Çok değil, 3-4 ay kadar önce konuşuyorduk, Çin’de yaşanan virüs salgını bizler gibi batı coğrafyasına yakın ülkelerin işine gelecek diye, hatırlarsınız. İlk olarak İtalya’ya salgın sıçradığında bu beklentimizle ilgili ilk soru işareti kafalarda oluştu ve ardından 11 Mart’ta ülkemize ulaşan salgın, ekonomik çıkarlarımızla ilgili düşüncelerimizi adeta rafa kaldırdı ve başımızın çaresine bakar hale geldik.

***

Diğer tüm ülkeler gibi ülkemizde de hem sağlık kriziyle hem de ekonomik krizle yoğun bir mücadele halindeyiz. Sağlık tarafında, aldığımız önlemler ve daha önceki yaptığımız sağlık yatırımlarının gününü görmemiz sayesinde bir çok ülkeye göre problemi iyi yönetir bir haldeyiz. Ekonomi tarafında ise aynı başarıyı sergilediğimiz söylenemez. Özellikle bu krizin yüksek dış borç ödeme dönemine rastlamış olması, hem şirketler hem de devlet bütçesi olarak büyük bir nakit dengesizliğine sebep oldu.

***

Bununla birlikte gelecek dönemlerde ülke ekonomimiz açısından şafak pek de karanlık değil. Yazının başında Çin’den Türkiye’ye kayacak bir kısım üretimle ilgili yazdıklarımın sonuna “iptal oldu” yerine “rafa kaldırdık” dememin sebebi, hala ülkemizin bu krizi fırsata çevirecek potansiyeli olması dolayısıyladır.

***

Dünya üzerindeki tüm malların %40’ını üreten, dünyada üretilen tüm pamuğun %30’unu işleyen, dünya petrolünün %15’ini enerjisinin de %14’ünü kullanan dev bir ekonomiydi Çin. Geçmiş zaman kullanıyorum çünkü Çin, bu krizde oldukça fazla sorgulandı ve bir çok ülkenin tepkisini çekti. Çin’de uygulanan üretim durdurma kararları, batılı üreticilerin ara mal tedariğine darbe vurdu ve neticesinde batılı üreticiler de tesislerini durdurmak zorunda kaldı.

***

Birçok öngörüye göre, batılı global markalar Çin’de gerçekleştirdikleri fason üretimi başka ülkelere kaydıracaklar. Kayacak üretimin boyutu ilk 5 yılda 500 milyar usd ve daha sonra ucu açık bir şekilde devam edecek. Üretimin kayması planlanan ülkeler arasında Hindistan, Endonezya, Vietnam ve Tayland başı çekiyor ama Türkiye’de sahip olduğu avantajlar sebebiyle bu yatırımların en azından %15’ini çekebilecek kapasitede.

***

Genç ve nitelikli iş gücüne, AB’nin en büyük lojistik imkanlarına sahip olmamız, ürün ve hizmetlere hızlı erişebilme yetimiz, batı coğrafyasına yakın olmamız, turizm kapasitemiz ve servis kalitemiz gibi artı avantajlarımız, ülkemizin müstakbel yatırımlara ev sahipliği yapmasının önünü açıyor.

***

Ayrıca dünyada sağlık konusunda yaşanan endişelerin zirve yaptığı bu dönemde, ülkemizin güçlü sağlık sistemi, ekipman yeterliliği, uzman doktor kadrosu, sağlık turizmi potansiyelleri gibi sağlık açısından güçlü yönleri de ülkemiz açısından sempati kriterleri arasında yer almaktadır.

***

Bu dönemde nakit dengesi problemi, rezerv problemi, borç problemi, kur problemi gibi makro sorunlarla mücadele ederken, bir yandan da yabancı yatırımcılarla iletişime geçip, Çin’den kayacak üretimin bir kısmına talip olmamız lazım. İş dünyası temsilcileri ve kamuya bağlı yatırım ajanslarının koordineli tanıtım çalışmaları çok hızlı meyve verecektir. Özellikle tekstil, mobilya, oyuncak, elektronik eşya, kağıt, kereste gibi sektörlerde önemli yatırımlara ev sahipliği yapabiliriz. Özetle bu süreçte doğru politikalar izlenirse yaşanan krizi önemli bir fırsata dönüştürebiliriz. Herkese sağlık ve sıhhatle hayırlı günler dilerim.