Evet, doğru okudunuz. Bazı yıllar açık, bazı yıllar fazla vermişizdir. Ama Türkiye’nin birikimli olarak cari açığı yoktur. Bunu kim söylüyor? Adamın biri. Bu bir adam (ki; ben oluyorum) 1983’ten beri kesintisiz olarak ekonomi yazıları yazmaktadır. En sık işlediği ve eleştirdiği konu, cari işlemler açığıdır. Yani ülkenin döviz harcamalarının döviz gelirlerinden çok olmasıdır. Bununla da kalmayıp halka ve ülke ekonomisini yönetenlere “Cari açıksız yeterince hızlı büyüyemeyiz” çünkü “Türkiye’nin tasarruf açığı vardır” diye yanlış bilgi veren iktisatçılara kızmakta ve “Saçmalamayın Allah aşkına” diyerek onlara yalvarmaktadır. Bununla da yetinmeyip “Cari açık vermeden hızlı büyümeyi hedeflemeyen reform paketleri yapısal reform değildir” demektedir. Adam tekrar ediyor: Türkiye cari açık sorununu çözmeden ne enflasyonu kalıcı olarak iner, ne de T.C. tam bağımsız olur.

NET ULUSLARARASI YATIRIM POZİSYONU (UYP)

Bir ülkenin birikimli (kümülatif) cari açık veya fazlasını “gerçeğe en yakın gösteren” metrik o ülkenin “uluslararası net yatırım pozisyonu”dur. Buna İngilizcede “net international investment position” denmektedir. Bu bir ülkenin (devletin değil) “yurtdışı varlıkları” ile “yurtdışına olan yükümlülükleri” arasındaki farktır. Adından da anlaşılacağı üzere bu metrik, birikimli cari açığı doğrudan göstermemektedir. Her ülkenin,  mesela Türkiye’nin birikimli cari açığı, Merkez Bankası’nın yayınladığı “ödemeler dengesi” tablolarına dayanılarak bulunabilir. Ama bu bulunan sayı “gerçek” değil, “resmi”dir. Ayrıca her kavramın kendine özgü bir tanımı ve kapsamı vardır. Bilimsel analiz yapmak isteyen iktisatçılar, asla tek tanımla ve sadece “resmi rakamlarla” yetinmemeli, rakamları çapraz olarak tahkik etmelidir.

TEMMUZ 2020’DE UYP 378 MİLYAR DOLAR

Merkez Bankası’nın yayımladığı bilgilere göre 2019 sonunda 344 milyar dolar olan Türkiye’nin net “uluslararası yatırım pozisyonu” 378 milyar dolara çıkmış. (Cari açıktan fazla artmış?) Kabaca 380 milyar dolar diyelim. Türkiye’de hane halkının elinde yurtdışından ithal edilmiş ve bedeli döviz olarak ödenmiş, kısmen cari harcamaların içine girmiş (ama mevcudiyeti, ülkenin rezerv hesabına girmemiş) tahminen 3000 ton altın var. Tonu 63 milyon dolardan 189 milyar dolar eder. Maliye yazarımız Dr. Nedim Türkmen’e göre, “baba Türklerin” vergi cennetlerinde ve off-shore hesaplarda kayıt dışı 140 milyar doları var. İkisi toplanınca 329 milyar dolar ediyor. Neredeyse 2019 sonu pozisyon açığı olan 344 milyar dolara eşit bir “döviz varlığı” var. Şunu aklınıza yazın. Bu dolarlar ihracat ve sair döviz kazandıran işlerle kazanılmış fakat “döviz geliri olarak” cari işlemlere girmemiştir.

FAHİŞ FAİZ CARİ AÇIĞI BÜYÜTÜR

Geldik çok önemli bir başka hususa. Merkez Bankası’nın sözünü ettiği 378 milyar dolar “pozisyon açığı” bir şekilde finanse edilmektedir. Buna da dolarla, faiz, kira veya kâr payı ödenmektedir. Türkiye “cari açık müptelası olmasa” %1-1.5 faizle bulacağı dış finansmanı %6 ile bulmaktadır. Fark, yıllık %5’tir. Demek ki, 380 milyar dolar finansman için yılda fazladan 19 milyar dolar ödeniyor. Bu faiz farkı da cari işlemler açığı hesabına dâhil edilirse görülecektir ki; aslında Türkiye’nin birikimli “cari açığı” yoktur.

Son söz: Cari işlemler açığını, cari işlemler açığı doğurur.