2021 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda, “2019'da dünyada en fazla eroin ele geçirilen ülkenin 20 ton ile Türkiye olduğu” bildirildi. “En çok eroinin ele geçirildiği üç ülke Türkiye, İran ve Pakistan’ın, 2019'da küresel pazar toplamının yüzde 48'ini oluşturduğu raporda yer aldı.

Bugün özellikle gençlerin madde bağımlısı olduğu gerçeği, dünyadaki birçok sorunun başında geliyor. Bu durumu savaşlardan bile daha kötü olarak algılamalıyız! Savaşın yıkımı bir anlık. Yaşanan travmalar zamanla tamir edilir… Ancak madde bağımlılığından kurtulmak, büyük emek, zaman ve şans ister. Riski fazla, dolayısıyla kârı da çok fazla olan uyuşturucu ticareti, dünyanın başındaki en büyük beladır. Kara paranın olağanüstü bir şekilde oluştuğu kayıt dışı ekonomiler, ülke ekonomilerini tehdit ettiği gibi, ülkeler arasındaki ekonomik, siyasi ve ahlaksal dengeleri de bozmaktadır. Gerek insan yaşamını tehdit etmesi, tedavi edilemediği sürede sonucunun ölümle noktalanması, gerekse de bağımlı insanların topluma verdiği zarar göz önüne alınırsa, insanlığın adı konmamış bir salgınla, uzun yıllar umutsuzca mücadele edeceği açıktır.

***

Susurluk Araştırması sırasında karşılaştığım “kara para ve kayıt dışı ekonomiyle” ilgili 1995 tarihli bir Birleşmiş Milletler (BM) raporundan kısaca bahsetmek isterim. Raporda, o tarihte kayıt dışı kara paranın genellikle “uyuşturucu, silah, uranyum, kadın ticareti ve kumardan elde edildiği” belirtilerek, “toplam miktarın 1 triyon doları aştığını” yazıyordu. “Elde edilen bu paranın yüzde 60’nın uyuşturucu ticaretiyle oluştuğu, hammadde üretiminde en önde gelen ülkelerin Kuzey Yarım Küre’de Afganistan ve Pakistan, Güney Yarım Küre’de ise Kolombiya olduğu” açıklanıyordu.

***

Bu raporda beni dehşete düşüren bir bölüm vardı. Şöyle deniyordu: “Bu kadar büyük bir kara para oluşumunu dünyanın önemli istihbarat örgütlerinin bilmemesi, takip etmemesi mümkün değildir. Ancak bilinmesine rağmen gereğinin yapılmamasının nedeni, egemen ülkelerin dünyanın kıt kaynaklarını kendilerince daha verimli kullanarak, oluşan zenginliğin dar bir alanda paylaşılması hırsıdır. Amaç, payın büyümesi için bir kısım insanların uyuşturularak talepkâr olmalarını engellemektir!” Sinsice uygulanan bu politika, kapitalist sistemin insanlığa bakışını açıklıyor. Bu vahşi ve ceberut anlayışa göre, insan kullanıldığı müddetçe iyidir! Maalesef bu insanlık dışı “siyasete dur” diyecek bir kurum da henüz yok. BM dahi, bugüne kadar gerçekçi bir tavır alamadı.

***

Üstelik birçok ülke kendi vatandaşlarına “bağımlıdır” diye bilinçli olarak belirli dozda uyuşturucu vermeyi resmi bir hizmet haline getirdi. Bu hareket, en doğal hak olan “yaşam hakkını yok etmek” demektir. Çünkü bağımlı, eninde sonunda yaşamını kaybediyor. Hem de devletinin eliyle verilen uyuşturucu yüzünden… Hollandalı bir sosyalist siyasetçi, bana, “Benim görevim onun isteğini yerine getirmektir. Yaşamak ya da yaşamamak kararı kendinindir” demişti. O zaman da bu düşünceye karşı müthiş tepki duymuştum. İnsana saygı, sözle olmuyor. Öncelikle yaşamasını hem de konforlu, kaliteli ve sağlıklı yaşam koşullarını oluşturmakla saygı duyuluyor. Bu hizmet aslında insanın kendisine olan saygısını da yüceltiyor!

***

Türkiye, dün “Susurluk”, bugün de iktidarın yandaş “çeteleri” aracılığıyla uyuşturucu güzergâhı konumundan çıktı, üreten bir konuma girdi! Biliyoruz ki; uyuşturucu imalatına geçen ülkeler öncelikle, kendi yurttaşlarını “tüketici haline” getirirler. “AKP’li gençlerin pudra şekeri düşkünlüğünün nedeni bu nedenle olsa gerek!” Nitekim devletin içine giren çetelerin katkısıyla özellikle Güneydoğu bölgesinde istikrarsızlık yaratarak, Afganistan ve Pakistan’dan gelen uyuşturucu hammaddesinin kolayca mamul hale getirilmesi ortamı yaratıldı! Bölgedeki otorite boşluğu, uyuşturucu imalathanelerinin korunmasına neden oldu.

***

Susurluk Raporu’nda, “Uyuşturucu imalatı ve sevkiyatının bazı kamu mensuplarının denetiminde olduğu, aşiretler ve yer yer PKK militanlarıyla iş yapıldığı” iddiaları yer almıştı. “Yöreden gelen bazı güvenlik mensuplarının servetlerindeki artışa” dikkat çekilmiş, “uyuşturucu ticareti sonucu ülkede yaklaşık 50 milyar dolarlık bir kara para dolaştığı” açıklanmıştı. O gün de bugün de elde edilen paranın, ülke ve özellikle yörenin, sosyal, siyasal ve ekonomik dengelerini bozduğu bilinen bir gerçektir! Uyuşturucu konusunda Türkiye’nin geldiği yeri gördükçe, 1996’da yazdığımız Susurluk Raporu’nun ne denli isabetli olduğunu daha iyi anlıyorum… BM Uluslararası Uyuşturucu ve Suç Ofisi’nce (UNODC) açıklanan 2021 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda, “2019'da dünyada en fazla eroin ele geçirilen ülkenin 20 ton ile Türkiye olduğu” bildirildi. “En çok eroinin ele geçirildiği üç ülke Türkiye, İran ve Pakistan’ın, 2019'da küresel pazar toplamının yüzde 48'ini oluşturduğu, bu ülkelerde 2010’dan itibaren uyuşturucu kullanımındaki artışın yüzde 22 olduğu da” raporda yer aldı.

***

Uzmanlar, “yakalanan uyuşturucunun kaçırılanın yüzde 20’si olduğunu” söylüyor ve hesaplarını bu şablona göre yaptıklarını belirtiyorlar. Sedat Peker’in açıklamalarını bu raporlar ışığında ele alırsak, AKP döneminde Türkiye’nin “uyuşturucu ve kara para cenneti haline geldiğini” çok iyi anlarız. Kayıt dışı ekonominin cirit attığı bir ülkede, mafya, çete ve siyaset üçgeni vardır; yargı ve adalet yoktur, hırsızlık, yolsuzluk ve rüşvet almış başını gitmiştir. Sade vatandaşlar yoksuldur, açtır! Bir avuç insan, zenginliğine zenginlik katar. Bütün bunlar sonucu, toplumsal barış ve hukuk ortadan yok olunca, kimsenin can ve mal güvenliği kalmaz. Bu durumdan ancak seçimle kurtulabiliriz!