Enerji olmaksızın ekonomik faaliyetlerin sürdürülebilmesi, istikrarlı kılınması ve hatta insan yaşamının sürdürülmesi bile neredeyse mümkün değil.
Enerjinin bu denli önem taşıması, onu ülkelerin dış politikalarının ana belirleyici unsuru yapmıştır.
Geçmişteki, Irak-İran krizi, Son dönemde Libya, Suriye, Irak ve diğer Ortadoğu ülkelerindeki çatışma halleri, Rusya ile ABD’nin zaman zaman gün yüzüne çıkan gerginlikleri veya Suriye’de yürüttükleri vekalet savaşları, Venezuela’daki iç siyasi çalkantılar ve hatta son Katar krizi ve diğer bölgesel ve iç kargaşaların/çatışmaların temelinde enerji kaynaklarına ulaşma, onlara sahip olma mücadelesi yatmaktadır.
**
Küresel enerji tüketiminin yüzde 78,3’ü fosil yakıtlardan, yüzde 2,5’i nükleer enerjiden ve yüzde 19,2’si yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanmaktadır.
**
Uluslararası Enerji Ajansı projeksiyonlarına göre dünya birincil enerji talebinin, mevcut politikaların devam edeceği varsayımı ile, 2040 yılında 19,6 Mtoe olacağı öngörülmektedir (mevcut, 13,5 Mtoe).
2015 yılı verilerine göre enerji tüketimi açısından Çin birinci sırada yer almakta (dünya birincil enerjisinin yüzde 22,9’u); ABD (yüzde 17,3) ve onu Hindistan, Rusya, Japonya izlemektedir.
Türkiye ise dünya birincil enerji tüketimi sıralamasında 19. sırada (yüzde 1’i pay alıyor).
Türkiye yerli üretimde, fosil yakıtlara ağırlık verirken son yıllarda yerli üretim içerisinde yenilenebilir enerjinin arzının artığını görüyoruz. Yenilenebilir enerji arzı, 2010 yılındaki yüzde 23 seviyesinden 2015 yılı sonunda yüzde 41’e çıktığı görülüyor. Bununla beraber, toplam enerji kullanımı içinde yenilenebilir enerjinin payı halen yüzde 10’lar seviyesinde seyretmektedir.
**
Türkiye’de yenilenebilir enerjiye yönelmenin temelinde enerjide dışa olan bağımlılığın azaltılması, kaynak güvenliğinin sağlanması ve cari açık üzerinde yüksek bir paya sahip enerji maliyetlerinin düşürülmesi yer almaktadır.
Bu kapsamda vergisel teşvikler ve diğer finansal araçlara dayalı destekler bu alandaki yatırımların hızlı bir biçimde gerçekleştirilmesine katkı vererek ülke refahının artışında önemli bir rol oynayacaktır.
**
İlaveten yurtiçinde imal edilen yenilenebilir enerji teknolojik imkan ve aksamı için farklı tutarda ve değişik aralıklarda da teşvik uygulanmaktadır.
Türkiye’de yenilenebilir enerji alanında vergisel teşvikler açısından özel bir teşvik mekanizması bulunmamakla birlikte; KDV ve gümrük vergisi muafiyetinin genel teşvik kapsamında uygulandığı belirtilebilir.
**
Türkiye’nin yenilenebilir enerjiyle ilgili çabalarını daha da artırarak, gerek ekonomi ve enerjide gerekse diğer alanlarda dünya liginde üst sıralara tırmanışını hızlandırabilir.
**
**
Son olarak, unutulmamalıdır ki, yenilenebilir enerji kaynaklarının sürekliliği ve yenilenebilir oluşu insanoğlunun davranışına bağlıdır, sınırsız ve sonsuz değildir.
Not: Bu yazıda, Ceyda Daştan’ın K.T.Ü. S.B.E bünyesinde hazırladığı “Yenilenebilir Enerji Kaynakları Açısından Vergisel Teşvikler: Türkiye Değerlendirmesi” adlı yüksek lisans tezinden yararlanılmıştır.