İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

‘Türkiye Ekseni’nde ‘Acımasız Direniş’ hatları kurulmalı..

‘Türkiye Ekseni’nde ‘Acımasız Direniş’ hatları kurulmalı..

İsrail’le savaşmanın caiz olmadığına dair Suudi Arabistan eksenli fetvalar, “İsrail kardeşimiz, ABD abimiz” şeklinde BAE eksenli siyasi açıklamalar, din adamlarından gelen “ABD ile bölgeyi yeniden dizayn ediyoruz” mealinde talihsiz yaklaşımlar bize ne anlatıyor?

İran’a karşı olduğu iddia edilen ama kesinlikle coğrafyanın tamamınakarşı olduğuna inandığım Arap-İsrail stratejik ortaklığı, İsrail ile S. Arabistan’ın istihbaratpaylaşımları, ortak hedef ülkeler belirleme ve ortak askeri harekât planlamaları bize ne anlatıyor?

Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) üzerinden pazarlanan, BAE-S. Arabistan-Mısır hattında yeni bir cephe hattı olarak öne çıkan, Ürdün’ü, Irak’ı, Filistin’i yanına katmaya çalışan, arka planda tamamen ABD ve İsrail’in coğrafyamıza yönelik istila planlarına göre biçimlendirilen yeni blok bize ne anlatıyor?

NATO tehdidi de, ekonomik saldırılar da tutmayacak..

İsrail-BAE-S. Arabistan ekseni ile, ABD’nin Suriye ve Irak’ın kuzeyinde Türkiye karşıtı bütün terör örgütlerine silah yağdırmasını, Suriye’nin kuzeyinden Türkiye’yi çevrelemesini, FETÖ ile 15 Temmuz saldırısını başaramayınca PKK ve DEAŞ üzerinden Türkiye’ye ağır saldırılar başlatmasını birlikte düşünün.

En son NATO üzerinden Türkiye’nin bütün hassasiyetlerini hedef alıp ülkemizi aşağılamaya çalışmasını, ittifakı Türkiye’ye karşı harekete geçirmeye yönelik girişimlerini, ülkemizi bir NATO-ABD saldırganlığı ile yüzleştirmek istemesini, artık örgütler eliyle değil doğrudan hedef almasını, düzmece iddianameler üzerinden kararlar çıkartarak Türkiye’ye karşı ekonomik saldırılara hazırlanmasını birlikte düşünün.

Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet: ABD ilekavganın asıl sebebi bu

Türkiye’nin bütün bunlar karşısında kendi öz savunma yöntemlerini geliştirmesini, yeni ittifak arayışlarına girişmesini, tehditleri hissedip olağanüstü bir şekilde savunma hazırlıklarına girişmesini, asla geri adım atmayıp kendisine yönelen tehditlere meydan okumasını, bu meydan okuyuşun güçlü bir toplumsal desteğe sahip olmasını bir kez daha düşünün.

Türkiye’nin, 20. Yüzyıl vesayetinden kurtulmasını, kendi tarih yoluna yeniden yerleşmesini, Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet sürekliliğine göre kendini yeniden kurmasını, tarih yapıcı siyasi genetiğini harekete geçirmesini, artık bir cephe ülke olmayı reddetmesini, merkez ülkeler arasına girmek için şaşırtıcı bir yükseliş dönemi başlatmasını, Batı bloku duraklarken Doğu’nun yükselişe geçtiğini, güç haritalarının değiştiğini, ekonomik ve siyasi ağırlığın Doğu’ya kaydığını, Türkiye’nin de kendi gelecek hesapları için bu değişimi okuyup pozisyon aldığını, ABD ile asıl meselenin bu değişim olduğunu, Türkiye’nin artık tek yanlı bağımlılığı reddetmesi olduğunu bir kez daha düşünün.

PKK, DEAŞ ve FETÖ: ‘Haçlılar’ın öncü gücü

Bu kavganın Haçlı Saldırıları’ndan beri devam ettiğini, Birinci Dünya Savaşı ile paramparça edilip kontrol altına alınan bu ülkenin, o esarettenyeni yeni kurtulduğunu ve bin yıllık bir hesaplaşma ile bağlantılı olduğunu düşünün. Bugünkü mücadelenin, karşı karşıya olduğumuz tehditlerin, PKK ve DEAŞ’la vurulmamızın, FETÖ ile içeriden çökertilmek istenmemizin sebebinin bu büyük hesaplaşma olduğunuasla unutmayın. PKK’nın da, DEAŞ’ın da, FETÖ’nün de aslında bir dış işgal girişimi olduğunu not edin.

Soğuk Savaş döneminde Batı’yı Sovyet ve Çin komünizminden korumak için Türkiye, İran, Afganistan, Pakistan, Endonezya hattında bir Batı Kalkanı kurulduğunu, Soğuk Savaş’tan sonra bu kalkan ülkelerinin, Müslüman ülkelerin tamamının tehdit görüldüğünü, bugün bu ülkelerin tamamının ABD karşıtı pozisyon aldığını, bu yüzden Batı’nın sadece Türkiye’yi değil, bu kuşağı tamamen kaybettiği gerçeğini kabul edin.

Arap dünyasını imha edecekler

Bu yüzden ABD, İngiltere ve İsrail’in; kaybettiği bu kuşak yerine BAE-S. Arabistan öncülüğünde daha güneyde ve daha Batı’da yeni bir eksenkurduğunu, eksen ülkelerinin İran korkusunu kullandığını, bu durumun ABD için coğrafyada büyük bir geri çekilme olduğunu,  Arap milliyetçiliği ve Ilımlı İslâm gibi söylemlerle pazarlanan yeni eksenin aslında Arap dünyasını rehin alma operasyonu olduğunu, bir imha harekâtı olduğunu göreceğiz.

Arap rejimlerinin, emirliklerin genç kuşağı üzerinden inşa edilen yeni eksen, Müslüman dünyayı, Arap Müslümanlar ve Arap olmayan Müslümanlar olarak iki ana cepheye bölme planıdır. Ama unutmayın ki, 1991 Körfez Savaşı’ndan bu yana coğrafyamızdaki savaşların merkezi hep Arap toprakları olmuştur.

‘Amca çocukları’nın Perslerle savaşı: İslâm’la hiç ilgisi yok

Bu yeni plan, kalan Arap topraklarının da parçalanmasıyla sonuçlanacaktır. ABD, İsrail ve İngiltere’ye rehin verilen bir Arap siyasi aklı, tarihi kaybedecektir. Böyle devam ederse, Araplar aklını başına almazsa, Arap olmayan Müslüman ülkeler yükselirken onlar paramparça olacaktır. Çok yakında Basra Körfezi’nden Suudi Arabistan’a kadar yeni haritaları tartışıyor olacağız.

Suud kökenli fetvalar, BAE kökenli açıklamalar hamasetle söylenen sözler değildir. Birileri Arap-İsrail ittifakı ile “Amca Çocukları”nı biraraya getiriyor. Ve Sami ırkından olanları Persler’e karşı savaşa hazırlıyor. İşte o savaş, coğrafyamızı imha savaşıdır.

Bu savaşların, hazırlıkların İslâm’la, mezheple, kimlikle hiçbir alakası yoktur. Bu, küresel ölçekte bir jeopolitik hesabın Araplara pazarlanış biçimidir. Genç jenerasyonun hamaseti, heyecanı ile Arap ülkelerine bir yüz yıl daha vesayet tesis etmek amacıyla planlanmıştır.

Mekke-Medine rehin alınacak Kudüs’ün işgali meşrulaşacak,

Bu iş böyle devam ederse çok yakında zihinlerimizde büyük sarsıntılar yaşayacağız. Arap-İsrail meselesi, Filistin davası, İslâmcılık ya da siyasal İslâm tartışmaları gibi söylem ve kavramlar altüst olacak, birçok insanın ve çevrenin bulunduğu pozisyonda derin değişimler yaşanacak, belki de coğrafya algımızda değişiklikler olacaktır. Arap dünyası, İslâm üzerinden sahip olduğu gücü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

En önemlisi de şudur: Arap-İsrail ortaklığı, Kudüs’ün işgalini meşrulaştıracaktır. İslâm dünyası Kudüs’ten sonra Mekke ve Medine’nin de rehin alınmak istendiğini görecektir.

Küresel ölçekte herkes kendi siyasi havzasına, savunma hattına çekiliyor. ABD’deki iç siyasi tartışmalar, Avrupa Birliği’nin çözülmesi ve dağılmaya yüz tutması, Baltıklar’da Doğu-Batı gerilim hattının belirginleşmesi, Pasifik’teki güç hesaplaşması ve daha birçok gösterge, dünyanın tamamında bir yeniden pozisyon alışın varolduğunun işaretidir. Bu, bir haydut dünya düzeni dönemidir, büyük bombanın nerede, kimlerin başına patlayacağı kestirilememektedir.

Türkiye Ekseni: ‘Acımasız Direniş hatları’ kurulmalı

Büyük gerilimin kesişme noktasındayız biz ve tarihi bir yükseliş dönemine girdik. Birçokları mevzi kaybederken, bazı merkez ülkeler sahneden çekilirken, bizim böylesine iddialı ve kararlı yürüyüşümüz küresel güç haritasını sarsıyor. Bize; “Sen kenarda dur, boyun eğ, bu işlere karışma, başına buyruk hareket etme” diyorlar. Biz bunu hiç dinlemeyeceğiz. Büyük yürüyüşü devam ettireceğiz. Belki 15 Temmuz’dan sonra bir dalga daha gelecek amabunun da üstesinden geleceğiz.

Milli dayanışma, Türkiye Ekseni’nde, tek cephede toplanma, ABD ve İsrail’in FETÖ ve PKK ile ortak biçimde Türkiye’ye saldırı hazırlıklarına karşı ülke genelinde öz savunma, acımasız direniş hatlarıkurmayolunda daha keskin adımlar atacağız.

2018 için olağanüstü savunma hazırlığı, gerekirse nükleer silahlanmaacil bir hale gelmiştir. Ama bu bir tarih dönüşüdür. Yüzlerce yılda bir kez gelir. Ve o tarih bize geniş bir alan açıyor ve biz bu alanı dolduracağız.

Tehdit ne kadar büyük olsa, saldırılar ne kadar şiddetli olsa da küresel güç kaymaları bize bu mücadeleyi kazanacağımızı söylüyor.

Ve gerçekten de kazanacağız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi