Uygarlığın düzeyi çevreye katkıyla ölçülür

Yaşam tarzımız “temiz doğa parçası bul, yerleş, kullan, kirlet ve dönüp arkaya bakmadan yaşanabilecek başka bir yer ara” şekline evrilmiştir.

Uygarlığın düzeyi çevreye katkıyla ölçülür
Uygarlığın düzeyi çevreye katkıyla ölçülür Yonetici
Advert

Dünyada insan dahil bütün canlıların özellikleri, becerileri doğada şekillendi ve şekillenmeye devam ediyor. Başka bir ifade ile doğa ve onun oluşturduğu koşulların mümkün olduğunca onun koyduğu kurallara çerçevesinde ilerlemesi bugünkü ve gelecek neslimizin yararına olacaktır.

Dolaylı ve dolaysız temel ihtiyaçlarımızın hemen hemen hepsinin kaynağı bizi çepeçevre kuşatan doğadır. Başka bir ifade ile tüm canlılık doğa gemisi içinde akıp gitmektedir. Bizim tarafımızdan inşa edilmemiş olan bu gemi bütün ihtiyaçlarımızı karşılıksız karşılamakta. Bu ekonomik anlamda dünyanın en ekonomik işi olsa gerek. Fakat insanın ihtiyaçlarının her gün çeşitlenmesi, artması, artan ihtiyacın ve atıklarının getirdiği ağırlık geminin hızını düşürmekte, gövdesinde gediklere neden olmakta ve sonu belli olan bir yola doğru bizi götürmektedir.

Doğa konusu birçok diğer alanda olduğu gibi değişik kesimlerce politik amaçla kullanılmaktadır. Bu bilinen bir gerçektir. Fakat geminin yükünün her gün ağırlaşmasının önüne geçmek için çevrenin politik amaçlı kullanımı mazeret olarak gösterilemez.

İnsan doğası gereği ihtiyaçlarını karşılamak için doğayı kullanmak zorundadır. Bu zorunluluğun sonucu olarak doğal kaynakların zarar görmesi olağan bir durumdur. Fakat ihtiyaçlarının ötesinde hırslarına yenik düşen, doğada kuralların nasıl işlediğini zerre kadar kâle almayan ve tüm canlılığın geleceğine dair endişe duymayan insanoğlu doğayı hem bugün hem de gelecek için bildiğimiz doğal yaşamla uyuşmayan koşullara sürüklemektedir. Doğaya ilişkin sorunlar elbette yalnızca ülkemizin çabaları ile çözülemez. Bu tüm insanlığın işbirliğini gerektirir. Bununla birlikte ülke ölçeğinde üzerimize düşeni de yaptığımızı söylemek pek inandırıcı olmaz.

Çevreyi korumaya dönük faaliyet gösteren çok sayıda kurum bulunmakta ve ciltler dolusu yasal mevzuat yürürlükte. Bütün bunlara rağmen insanımızın yaşamını sürdürdüğü her yerde  sularımızda kirlilik üst seviyelerde, doğaya dayalı ürettiğimiz gıdaların sağlıklı olup olmadığı konusunda kuşkularımız devam etmekte, başta balıklar olmak üzere doğada birçok canlının yok oluşunun çığlığı kulaklarda pek az yankı bulmakta. Dün medyada atıkların sebep olduğu balık ölümlerini konu alan haberlere baktığımda ilginin ve önerilerin sadece kirlenen balıkların yenmemesi üzerine odaklanmış olduğunu görmek doğaya bakışımızın ne kadar sığ bir alana sıkıştığını anlamamız için yeterli.

Yaşam tarzımız “temiz doğa parçası bul, yerleş, kullan, kirlet ve dönüp arkaya bakmadan yaşanabilecek başka bir yer ara” şekline evrilmiştir.

Yaşamın olağan akışı içinde doğanın nasıl zarar gördüğünü fark etmemiz çoğu zaman mümkün olmuyor. Bunun için geçmişle günümüzü kıyaslamak ve verileri analiz etmek gerekiyor. Analiz için ince hesaplara bakmaya gerek yok. Orta yaşın üstündekiler hatırlayabildikleri geçmişe baksınlar. Geçmişten hafızalarında kalan doğaya dair bütün hatıralarını bir de bugünkülerle kıyaslasın. Bütün değişimin kendi kısacık hayatlarında ortaya çıkması yanında bir de geleceği hayal etsinler. O zaman doğada neden olduğumuz çatlakları billur gibi göreceklerdir.

Doğaya yapılan yatırım ve gösterilecek ihtimam bir kayıp değildir. Toplum olarak bizleri sebepler değil sonuçlar ilgilendirmekte. Ülkemizde tedaviye yönelik sağlık hizmetleri konusunda standartlar oldukça gelişti. Fakat ne hikmetse hastalık artışının ve çeşitlenmesinin, kısırlık merkezlerinin dolup taşmasının anlamı üzerinde pek az durulmakta. Kara avcılığı ile ilgili  gelirlerimiz artıyor fakat nedense doğada avlanacak hayvan potansiyelinin sürekli düşüşü üzerine düşünülmemekte. Madenciliğimiz yaygınlaşıyor fakat atıklarının neden olduğu olumsuzluklar objektiflerimize takılmamakta.

Toplumsal anlayışımız ve doğaya bakışımız çoğu zaman devlet kurumlarının doğaya ilişkin olumlu çalışmalarını da etkisizleştirmekte, zaman zaman da doğaya ilişkin olumlu adımların atılması konusunda baskıya neden olmakta.  Yazılarımda zaman zaman vurguluyorum. Doğada hiçbir şeye dokunulmaması, yatırımlara izin verilmemesi yönünde bir düşüncem yok, olamaz da. Fakat çevrede neler olup bittiğine yazılı metinlere bakarak değil çevrenin kendisine bakarak  karar vermeyi öneriyorum. Bunu yapmadığımız sürece doğayı politik amaçlarla kullanmak isteyenlere çok malzeme çıkar. Uygar insanın ölçüsünün yaşanabilir çevreye olan katkısı ile ölçüldüğünü unutmayalım.  

 

 

 

 

Prof. Dr. Ali Kandemir Uygarlık düzeyi Çevre Doğa
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg