TÜRKİYE, BU ANAYASAYLA NEREYE GİDİYOR?!

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın dünkü “Küresel Gelecek: İnsan Odaklı, Akıllı Ekonomi Temalı 7. Boğaziçi Zirvesi”nde yaptığı konuşmada AB’nin Türkiye’yi 53 yıldan beri kapısında beklettiğini dile getirirken, hem Türkiye kamuoyuna, hem de dünya kamuoyuna seslenerek, "AB’yi eleştirmek" suretiyle ağzına geleni söyledi.

Büyük bir cesaret, büyük bir iman metanetiyle deyim yerindeyse AB’yi şımarıklığıyla ilgili yerden yere vurdu ve şöyle konuştu;

 “53 yıl bu ülkeyi kapısında bekleten bir AB var.

Söylüyorum: Sen bulunmaz Hint kumaşı değilsin.

Biz öyle de, böyle de bu 53 yılı sürdürdük.

Dünyada birçok ülkeye bu tür baskılar yaptınız.

Evelallah bitiremeyeceksiniz.

Avrupa birliği defterini henüz kapatmış değiliz…

Ama karşımızdaki fotoğraf olumlu beklentilere girmemize izin vermiyor. 

Burada şu anda ifade etmeyi doğru bulmuyorum, ama alternatiflerle görüşmelerimize devam ediyoruz.

Çok fazla alternatif mevcuttur.

Bunlardan birini tercih eder yolumuza devam ederiz.

Sürekli oyalama..

Taktik bu”

* * *

AB’ye meydan okuyan böyle bir Cumhurbaşkanımız var diyerek, milletçe gurur duymalıyız.

Bu demektir ki;

Siyasal, sosyal, ekonomiksel olarak her cihetle artık gerçekten bağımsızlığını ilan etmiş yeni bir Türkiye’yle karşı karşıyayız.

Başta ekonomi olmak üzere, yıllardan beri bu rejimin güdümünde yönetilen bir Türkiye hep olundu?

Ne yazık ki birçok değerleri yitirdiği gibi, özellikle milli ahlakı da yitirmiş bir Türkiye durumuna gelmiştik…

Avrupa’dan ithal edilen gayriahlaki gelişmeler, ne yazık ki milli olmayan bir Milli Eğitim vasıtasıyla bu milletin körpe beyinlerine enjekte edildi..

Ve o beyinler manen felç edilerek, atıl hale getirildi..

Yıllar yıla aynı uygulama, dayatıldı..

Ki kimse bunun farkında bile değildi.

Hangi devlet büyüğü bunu fark etmişti?

Ki Erdoğan gibi dimdik ayakta durarak, tüm bu yanlışlıkları kamuoyuna ilan edebilmişti?

Hayır.

Turgut Özal mı?

Hayır.

Ahmet Necdet Sezer mi?

Hayır.

Abdullah Gül mü?

Hayır…Hayır.. Hayır...

Ancak büyük bir kişiliğe sahip olan devlet adamı vardır o da Sayın Erdoğan’dır.

***

Bakınız.

AB’yi de, bütün emperyalist, haçlı ve siyon odakları da içten vurarak, bütün dünya kamuoyuna onları deşifre edebilen büyük bir devlet adamıdır, Erdoğan...

Elbette ki gururlanıyoruz ve dua ediyoruz.

Ve diyorum ki; milletçe onunla beraber aynı yolda yürümek zorundayız.

Başka hiçbir kurtuluşumuz yok.

AB’ye sert çıkışıyla şöyle diyor;

“Sen bulunmaz Hint kumaşı değilsin.

Bugün çalıştığımızın iki katı çalışırız, üç katı çalışırız, evelallah dünyayı dolaşırken daha fazla dolaşırız ve yine asla boyun eğmeyiz.

Bize öyle ideolojik dayatmalarla boyun eğdirmeye çalışanlar kusura bakmasınlar, Türkiye o ülkelerden bir ülke değil”

Böylesine bir konuşma yapan Cumhurbaşkanını, elbette ki Allah koruması altına almıştır.

Ve öyle ümit ediyoruz ki;

Allah’ın izniyle...

Başta FETÖ terör örgütleri dahil olmak üzere hiçbir kirli teşebbüs Erdoğan’ın gölgesine yanaşamaz..

Zira her konuşmasında millete yeni bir ruh kazandırıyor.

Yeni bir canlılık getiriyor.

Ve toplum o konuşmalarıyla büyük bir ümit besliyor ve onunla birlikte yarınlara koşuyor.

Erdoğan’ın bu yüreklilik ve cesareti sayesinde Türkiye’de, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da artık yavaş yavaş terör odaklarının da kolu kanadı kırılmıştır…

Ve daha da kırılmaya devam edecektir.

Çok yakında bir geleceği görüyoruz ki PKK’nın esamisi kalmayacak.

Tıpkı bugünkü DHKP-C’nin silinmiş olma görüntüsü gibi.

Elbette ki en üstün güç, kudret ve kuvvet yüce Allah’ındır.

Yüce Allah da, Erdoğan gibi değerli devlet adamlarına da nasip ediyor, görevlendiriyor, vazifelendiriyor ve iş başına getiriyor.

“Siz 100 kişi, 200 kişi, 300 mülteciye bakamazken…

Bu ülke şu anda kendi sermayesinden, cebinden 3 milyon mülteciyi evelallah barındırıyor, bakıyor, her şey ortada…”

Bunu diyen Erdoğan…

Avrupa Birliği’ni ve diğer haçlı odaklarını adeta yeriyor, onları hak ettikleri yere kadar küçülttükçe küçültüyor.

Erdoğan, daha bu kefelere ne söylesin?

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Müspet ve başarılı bir Türkiye’nin bu paralelde yegâne kurtuluş çaresi, mevcut anayasanın değişmesidir...

Bu yöndeki çalışmalara bir bakalım..

Siyasal partiler bu vesayetçi, ceberuti, tahakkümcü anayasadan kurtuluşumuza şimdiye kadar pek yanaşmak istemiyorlardı..

Ama birkaç yıldan beri AK Parti’nin yavaş yavaş dile getirerek, tabir yerindeyse diğer rakip muhalefeti de alıştıra alıştıra artık rahatlıkla Kemalist, laikçi bir anayasanın, Türkiye’de geçerliliğini yitirdiği kaanatını oluşturdu..

Altı oklu CHP’nin kirli anlayışından başka, nihayet MHP’nin lideri Bahçeli, bu kaanata vararak, yola gelmiş durumda.

Anayasanın değişimi hakkında MHP’nin başarılı bir hareket içerisine girmesi, AK Parti ile ittifa kurması elbette ki sevindiricidir.

Şayan-ı tebriktir.

Zira bu anayasa artık cımbızla bazı maddelerini seçerek değiştirmek değil de tüm maddeleriyle başta dibacesinde yazılı üç kavramı da ele alarak, tam hakkıyla sivilleşmiş yepyeni bir anayasa getirilmelidir.

Yoksa kıyısından köşesinden tutup da yine önemli bazı maddelerine dokunmayarak anayasanın değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır.

Mademki anayasa değişimi söz konusudur.

Bu ceberuti anayasadan kurtuluş çaresi; elbette ki Türkiye’ye yeni bir biçimlendirme şeklinin verilmesi, Sivil Anayasayla mümkündür.

Bundan daha güzel bir şey olmadığı gibi…

Bir daha da böyle bir fırsat ele geçmeyebilir düşüncesini besleyerek, Anayasayı değiştermek zorundayız.

Yoksa, yıllardan beri jakoben, despotik, antidemokratik, ceberuti dayatmalarla bu memleketin insanlarına yutturulan anayasayla kesinlikle tıpkı yıllardan beri bizim Avrupa Birliği kapısında beklememiz gibi; Türkiyenin "yarınları" için oyalama olur..

Bu itibarla mademki Cumhurbaşkanı, yıllardan beri bu anayasanın değişimiyle ilgili düşüncelerini ortaya koyuyorsa..

Ve bugün değişmesi gerektiğini söylüyorsa…

İmalı yollarla da olsa zaman zaman bu anayasanın "kökten" değişmesi ve artık Başkanlık sistemine geçilmesi gerektiği düşüncesini ifade ediyorsa; bu boşuna değildir.

Ne yapıp yapıp, bir an evvel tüm maddeleriyle birlikte bu anayasanın değişimine geçmek lazım…

CHP dışında diğer muhalefetin katılımıyla da olsa mutlaka AK Parti’ye yardımcı olmak lazım.

Ama bu hususta korkarız ki AK Parti’nin içinden dahi gerçek AK Parti ruhunu taşımayıp AKP’li bazı görüş sahipleri de çıkabilir…

Bunlar da oylamada engel teşkil edebilirler..

Bize göre AK Parti derhal onların defterini dürmeye geçmelidir.

Eğer gerçekten bu anayasa tüm maddeleriyle değiştirilemiyorsa, aşamalı olarak da değiştirilirse bile değişmemesinden çok çok iyidir.

Ama öyle ümit ediyoruz ki aşama aşama, peyderpey tüm maddeler değiştirilecektir.

Nitekim diyebiliriz ki bir toplumun içinden alışagelmiş bir adetin birden bire kaldırılması zor oluyorsa da yavaş yavaş, alıştıra alıştıra değiştirmek de büyük bir başarıdır.

Tıpkı içkinin ve şarabın cahiliye devrinde meşruiyet kazanmış olması gibi..

Ki İslam dininin ilk günlerinde dahi içki serbest idi.

Namaza gelen bazı içkili sahabilerin varlığı söz konusuydu.

Nasıl namaz kıldığının farkında olmayanları ikaz ederek ilk olarak “Bakara” suresinin 219. Ayeti geldi.

“Her ne kadar içki ve kumarın insanlara verdiği bazı yararları söz konusuysa da günahları ve pislikleri bu yararlarından daha fazladır, içmemeniz tavsiye edilir..”

Ve bu ayet-i celileden sonra birden bire içki içmenin yasaklanması sağlanamadı…

Bir müddet sonra “Nisa” suresinin 43. Ayeti geliyor.

“Ey iman edenler! Sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar, bir de -yolcu olmanız durumu müstesna- cünüp iken yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın”

Bu da yetmiyor..

Tümüyle içki içilmesinin kökten yasaklanması elde edilmeyince..

Bir müddet sonra içki ve kumarın yasaklanmasıyla ilgili “Maide” suresinin 90. Ayeti yer yüzüne nail oluyor..

Böylece...

Hem içki, hem kumar, hem tüm cahiliye adetleri kökünden kaldırılıyor.

İçkinin üç aşamada ancak yasaklanması gibi, anayasa değişimi de birden bire gerçekleştirilemiyorsa, aşama aşama değiştirilebilir.

Ve böylelikle bu millet hak ettiği ter-u taze bir anayasayla tanışmış olacaktır.

Bu da elbette ki parlamentodan bekleniyor..

Başta CHP dahil olmak üzere birçok parlamenter ilk etapta anayasanın tümü üzerinde belki anlaşmaya varamayabilirler..

Yine de bir şey olmaz.

Peyderpey değiştirilir…

Ki AK Parti güçlendikçe vesayetçi anayasa tam manasıyla kökünden kalkacaktır.

Ümit ediyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.