“Şu an dokuz cenaze saklama dolabımız var. Bunların tamamı doldu. Karların erimesi ve vatandaşların durumu bildirmesiyle savcılık aracılığıyla cenazeler bize gönderiliyor. Yoğunluğumuz mart ayından itibaren arttı. Nisan ve Mayıs ayında hız kazandı. Karlar altında kalmış donmuş cenazelerin hala çıkacağını düşünüyoruz. Ölümler sırf soğuktan değil, trafik kazasında da vefat edebiliyorlar. Özellikle insan kaçakçılarının taşıması sonucu bu kazalar yaşanıyor…” Van’daki yetkililer geçen Mayıs’ta illerinde yaşanan durumu böyle anlatıyordu... Van Adli Tıp Şube Müdürlüğüne getirilen cesetlerin bir önceki yıla oranla iki kat arttığı, 2019 yılı ocak ayından mayısa, yani beş ayda 50’den fazla göçmen cenazesinin getirildiğine dikkat çekilmişti. Bu uyarının üzerinden bir ay sonra Temmuzda, göçmenleri taşıyan minibüs kaza yapmış, aralarında kadın ve çocukların da olduğu 17 kişi can vermiş, 50 kişi yaralanmıştı. Kazaya sebep olan şoför, daha önce hakkında altı kez işlem yapılmış bir göçmen kaçakçısıydı. Aralık ayında bu sefer ölüm aracı bir tekneydi…

Göçmenleri taşıyan bir teknenin Van Gölü’nde batması sonucu 7 kişi hayatını kaybetmiş, 64 kişi kurtarılmıştı. 2020’nin ilk iki ayı da trajedilerle geçti. Bu ay başında Van’ın Gevaş ilçesine bağlı İn Mahallesi’nde, Afganistan uyruklu 49 düzensiz göçmen, donma tehlikesi geçirince güvenlik güçlerini arayarak yardım istedi. Göçmenler beş saat süren operasyonun ardından kurtarıldı... Ardından 9 Şubat’ta 13 düzensiz göçmenin donarak öldüğü yönünde yapılan ihbar üzerine, Van Valiliği jandarma ekiplerinin hava şartlarının uygun olması halinde bölgede arama yapacağını duyurmuştu. Kayıp mültecileri halk muhtemelen baharda karlar eridiğinde tarlalarında bulacak… 

“KIŞIN SERT GEÇMESİ NEDENİYLE ÖLÜMLERDE ARTIŞ OLACAK”


 

Bunlar geçen bir yıl içinde yaşanan ‘göçmen trajedisi’ haberlerinden yalnızca birkaçıydı... Göçmenler Türkiye’nin batısında Ege Denizi’nde can verirken doğu sınırımızda da yeni bir mezarlık mı oluşuyor? Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği Türkiye Ofisi’ne bağlı Van Saha Ofisi’nde Koruma Yardımcılığı görevi de yürütmüş olan Van Barosu Göç ve İltica Komisyonundan sorumlu Yönetim Kurulu üyesi Avukat Mahmut Kaçan, şu bilgileri veriyor:

“Van’da hiçbir dönemde böylesi toplu ölümlere şahit olmamıştık. Sınırda hayatını kaybeden göçmenlere ait bir istatistik yok. Geçen bahar karların erimesiyle Başkale’de 26 ceset ve Çaldıran’da 15 civarında ceset bulundu. Köylülerden, bu rakamlardan fazla cesedin de İran sınırları içerisinde olduğu bilgisini aldık. Bunlar sadece bizim ulaşabildiklerimiz... Rakamların daha fazla olduğunu söylemek mümkün zira cesetlerin çoğunun vücut bütünlüğünün ölümden sonra geçen sürede bozulduğu veya vahşi hayvanlarca bütünüyle yenildiğini gözlemledik. Bu kışın sert geçmesi nedeniyle ölümlerde artış olacak. Göçmenler Pakistan, Afganistan, İran ve Bangladeş’ten geliyor. Cumhuriyet Savcılarınca bulundukları yerde soruşturma açılsa da takipsizlik kararı verilerek dosyalar kapanıyor. Henüz bu ölüm vakalarında davaya dönüşmüş dosya yok. Cesetlerin kimliğinin tespiti de üstlerinden belge çıkmadığından mümkün olamıyor. Kimliği tespit edilemeyenler  kimsesizler mezarlığına defnediliyor. Kimliği tespit edilebilenler elçilikler vasıtasıyla ülkelerine gönderiliyor. Özellikle Afganistan ve Pakistan’daki aileler ekonomik veya bürokratik engeller nedeniyle yakınlarının akıbetini öğrenme veya cesedi ülkelerine geri götürme imkanından yoksun” Kaçan, sığınma prosedürlerinin daha şeffaf hale getirilmesi gerektiğini söylüyor: “Göç hukukunun güvenlik politikalarıyla yürütülmesi ölümleri arttırıyor. Sınırda yaşayan vatandaşların, göçmenlere salt insani nedenlerle yardım ettiği için ‘göçmen kaçakçısı’ suçlamasına maruz kaldığını, bu nedenle güç durumdaki göçmenlere yardım edemediklerini öğrendik.”

“2019’DA 454 BİN DÜZENSİZ GÖÇMEN YAKALANDI”


 

Van Valiliği, 2019’da 40 bin 180 düzensiz göçmenin yakalandığını duyurmuştu. Türk Alman Üniversitesi Göç ve Uyum Araştırmaları Merkezi Müdürü Prof. Dr. M. Murat Erdoğan hep Suriyeli mültecileri konuştuğumuza ama tarihimizde görmediğimiz bir uluslararası göç olayıyla karşı karşıya olduğumuza dikkat çekiyor: “2019’da 454 bin düzensiz göçmen yakalandı.

Bunların 201 bini Afganistan’dan, 71 bini Pakistan’dan gelenlerdi. Bu rakam 2018’de 268 bin, 2010’da yalnızca 32 bindi. Düzensiz göçmen sayısı 1 milyon civarında. Suriyelilerin bir gerekçesi vardı ve Türkiye onlara yönelik düzenlemeler yaptı. Ancak yeni gelenlere bakınca, herkes kendini bir çeşit ‘mülteci’ olarak tanımlıyor. Sınırlarımızdan günde ortalama bin 500 kişi yasa dışı olarak giriş yapıyor. Bunlar çoğunlukla İran üzerinden ya da doğrudan ülkelerinden gelen Afganlar. Mülteciler, İran’da da siyasetin bir parçası oldular. Ambargolar karşısında Avrupa Birliği’ni pazarlığa zorlamak için Türkiye’ye doğru ittiriliyorlar.

İçişleri Bakanlığı Türkiye’nin ‘cazibe merkezi’ olmasını engelleyen yasa değişiklikleri yaptı. Ancak mülteci akınlarının engellenmesi için sınırlarımızın daha iyi korunması gerekiyor. Son üç yılda Suriye ve Irak sınırına bin km civarında duvar örüldü. Ama İran sınırı coğrafi olarak buna uygun değil. Türkiye’nin ikili ilişkilerle önleyici mekanizmalar oluşturması, kaynak ülkelerle diyalog kurması, geri kabul anlaşması imzalaması gerekiyor. Ülkeler buna yanaşmıyor, ayrıca geri göndermenin maliyeti var. Bir senede gelenlerin en fazla ancak yüzde 20’si geri gönderilebiliyor. Suriyelilere ‘açık kapı’ politikası uygulaması, tüm dünyadaki göçmen adaylarının ülkemize yönelmesine sebep oldu. Türkiye transit ülke olmaktan çıkıp hedef ülke haline geldi. Kontroller artıkça tehlikeleri artsa da açlıktan, savaştan, işkencelerden gelen insanlar denizde boğulmayı, karda donmayı ya da yakalanmayı nispeten daha az riskli buluyor.”

Editör: TE Bilisim