Olaylar

Kamuoyunda Zirve Yayınevi cinayeti olarak bilinen soruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma, cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya teşebbüs, adam öldürmeye azmettirme gibi bazı suçlardan kamu davası açılmış, yargılama aşamasında başvurucu tutuklanmıştır.

Başvurucunun, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen tutukluluğun devamı kararına itirazı reddedilmiştir. Başvurucu 2014 yılında bireysel başvuruda bulunmuştur. Öte yandan başvurucu 2015 yılında tahliye edilmiş, Ağır Ceza Mahkemesi 2016 yılında başvurucunun üzerine atılı tüm suçlardan beraatine karar vermiş, karar 2019 yılında kesinleşmiştir.

İddialar

Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi olmaksızın tutukluluğunun devamına karar verildiğini, tahliye taleplerinin gerekçesiz bir şekilde reddedildiği; bu sebeple kişi hürriyeti ve güvenliği, adil yargılanma ve etkili başvuru haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Başvurucu hakkında verilen beraat kararı 22/1/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren tazminat talebinde bulunma imkânına sahiptir.

Buna göre 5271 sayılı Kanun'da belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

2. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Anayasa Mahkemesine bireysel başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi için başvurucunun mağdur olduğunu ileri sürmesi yeterli olmayıp iddia edilen ihlalden doğrudan etkilendiğini kanıtlaması gerekir.

Bir şüpheli hakkında yürütülen ceza soruşturmasının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla sonuçlanması veya davanın ertelenmesi, düşürülmesi ya da beraate hükmedilmesi hâlinde -makul sürede yargılanma hakkına ilişkin iddialara halel gelmemek şartıyla- bu kişilerin adil yargılanma hakkının ihlali nedeniyle mağdur olduklarının kabulü mümkün değildir.

Başvuru konusu olayda, başvurucu hakkında açılan kamu davası beraat kararıyla sonuçlandığından başvurucunun adil yargılanma hakkı bağlamındaki iddiaları yönünden mağdur sıfatı bulunmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

3. Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, hak ve özgürlüklerin korunmasının en önemli araçlarından biridir. Bu nedenle idari ve yargısal kuruluşlar, temel hak veya özgürlüklerinin ihlal edildiğini düşünen kişilerin bu yola başvurmalarını engelleyici veya zorlaştırıcı tutum ve davranışlardan kaçınmakla yükümlüdür.

Öte yandan özellikle idarenin fiilî kontrolü altında bulunan ve bu nedenle diğer insanlar kadar serbest hareket etme imkânına sahip bulunmayan, nispeten kırılgan konumdaki kişilerin idarenin kolaylaştırıcı rolüne daha fazla muhtaç oldukları gözönünde bulundurulmalıdır. Dolayısıyla bu kişilerin anayasal haklarının ihlal edildiği iddiasıyla bireysel başvuruda bulunabilmeleri hususunda destek sağlayacak kişi veya materyallere erişimlerinin tamamen engellenmesi bireysel başvuru hakkının ihlaline neden olabilir. Ayrıca bireysel başvuru sisteminin etkili işlemesi bakımından başvurucuların şikâyetlerini geri çekmesi veya değiştirmesi için yetkililerin hiçbir baskısına maruz kalmamaları son derece önemlidir.

Somut olayda başvurucunun tutukluluğa itirazlarının reddi kararlarının tebliğ edilmemesinin bireysel başvuru yapılmasını engelleyici veya zorlaştırıcı bir mahiyete büründüğü söylenemez. İtiraz merciinin verdiği karar kendisine tebliğ edilmese bile başvurucunun itirazın reddedildiğini öğrendiği tarihten itibaren başvuruda bulunabilmesi mümkündür. Ayrıca tutukluluğa itiraz incelemesinin uzun sürdüğü veya tutukluluğun devamı kararına yapılan itiraza cevap verilmediği hâllerde bile itirazının sonuçsuz kaldığını anladıktan sonra başvurucunun bireysel başvuruda bulunmasının önünde bir engel bulunmamaktadır.

Öte yandan, ilk derece mahkemesinin tutukluluğun devamına ilişkin iki kararı arasında çok uzun bir süre geçmemiş, başvurucu itirazın reddi kararı üzerine bireysel başvuruda bulunabilmiş ve başvuruda süre bakımından bir sorun tespit edilmemiştir. Bu itibarla bireysel başvuru hakkının kullanılmasına yönelik açık bir ihlalin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi, açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

>> AYM KARARI İÇİN TIKLAYINIZ