Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ÖZELLİKLE ‘Aile Arasında’ filmindeki performansından sonra aldı başını gitti Ayta Sözeri’nin şöhreti.

        Önce İstanbul mekânları derken, şimdi de Bodrum ve Çeşme gibi popüler sahil kasabalarının en gözdesi oluverdi sanatçı.

        Geçen hafta sonu Alaçatı Spiaggia Grande’de hizmete giren Cabaret Grande’deydi sanatçı.

        İçeri girer girmez 80’li ve 90’lı yılların Çınarcık’ında gündüzleri ‘Aile Çay Bahçesi’, akşamları ise Ümit Besen, Ateşböceği Ercan, Tarkan, Bergen ve Ayşe Mine gibi ünlülerin sahne aldığı gazinomsu mekânlar geldi aklıma.

        Kimileri ön masalarda yiyip içerek, kimileri ise helva arası dondurmasına parmak kesen alüminyum kapaklı ayranını katık ederek arkalardan seyrederdi sanatçıları.

        Burada durum elbette böyle değil. Topçusu, popçusu, jetseti, cemiyeti derken gecesiyle gündüzüyle en gözde olan Spiaggia Grande’de bırakın oturacak masayı, ilişecek boş bir tabure bulmak bile zordu yemek saatinde..

        ALIŞILMAMIŞ BİR İMAJ

        Sahneye gelince…

        Oldukça kalabalık.

        13 kişi saydım ben. Buna önü dönükken ayakta kanun çalan, arkasını döndüğünde ise orkestrayı yöneten sempatik şefi dahil etmiyorum ama.

        Zamanın assolistleri için Maksim’de bile bu kadar uzunun geçildiğini düşünmediğim bir taksim faslından sonra çıktı Sözeri sahneye.

        İşte o an anladım ki kendisi türünün tek örneği. Abartılı saçlar, kostümler, topuklar, takılar, dolgular ve botokslara ilaveten açık havayı bile saran parfüm kokuları beklerken. Buckingham Sarayı’nda bir resepsiyona katılıyormuşçasına sade bir makyaj, zarif bir topuz ve efendi bir elbiseyle çıkıverdi sanatçı karşımıza.

        Sesi ve sahnesine diyecek yok sanatçının. Ama maalesef repertuvarına var. Çok çok ağır parçalardı seslendirdikleri. Tamam, hepimiz severiz az buçuk damarı ama bu kadarını da değil..

        Ancak ne olursa olsun yine de gitmeye ve dinlemeye değer!

        KAPI KAPI ALAÇATI

        - Havası için biraz Maroken biraz da Meksikalı denebilir Hay Otel’in. Turuncu, mavi ve mor duvarların ortasında yemyeşil bir bahçe ve küçücük havuz. Burada fotoğraf çektirmek çok “in”. Zira renkler ve peyzaj yüzünden Instagram’da “beğen”i artışı garanti.

        - Ferdi Baba hep iyidir. Ancak geçen cumartesi akşamı Köyiçi’ndeki şubesinde bi’ tutuk, bi’ tıkanıktı hizmet. Akmadı gitti ne hikmetse. İstisnalar kaideyi bozmaz. Yine gideceğim ve her zamanki gibi yine deniz mahsullü eriştesini yiyeceğim.

        - Biber Bar’ın atıştırmalıkları ve suşileri vazgeçilmezdir benim için. Bu sene Suare’yi de katmışlar aralarına. 90’ların müzikleri canlı performanslar eşliğinde şahane bir şekilde yorumlanıyor burada. Söylemezsem olmaz! Kadeh şarap isteyince neden tek bir seçeneğe bağlı kalınıyor kulüpte anlamış değilim.

        - O lezzetli yemeklerini değil, geç saatte sahne alan Bengü Beker’i dinlemeye gittik Walkin Brasserie’ye. Tıklım tıklım dolu olmasına rağmen layığıyla yapılan bilinçli ve hızlı servise şapka çıkarmak lazım Walkin’de.

        - Bir “Cee” demek için girdim Selma Şeşbeş’in mekânı Şeş Beş Alaçatı’ya. Ama kalkıp gidemedim Barry White’tan Shirley Bassey’e, özlemini duyduğum o geçişleri yapınca DJ Fırat Tunçbaş. Hele bir de tek tek çıkınca karşıma Etiler Şamdan emektarları ve müdavimleri, iyice çakılıp kaldım.

        Diğer Yazılar