ işi, fakat, yine ne rastlantıysa Putin’den tam bir yıl sonra Devrim’in 100 yıldönümü günlerinde Lenin’e saldırdı! Hem de aynı cümlelerle: “Saygım var ama çok insanı ölüme gönderdi, öldürttü, kütüphanede heykelinin işi ne” türü sözlerle!

En ünlü ve en ebleh liberal de bu, ‘sabıkası’ en kabarık olan da!

O.Pamuk’un, Devrim’in 100. yılında özellikle de Devrim’in kalbi Saint Petersburg’a davet edilip ödüllendirilmesinin, eski KGB üst düzey yöneticisi ve yeni Çar özentisi Putin’in bilgisi ve yönlendirmesi dahilinde ve ‘Lenin düşmanlığı ve yıpratma algısı’ yaratma planlı olduğu büyük bir olasılıktır. Çünkü bu türden ‘planlamalar’da kullanılmaya en uygun tipler ‘kullanışlı eblehler’dir. Kullanışlı eblehlerin uluslararası boyutta en ünlüsü (yani en olanaklısı) ve en eblehi (yani en kullanışlısı) ise bu şahıstır. Bu konuda hem uluslararası boyutta hem yerel anlamda ‘sabıkalı’dır. ‘Sabıka’ kaydındaki suçları sıralamayacağım, çünkü şu yazıya değil birkaç kitaba sığmaz. Merak eden, Nobel verilmesinden sonra dünya medyasında hangi düdüğü nasıl çalmış, kime nasıl kürek çekmiş bakabilir! Sözgelimi 2012’de, dışarda, El Pais Gazetesi’ne “Son 10 yılda mevcut iktidarla Türkiye çok daha zengin ve başarılı oldu” diye ötüyordu. İçerde ‘Ilımlı İslam’a kürek çekiyordu. Sonrasında dışarda Esad’a “Ülkeyi terket, sonun Kaddafi gibi olacak” çağrısıyla ABD düdüğü üflüyordu, içerde “Yetmez ama evet” küreği çekiyordu. Dedim ya sıralasan sonu gelmez... Geçiyorum.

Kuşkusuz ki bir olasılık da, Lenin’e saldırmasını kendisinin ‘akıl etmiş’ olmasıdır. ‘Ebleh’ dememiz, bu kadarcık ‘akıldan’ da yoksun olduğu anlamına gelmez! Yani ‘bizimki’nin padişahlıkla kendi arasında Mustafa Kemal’i engel görüp sürekli ona saldırısı gibi Putin’in de Lenin’i, Çarlıkla kendi arasında bir barikat olarak görüp Lenin’e saldırdığını Pamuk duymuş ve Putin’e ‘yağcılık’ için Lenin’e saldırmış da olabilir. Gerçi böyle bir saldırıyı ‘yönlendirilmiş’ olarak yapmasıyla ‘kendi başına yapmış’ olması, birbirinden farklı değil, aynı kapıya çıkar! Yani liberal eblehlerin ‘kendi aklıllarıyla’ yaptıkları iş, sonuç itibariyle ‘sistem aklıyla’ örtüşüktür. ‘Kullanışlı olmanın’ doğasında var bu. İnsan bir işte kullanmak için o işe en yatkın canlıyı seçer. Bir biçimde onu ‘şekerle’ falan ödüllendirerek ya da korkutarak ‘eğitir’! Av mı sürecek, iz mi sürecek, havlayıp hırlayacak mı, postacılık mı yapacak, bekçilik mi yapacak, yük mü taşıyacak, bu canlı öğrendikten sonra o işi sürekli kendiliğinden yapar. Kısacası, KGB’den bu yana ‘bu türlü işlerin üst düzey uzmanı’ olan Putin’in Lenin saldırısı, kesin olarak ‘zaman ayarlı’dır! ‘Nobel güdümlü kullanışlı ebleh’ ise bu ‘zaman ayarıyla’ aynı pistte ‘Putinaj’ yaptı!

‘Dinamitçi’nin ödülünden aldığın ‘güçle’ çağın aydınlanma simgesine saldır!

Ettiği sözlere gelince: yorumlamak bile cehaleti muhatap almak olur! Hem toplumsal ve kültürel devrim hem de siyasal devrim anlamında yüce Lenin’in verdiği yapıtlar insanlığın en değerli hazinelerinden biridir. Yazdığı mektuplar bile çağın sanatçılarına ufuk açmıştır. O ufuk Mayakovski’nin “Lenin Destanı”nda bayraklaşır. Keşke dünyanın bütün kütüphanelerinde onun yapıtları yer alsa ve o kütüphanelere onun büstü konulsa!

Danimarka’dan İngiltere’ye, ABD’den Fransa’ya, bu şahsın gezip dolaştığı, yaşadığı, yemlendiği ve düdüklerini üflediği dünyanın birçok ülkesinde, ‘Kraliyet Kütüphanesi’ adıyla ya da ‘Georges Pompiddou’ gibi devlet başkanı vb adıyla kütüphaneler, kültür merkezleri ve müzeler var ve bu mekanlarda da adını aldığı kişilerin büstleri, görüntüleri olur. Bu şahıs bunlardan herhangi birine ‘dil uzatmış’ mı? Bizde, ‘Hacı Mehmet Sabancı, Şevket Sabancı, Suna Kıraç’ vb kişi adıyla kütüphane az mı? Zübük işte! Edebiyat vasat, zeka vasat altı, ahlak sıfır!

Unvanıyla ün kazandığı Alfred Nobel yazar mı? Bernard Shaw’a o ödül verildiğinde, “Nobel, dinamitin keşfiyle insanlık suçu işlemiştir!” diyerek reddetmişti. Bu da ödülü aldıktan sonra yaptıklarıyla Nobel’in ‘insanlık suç zincirine’ eklendi! Evet öyledir, Nobel ödülünün sahipleri iki kesimdir, yapıtlarıyla Nobel’i alanlar ve ‘politik hesaplarla’ Nobel verilenler diye. İkinci kesimin özelliği Nobel’in asıl işini yani ‘dinamitciliği’ sürdürmektir; bu da ‘sistem bitliği’ gibi bir şeydir! Sözgelimi Obama, kan gölünde yüzerken ‘Barış Nobeli’yle ödüllendirildi!

Pamuk Nobel’iyle yücelmeye değil alçalmaya hizmet etti!

Evet, ‘Pamuk edebiyatı’ vasat, hatta çoğu zaman vasat altı bir edebiyattır! Buna Nobel verirlerken ‘bir taşla birkaç kuş vurma’ hesabı yaptılar! İstedikleri zaman istedikleri konuda istedikleri gibi ‘kullanma’ hesabı yanı sıra, kültürümüzün Nâzım’la, Yaşar Kemal’le, Dağlarca’yla, Sebahattin Ali’yle, Sait Faik’le anlamını bulan çıtasını Pamuk’la aşağı çektiler! Dün dünyada ‘en büyük Türk yazarı’ diye sorulduğunda insanlar “Nâzım Hikmet, Yaşar Kemal” diye saymaya başlarlardı. Bugün “Orhan Pamuk, Elif Şafak” falan diye başlıyorlar! Büyüklük yerini ‘ünlülük’ aldı! Nedense bu ‘ünlüler’ de hep hem sistem yalakası hem yazdığı dilin acemisi! Yazdıkları, ciddi bir dil terazisine konsa, gram çekmez!

Bu şahsın, uzun uzun ‘boza tarifi’ yaptığı son kitabıyla ilgili Rana Ulaş bir yazısında şöyle diyordu: “Romanın adı ‘Kafamda Bir Tuhaflık ’ ama romanda neyin tuhaf olduğunu bir türlü anlatamıyor. Sadece yer alan olayların tuhaf olduğunu söylüyor. Şöyle yazıyor Pamuk; ‘ Zaten tuhaf olaylarla dolu hikayemiz büsbütün tuhaf sanılmasın’...Orhan Pamuk, Mevlut’un amcasının oğlu Süleyman’ın yanıltmasıyla yanlış kızı kaçırmasını tuhaflık olarak adlandırıyor. Bunun adı tuhaflık değil, olsa olsa kandırmacadır. Mevlut kaçırdığı kızın yani Rayiha’nın yüzünü görünce bir “tuhaflık duygusu” yaşar ve yaşamı boyunca bunu anımsar. Böyle bir olayı “tuhaflık duygusu” diye ancak Türkçesi kıt olan biri tarif eder. Tuhaf hissedilir, bir olay ya da durum insana tuhaf gelebilir ama tuhaflık duygusu yaşanmaz. ”

Odaya ‘sivrisinek’ girmiş, bıraksam uykum kaçıyor, yakalamaya çalışsam zamanım! Bu yazı da böyle bir ‘tuhaf kader’miş!

Boyun Eğme'nin 10 Mart 2017 tarihli sayısında yayınlanmıştır.