|

'Türkiye dijital bir kumarhaneye dönecekti'

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, kaldıraçlı alım satım işlemlerine (foreks) yönelik düzenlemeye ilişkin, "Biraz daha bıraksaydık, Türkiye dijital bir kumarhaneye dönecekti" dedi.

Yeni Şafak
13:41 - 23/02/2017 Perşembe
Güncelleme: 16:46 - 23/02/2017 Perşembe
AA
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli
Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli

Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli, son 3-4 aydan beri özellikle para ve sermaye piyasalarına yönelik ciddi bir atakla karşı karşıya kalındığını belirterek, "Bu saldırıların ortadan kaldırılmasında, defedilmesinde, özellikle adım adım, çoğunu piyasa bilmiyor, çok ince ayarlarla hayata geçirilen kararlar son derece önemlidir. Türkiye, bundan sonra da kesinlikle spekülatif atak noktasında, buna benzer geçmişte sıkıntı yaşadığı ataklarla karşı karşıya kalmayacaktır" dedi.



Canikli, Habertürk ve Bloomberg Ht ortak canlı yayınında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.



Cumhurbaşkanlığı sistemini de içeren anayasa değişikliği referandumuna yönelik değerlendirmelerinin ve sonucuna yönelik beklentisinin sorulması üzerine Canikli, kamuoyu yoklamalarının halkın nabzını tutmak veya kamuoyunu yönlendirmek için yapıldığını dile getirdi. Kamuoyunda buna ilişkin birçok rakamın dolaştığını anımsatan Canikli, bunların hatırı sayılır bir bölümünün insanların tercihlerini etkilemeye yönelik olduğunu, bu yöntemin siyasi bir araç olarak Türkiye'de sıklıkla kullanıldığını söyledi.



Canikli, vatandaşa cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini anlatmaya devam edeceklerini vurgulayarak, "Her şey bitmiş falan gibi bir haleti ruhiye içerisine hiçbir seçimde girmedik. Vatandaşa da saygısızlık olur ama şu an itibarıyla anket sonuçlarında 'evet'in 'hayır'ın üzerinde olduğu konusunda herhangi bir tartışma söz konusu değil. Biz hem bu oranı daha da yükseltmek, hem de vatandaşımıza getirilmek istenilen sistemle ne amaçlandığı, enine boyuna bütün boyutlarıyla anlatmak istiyoruz" diye konuştu.



  • Türkiye'de güçlü yönetimlerin ortaya çıkmasını yeni yönetim sistemiyle garanti altına almayı amaçladıklarını dile getiren Canikli, 1982 anayasasının yönetim yapısıyla ilgili çok ciddi çelişkiler yaşandığını, şu andaki yönetim sisteminin kendi haline bırakıldığında her gün potansiyel krizleri ve kaosları bünyesinde barındırdığını belirtti. Canikli, şöyle devam etti:
  • "Şu anda bu sistem yürüyor çünkü çok güçlü bir lider var. Halkın desteğini almış. Bu liderliğin altında faaliyette bulunan bir başbakan var, sorun çıkmıyor ama her zaman bunun garantisi yok. İşi şansa bırakamayız. Türkiye'de 1982 anayasası ile dizayn edilen bu sistemin uygulandığı 1982'den beri cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasındaki kavga hiç eksik olmamıştır. Rahmetli Turgut Özal ile rahmetli Süleyman Demirel arasında, Demirel ile Tansu Çiller ve Necmettin Erbakan arasında, daha sonra Ahmet Necdet Sezer ile rahmetli Ecevit arasındaki tartışmaları ve kavgaları hatırlayın ki o cumhurbaşkanları doğrudan halk tarafından seçilmediği, Meclis tarafından seçildikleri için 1982 anayasası ile cumhurbaşkanlarına verilen o yetkilerin çoğunu kullanmadılar. Bir de kullanmış olsalardı bu kriz çok daha büyük boyutlara ulaşırdı."

Nurettin Canikli, Türkiye'de cumhurbaşkanının halk tarafından seçildiğini anımsatarak, "İkili bir yapı içerisinde istikrarlı bir yönetim ortaya çıkmaz. Güçsüz bir yönetim olma ihtimali her zaman kuvvetlidir. Çatışmaları beraberinde taşıyan bir yapıdır. Bu yapı ile Türkiye ileriye gidemez" değerlendirmesinde bulundu.



"Bir dizi saldırıyla karşı karşıya kaldık"


Canikli, 7 Haziran seçimlerinden sonra tek başına hükümet tablosunun ortaya çıkmadığını hatırlatarak, güçlü bir yönetim iradesi oluşmayınca PKK'nın tekrar saldırıya geçtiğini ve terörün azdığını vurguladı. Canikli, Türkiye'nin gelecekte hem siyasi hem de ekonomik alanda karşı karşıya kalmaya devam edeceği sorunlar dikkate alındığında güçlü yönetim sistemine geçmesi dışında bir seçeneği olmadığını söyledi.



"Bilinçli olarak Türkiye üzerinde bir takım oyunlar oynandığı düşüncesinde misiniz?" sorusuna karşılık Canikli, "Elbette, tabii, kesinlikle... Ekonomide de bunu yaşadık, halen de yaşıyoruz. Bunun sayısız örneklerini, Türkiye sayısız kereler gördü, yaşadı. Biz bunlara şahit olduk. Son 3-4 aydan beri özellikle para ve sermaye piyasalarına yönelik ciddi bir atak söz konusu. Değişik zamanlarda kıyısından köşesinden ima ettik ama ilk defa bu kadar netlikle söylüyoruz. Hakikaten ciddi bir atakla karşı karşıya kaldık. Ekonomide istikrarı bozmayı hedefleyen, belirli bir noktaya kadar da aslında kısmen de olsa amacına ulaşan bir dizi saldırıyla karşı karşıya kaldık" yanıtını verdi.



Bu saldırılara uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarının kararlarının da dahil olduğuna işaret eden Canikli, değerlendirmelerin zamanlamalarına bakıldığında "kesintisiz bir projenin devamı olduğunu" belirtti. Kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik kararlarının rasyonel olmadığını vurgulayan Canikli, "Fitch açıklama yaptı, bir hafta sonra, 28 Ocak'ta yapacağı değerlendirmeyle ilgili Türkiye'nin notunu düşüreceğini, yatırım yapılabilir seviyenin altına çekeceğini açıkça ima etti. Bu hiç alışılagelen bir hareket değildir. O güne kadar hiçbir ülkede, derecelendirme kuruluşları buna benzer bir hamlede, özellikle hamle kelimesini kullanmak gerekir, bulunmamışlardır" diye konuştu.



"Derecelendirme kuruluşları bankalara yönelik not düşürdü ama tık yok"


  • Bankacılık sistemine yönelik eleştirilere ilişkin de Canikli, Türkiye'deki bankaların varlıklarının aktif ürünlerle dolu olduğunun, türev ürün bulunmadığının altını çizdi. Canikli, bankacılık sektörünün güçlü olduğuna işaret ederek, "2008 kriziyle Türkiye de karşı karşıya kaldı ama Türk bankalarına mali yapılarını kurtarmak ya da destek amacıyla bir kuruş kamu kaynağı aktarılmadı. Halen ayaktalar, dimdik ayaktalar. Derecelendirme kuruluşları ülke notunu düşürdü, bankalara yönelik not düşürdü ama tık yok" ifadelerini kullandı.

Canikli, ekonomiye yönelik bilinçli atağın halen devam edip etmediğinin sorulması üzerine de şunları kaydetti:



"Derecelendirme kuruluşları artık Türkiye'ye yönelik bütün mermilerini tükettiler. Son barutlarını da kullandılar. İtibarları da kalmadı. Fitch'in not indiriminden sonra çok yüksek seviyede dolar fiyatı bekliyorlardı. Tam tersi oldu, o hafta içerisinde TL yüzde 5 değer kazandı. O tarihten bugüne kadar da TL yüzde 9 değer kazandı. Kredibiliteleri de kalmadı. Piyasa nezdinde, derecelendirme kuruluşlarının Türkiye'ye yönelik değerlendirmelerin rasyonel olmadığı algısı çok net bir şekilde var."



Bu kadar saldırıyla karşı karşıya kalan ülkelerin işinin zor olduğunu dile getiren Canikli, Türkiye'de diğer ülkelerdeki tahribatı oluşturamadıklarını vurguladı. Canikli, "Son nokta 28 Ocak'taki o karardır. Peşinden bankacılık sistemini sarsmak için en güçlü 5 bankamızın notunu, görünümünü değiştirdiler, daha sonra bazı reel sektör firmalar üzerinde denediler ama baktılar ki hiçbir etkileri yok, bıraktılar. Eğer sonuç almış olsalardı, peş peşe devam edecekti derecelendirme kuruluşlarının, hem finans kuruluşları hem de reel sektör üzerinde derecelendirmeleri. Fakat artık barutlarını tükettiler, piyasa artık bunlara inanmıyor. Piyasa rasyonel olmadığını gördü" değerlendirmesinde bulundu.



Türkiye'nin güçlü ekonomisi nedeniyle bunların yaşatıldığını anlatan Canikli, "Bu saldırıların ortadan kaldırılmasında, defedilmesinde, özellikle adım adım, çoğunu piyasa bilmiyor, çok ince ayarlarla hayata geçirilen kararlar son derece önemlidir. Türkiye, bundan sonra da kesinlikle spekülatif atak noktasında, buna benzer geçmişte sıkıntı yaşadığı ataklarla karşı karşıya kalmayacaktır" şeklinde konuştu.



"En büyük pay Merkez Bankasına ait"


Canikli, söz konusu sıkıntıların aşılmasında en büyük payın sağduyulu, rasyonel ve bilimsel temelleri olan akılcı kararları adım adım uygulamaya geçiren Merkez Bankasına ait olduğunu ve bu politikanın devam edeceğini bildirdi. Canikli, "Kurun, piyasaların hareketlendiği dönemlerde içeride ve dışarıda sürekli olarak belli çevreler oy birliğiyle tempo tutarlar, 'faiz, faiz artışı'. Bu gelişmelerde, özellikle ocak ayının son haftasında en son bu ısınmanın, kurdaki, piyasalardaki bu hareketlenmenin 300 hatta 500 baz puanlık faizle sakinleştirilebileceği noktasında yoğun bir kampanya başladı, içeride ve dışarıda... Bu çağrılara olumlu cevap vermedik, onların istediği gibi faiz artışı gerçekleşmedi, hatta esas politika faizinde değişiklik meydana gelmedi" dedi.



  • Canikli, Merkez Bankasının faiz kararlarıyla kısa vadeli sıkılaştırmalara gittiğini de söyledi.

Türkiye'nin 15 Temmuz'da hain saldırı ile karşı karşıya kaldığını ve bunu defettiğini anımsatan Canikli, ardından ekonomi üzerinden bu saldırı ve sabotajların yapılmaya başlandığını söyledi.



"Bu saldırıların amacı özellikle referandumda siyasi sonuçları etkilemeye yönelikti" diyen Canikli, saldırıların 'eğer biz vatandaşın cebini doğrudan ilgilendirecek, olumsuz yönde etkileyecek bir sonuca getirebilirsek, o zaman sonuç alırız' yaklaşımıyla gerçekleştirildiğini kaydetti.



Ekonomide belli bir noktaya kadar ciddi hareketlenmelerin meydana geldiğini dile getiren Canikli, şöyle konuştu:



"Türk insanının ve piyasaların kurdaki yükselişe karşı aşırı hassas olduğunu biliyoruz. Normalde hane halkının döviz borçluluğu yok. 2008 yılında hane halkının dövizle borçlanması yasaklanmıştı. Ama buna rağmen dövizdeki her yükselişi kaygıyla izliyor ve onu bir örtülü şekilde kriz algısı olarak kabul ediyor. Avrupa'da veya ABD'de bir kriz algısı olarak değerlendirilmiyor bu gelişmeler. Her zaman piyasalar aşağı yukarı dalgalanır. Özellikle insanımızın kurdaki hareketlenme üzerinden etki, baskı altına alınarak, onun siyasi tercihini değiştirmeye yönelik bir proje hayata geçirilmeye çalışıldı. O proje çok ince kararlarla, çok hassas ve kendinden emin bir yaklaşımla defedildi, ortadan kaldırıldı."



Artık spekülatif ataklara karşı Türkiye ekonomisinin bugün hiç olmadığı kadar güçlendiğini vurgulayan Canikli, bundan sonra, buna yönelik saldırıların hiç bir şekilde başarılı olamayacağını söyledi.



Canikli, "Siyasi alanlardaki saldırıları gördük, bugüne kadar 14 yıldan beri hiç eksik olmadı, ama en son vuruşu ekonomiyle yapmak istediler. Ama onda da hamd olsun şu anda her şey kontrol altında. Merkez Bankamızın ve hükümetimizin maliye politikası çerçevesinde aldığı tedbirler son derece önemliydi." ifadelerini kullandı.



"Ciddi anlamda bir satın alma gücünü piyasaya enjekte ediyoruz"


Firmaların ve kişilerin dövize bağlı borçları varsa, kurun yükselmesi halinde finansal tablolarında da bir olumsuzluk, bozulma yaşanabildiğine dikkati çeken Canikli, talebi artırmak, firmaların ve kişilerin, finansal dengelerinin bozulması nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacını gidermek için gereken tedbirleri aldıklarını kaydetti.



Piyasalarda da toparlanma başladığını, bunun yansımalarının görüldüğünü dile getiren Canikli, "Talebin artırılmasına yönelik olarak bir dizi tedbir aldık. Orada ciddi anlamda bir satın alma gücünü piyasaya enjekte ediyoruz. Bir tanesi yeni istihdam imkanları oluşturularak, çok kısa süre içerisinde, seçime kadar yaklaşık 2 milyonun üzerinde yeni istihdam oluşturulmasını planladık, başladık, hayata geçiyor. Bu yolla da 2 milyondan fazla insan üzerinden piyasaya yeni satın alma gücü enjekte ediyorsunuz. İkincisi de bu gibi dönemlerde yapısı bozulan, dengesi bozulan firmalara, kişilere, ihtiyacı olduğu finansal desteği sağlamak. Bunun için de iki koldan çok büyük bir paket açıkladık, çalışma yaptık ve yürüyor şu anda.15 bin KOBİ'ye 50 bin liralık faizsiz kredi vermiştik. Şimdi en az 330 bin KOBİ'ye 50 bin liraya kadar faizsiz kredi paketi uygulamasını başlattık. " değerlendirmesinde bulundu.



Hemen hemen ihtiyacı olan, şartları taşıyan tüm KOBİ'lere bu finansal desteği sağladıklarını anlatan Canikli, bununla ilgili yaklaşık 10,3 milyar liralık kaynak aktarılacağını ifade etti. Canikli, KOBİ'lere kredi vermeye en küçükten, en çok ihtiyacı olandan başladıklarını söyledi.



Hazine destekli Kredi Garanti Fonu kefaletiyle de 250 milyar liralık yeni bir kredi oluşturduklarını hatırlatan Canikli, "Bugün son toplantısını yapacağız. Yasa çalışması tamamlandı, bir Bakanlar Kurulu kararı çıkartacağız. En geç önümüzdeki haftadan itibaren, uygulamaya koyuyoruz. Piyasadan özellikle bu ekonomideki dalgalanma nedeniyle nakde ihtiyacı olacak tüm firmalara, hepsine istisnasız bu desteği sağlayacağız. Nefes alan herkese bu imkanı vereceğiz. Hayat belirtisi olan bütün firmalar kurtulacak, onların batmasına izin vermeyeceğiz." şeklinde konuştu.



Canikli, bunları yaparken mali disiplinden, bütçe dengesinden zerre kadar taviz vermediklerini vurguladı.



Referanduma kadar yeni Kanun Hükümünde Kararname gündemde mi?" yönündeki bir soruya Canikli, "Olabilir, tabii. O kendi mecrasında, kulvarında yürüyor. O çalışmalar her zaman yapılabilir" yanıtını verdi.



"Türkiye dijital bir kumarhaneye dönecekti"


Canikli, forekste azami kaldıraç oranının 1'e 10'a düşürülmesine ilişkin bir soru üzerine de bu düzenlemede geri adım atılmasının söz konusu olmadığını belirtti.



Bu kararın son derece yerinde olduğunu ifade eden Canikli, önceki dönemde foreks alanının çok hızlı büyümeye başladığını bu sebeple küçük yatırımcıların korunmasına yönelik tedbirler aldıklarını kaydetti.



Canikli, foreks piyasalarının "risk yönetim mekanizması" olması gerekirken, bu fonksiyonu ifa etmediğini, sadece aşırı riski seven ve buna yatırım yapan insanların duygularının tatmin edildiği bir alan olarak görülmeye başlandığını söyledi. Canikli, "Bir kumar mantığı hayata geçmeye başladı. Biraz daha bıraksaydık, devam etseydi, Türkiye dijital bir kumarhaneye dönecekti. İşlem hacmi de çok artıyordu. Foreks işlemlerini yapan küçük yatırımcılarının hemen hemen tamamı kaybediyor. Tüm oyuncuların kaybetme oranı da yüzde 80'in üzerinde. Küçüklerde bu oran yüzde 100'e yakın. Böyle bir hedge piyasası olur mu?" ifadelerini kullandı.



"Günlük işlem hacmi 2 milyar dolara indi"


Bu karardan önce kaldıraçlı işlem hacminin 16-17 milyar dolara çıktığına dikkati çeken Canikli, bunun küçük yatırımcı açısından nasıl tahrip edici bir özelliği olduğunu gösterdiğine işaret etti.



Kurda dalgalanmaların arttığı dönemde foreks piyasalarında tahribatların da arttığının altını çizen Canikli, şöyle devam etti:



"Diyelim ki beklentiler dövizin yükselmesi yönünde, bütün oyuncular oraya doğru hareket ediyor ve döviz talep ediyorlar. Bu da yangına körükle gitmek anlamına geliyor. Bu döviz talebi reel değil oyun için talep ediliyor, dolayısıyla dolardaki talebi daha fazla artırıyor. Ters yönde bir hareket söz konusu olduğunda da bu sefer aşırı düşmesi için inanılmaz bir şekilde baskı unsuru olarak kullanılabiliyor. Spekülatif ataklarda kullanılabilecek bir platform olarak ortaya çıktı. Nitekim düzenlemeden sonra günlük işlem hacmi 2 milyar dolar civarına düştü. Onu da gerçek oyuncular yapıyor. Biz o tedbiri almış olmasaydık, yaklaşık günlük 15 milyar dolarlık işlem hacminde on binlerce insanın milyonlarca dolar kaybı meydana gelecekti. Bunu engelledik. Özellikle kaldıraç oranlarının bu yüksekliği nedeniyle tahrip edici boyutu insanlar üzerinde çığ etkisi gibi yıkıcı. Her toplumda vardır riski seven insanlar ama onların önünü kapatacaksınız. 'Sermaye yurt dışına gider' deniyor, hayır, böyle bir tehlike şu anda yok onunla ilgili de tedbirleri alıyoruz, yakında gerekli düzenlemeleri yapacağız. Zaten var mevzuatımızda, SPK'nın iznini almayan bu tip platformlara erişim yapılamaz ya da orada yatırım yapılamaz, yasak bu. Dolayısıyla o yasağın etkin bir şekilde kullanılmasına ilişkin de gereken tedbirleri alıyoruz."



"Bilmeden konuşuyorlar"


Canikli, Türkiye Varlık Fonuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, bu fonun, durağan ve bir tarafta pasifte bekleyen kıymetlerin ekonomiye katılmasından ibaret olduğunu dile getirdi.



Söz konusu fonun son derece akılcı olduğunu, Türkiye'yi özellikle ihtiyacı olan alanlarda motive edici lokomotif etkisi yaratacağını belirten Canikli, "Bu yolla biz yüz milyarlarca dolar kaynak üreteceğiz, dönüşü olan, belli sürelerde kendini amorti eden ve Türkiye'nin kalkınmasına, büyümesine inanılmaz şekilde katkı sağlayacak projelerin finansmanında kullanacağız." dedi.



Türkiye Varlık Fonunda denetimden kaçıldığına ilişkin eleştirileri de değerlendiren Canikli, "Burada maalesef yeteri kadar bilmeden konuşuyorlar. Yatırım fonuna devredilen bu işletmelerin mevzuatları ne ise onlar aynen devam ediyor. Denetim için de geçerli. Ziraat Bankası, Sayıştay tarafından denetlenmeye devam edecek. Halk Bankası için de geçerli." ifadelerini kullandı.








#Nurettin Canikli
#TCMB
7 yıl önce