27 Mayıs 2017 00:53

Ufuk kararıyor

Ufuk kararıyor

Fotoğraf: Envato

Paylaş

1960 darbesi yapıldığında üniversite idim. Yani, Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk darbesinden itibaren her darbeye erişkin gözüm ve bilincimle tanık oldum. Her darbe yüreğimizi kararttı, ülkeyi bir adım geriye götürdü, demokrasi hamlelerine ket vurdu. İnsanlık suçu olan ağır hapis ve özellikle de idam gibi alnımıza yapışan kara leke damgasını yedik. Fakat darbe ertesinde birkaç adım geriden de olsa, zulme ve haksızlıklara uğrayanların anısını aklımızda ve yüreğimizde taze tutarak, yine yaşamaya ve ufkumuzu geliştirmeye koyulduk. İşin en ilginç yanı, darbeler toplumdan çok önemli bazı değerleri ya da düşünceleri kopartırken, çok önemli bazı katkılar da yapmışlardır. 1960 darbesi ertesinde yapılmış olan 1961 Anayasasıyla bugün siyasilerin denetime almaya çalıştıkları Anayasa Mahkemesi, planlama vb gibi devlet yönetimini çağdaşlaştıran çok önemli hamlelere de imza atılmıştır. Sekiz yıllık eğitim meselesi de maalesef doğrudan siyasi irade ile değil de, ancak siyasilere kabul ettirilerek yaşama geçirilmiş, fakat günümüzde yaşandığı gibi ömrü kısa olmuştur. Hepsinden önemlisi, o dönemlerin uygulama biçimi olan sıkıyönetimlerin kalkacağı ifade edildiği gibi, idareyi ele geçirenlerin de makamlarından çekilecekleri açıkça dillendiriliyor ve gerçekleştiriliyordu. Çünkü geçmiş dönemler sıkıyönetim idarecileri olağan siyasetçiler olmayıp, siyaseti zorla ele geçiren siyaset dışı arızî gruplardı. Bu durum, toplumun içine sokulduğu derin çukura rağmen, aynı anda iki açıdan fevkalade önemli iki unsuru da topluma sunuyordu. Birincisi, yönetime hakim olanlar politik açıdan Batı’ya bağlı olduğunu ifade ederek, en kısa zamanda yönetimden çekileceğini açıkça belirtiyordu. Bu vaat, Batıdan umut bekleme adına değil, fakat siyasetin rotasının belirlenmesi açısından toplum için çok önemli bir güvence idi. İkincisi, yönetimin siyaset dışı bir kadro tarafından ele geçirilmesi, bu oluşuma karşı vatandaşları kendi aralarında bölmeyip, birleştirici unsur rolünü görüyordu.

Günümüzün yönetim biçimi her iki açıdan da geçmiş darbelerden çok farklıdır. Birincisi, siyasi kadro Batı ile ilişkilerini, görüntüsel de olsa, askıya aldığı gibi, adeta İslam aleminin kurtarıcısı ya da hamisi rolünde Batıya karşı açık-gizli çatışma içine girici hamlelerde bulunmaktadır. Rusya ile kur yaparak Batıya gözdağı verilmeye çalışılması ise, soğuk savaş dönemi algılamasının zamansız hatırlanıp sahneye sürülmesi anlamınadır ki, günümüz koşullarında Rusya da oldukça güçlü bir kapitalist devlet olduğundan, artık bu hikayeye yer yoktur. Kaldı ki, İslam hamiliği adına yapılan çok ciddi siyasi hatalarla, İslam dünyası ile dostluk bir yana, komşularımızla dahi çatışma içine girmiş bulunuyoruz. Umalım ki, Ortadoğu hakimiyeti adına girişilen siyaset ve çatışmalar, ülkemizi zayıflatarak kargaşaya sokmak için, siyasilerimizi gaza getiren emperyalistlerin planı olmasın!

Geçmiş dönemlerle farklı olarak ortaya çıkan ikinci önemli olgu ise, siyaseti ele geçiren kadronun siyaset içi olması ve “meçhul bir nedenden dolayı”(!) her ne pahasına olursa olsun siyasetten gitmemede ısrarlı ve kararlı olmasıdır. AKP’nin açıkça ilan ederek yüzde 50 artı bir oranla yaşama geçirmeye çalışacağa benzeyen politikalar, şimdiye kadarı ile netleşen bölümü ve görüntüsü ile ne ilericidir ne de çağa uygundur. Kafaları iptidai teknoloji ve ilkel ekonomi olarak inşaat döneminde kalmış olan bir siyasi dokunun, ömrü yeterse, makine çağını, sonra da elektrik ve elektronik çağını, ertesinde de ancak günümüzün teknolojisini yakalayabilmesi, o da belki(!), olanaklı olabilir. Tabii, o zaman, Batı nereye varacaksa! Bu arada, artan nüfus ve gerileyen eğitim sistemimizle ufkumuz giderek kararmaktadır. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...