"Umutsuzluğa kapılma, sayısız insan ayrılık acısı yaşıyor..."

A -
A +
İki hanımefendi konuşuyordu. Ne kadar aksırıp öksürse de geldiğini duyuramadı!..
 
Sefere çıkanlar, yaz gecelerinde cırcır böceklerini kendilerine yol arkadaşı yaparlar ya; böylece kısmen de olsa unuturlar yalnızlığın getirdiği yorgunluğu. Taşların arasındaki yıldız böceklerini saatlerce oturup seyreder gece dışarı çıkanlar. Hayallerinin kahramanı hiç beklenmedik bir zamanda, ümitsiz bir mahkûma arkadaş olur. Her şey ne kadar da çabuk değişir o günden sonra…
“Hasmın karınca olsa da hor görme” der bir atasözümüz. Büyüklerimiz buyurur ki; “Düşmanı, ateşi, hele hele nefsini küçük görme. Küçük görme ki tedbir alabilesin…” diye düşünerek hane-i saadetlerine doğru yürüyordu İbrahim Hakkı…
Akşam avludan içeri girdiğinde gözlerinin loşluğa alışması için birkaç defa kırpıştırdı, çok fazla karanlıktı, sanki bugün diğer günlerden daha bir koyuluk hâkimdi etrafa.
İki hanımefendi konuşuyordu. Ne kadar aksırıp öksürse de geldiğini duyuramadı. Demek dalgındılar.
- Ayrılık acısı zor yenge...
- Öyledir Firdevs. Kolay mı? Ersizlik hissi insanı bitirir! Evin, barkın, geride kalan her şeyin mânâsını kaybetmesine sebep olur.
- Hem de asla atlatamayacakmışsınız gibi hissediyorsunuz değil mi?
- Tam anlayamadım! Tekrar ayağa kalkmak imkânsız mı görünüyor? Demek istiyorsunuz.
- Hayır değil! Sıkıntıları, tek başına atlatılamaz diye düşünebiliyor insan. Tabii ki evhamlık!
- Umutsuzluğa kapılmayın Firdevs. Sayısız insan ayrılık acısı yaşıyor ve ilk günler bittiğinde inanın hayat devam ediyor. Onlar muvaffak olup başarabildiğine göre siz de kazanacaksınız bu imtihanı.
- Nasıl?
- Nasıl mı? Demiştiniz değil mi? Bir düşüneyim… Hımmm… Şimdi sıkı durun! Çok ağlayın
Evet evet. Çok ağlayın ve acınızı akıtın Firdevs! Güçlü kuvvetli görünmek için gözyaşlarınıza mâni olmaya çalışmayın. Bırakın gözyaşlarınızla beraber içinizdeki zehir de aksın gitsin! Zehrin ne işi var içimizde. Sizi seven insanlar elbette bu gözyaşlarına dayanamayacak ve “sabredin”le başlayan birçok cümle kuracak. Ama siz onun için değil, kendiniz için ağlayın. Ağlamak o kadar insanı ve insanın içini temizleyen bir şey ki! Niçinini bana sorma!
- Bak hele! Bana neler tavsiye ediyorsunuz yenge?
- İçimden geldi Firdevs! Şimdi ağlamayacaksınız da ne zaman ağlayacaksın? Bırakın içiniz gözyaşlarınızla temizlensin, diyorum. İlk günlerdeki uzun ağlama nöbetlerinin zamanla azalacağını ve günbegün daha az ağlama ihtiyacı duyacağınızı göreceksiniz. İşte bu, iyileşmenizin ilk işareti olacak! Yalnız bir şartla; o da İbrahim’e ağladığını belli etmemen kaydı şartıyla!
- Sen bana sabr-ı cemil tavsiye edecek yerde “ağla” diyorsun yenge, buna çok şaşırdım doğrusu. 
Eskiden her şeyin daha da kötü olacağına, hiçbir şeyin düzelmeyeceğine inandırdım yenge! Bu çeşit evhamlığın beni bir adım öteye taşımayacağını anlayıp zaaflarımdan kaçmam lazım geldiğine karar verdim. Ne faydalar çıkardım bilemezsin. Artık her şey daha güzel, daha müsbet... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.