Türkiye-Almanya; ilişkiler nasıl düzelir, Hükûmet ne yapmalı?

A -
A +
Açık söyleyelim, Almanya’nın tehditleri ciddi.
1-Artık Türkiye’ye gelecek Alman turistlere  “Sizin hayatınızı garanti edemem” diyor. Şu demek. Tur operatörleri turistleri kişi başına 7 Euro’ya sigorta ediyor, bu miktar 40-50 Euro’ya çıkacak ve turistin tercihini etkileyecek. Bu yıl Türkiye’ye gelen Alman turist 2,5 milyon civarında. Artık rezervasyonlar yapıldığı için düşmez ama gelecek yılın rezervasyonları olumsuz etkilenir.
2-Gümrük Birliği anlaşmasında Türkiye’nin aleyhine olan noktaların değiştirilmesi için görüşmeler 25 Temmuz’da başlayacak. Almanya bu görüşmeleri bir yıl ertelettirmeye çalışıyor.
3-Almanya, yatırımcılarına “Riskinizi kendiniz taşıyın, size garanti vermiyorum” diyor.
4-Aynı şekilde ihracatçının risk durumunda zararlarını karşılayan Almanya keza garanti vermiyor.
5-Yardımları keseceğiz diyor. Bu kısmı palavra çünkü Almanya Türkiye’ye 1994 yılından beri “gelişmiş ülke kapsamında” gördüğü için yardımı zaten kesti. Ancak bu konuyu AB’ye taşıyacağını söylediği için tehdit ciddi.
 
NE YAPMALI?
 
Türkiye İncirlik ve ardından da Konya kozunu iyi oynadı. Bu iki üssün Almanya için kullanılabilir olmaktan çıkması, üstelik NATO ve ABD’nin bu durumu “İki ülke arasındaki sorun” olarak nitelemesi Almanya’yı çıldırttı. Çünkü Orta Doğu’daki egemenlik ve varoluşlarının önünde ciddi bir bariyer oluşturdu bu durum.
Almanya bu yüzden Deniz Yücel ya da Büyükada ajanlarına sahip çıkarak, ülkelerindeki FETÖ’cüleri ve PKK’lıları besleyerek Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışıyor.
Bir kere şu bilinmeli. Çifte vatandaşlıkta hangi ülkenin sınırları içindeysen o ülkenin kanunlarına tabi olursun. Bir diğer ülke senin hakkında “Benim vatandaşım” diye hak iddia edemez. Deniz Yücel çifte vatandaştır ve Türkiye sınırları içine girdiği andan itibaren de Türk vatandaşlığı devreye girer. Bu iyi anlatılmalı.
Almanya hükûmeti bunlara yukarıdaki hususları ekledi ve ülkedeki camilerin FETÖ’cülere devri için fikir jimnastiği yapıyorlar.
 
TÜRKİYE’NİN KOZLARI
 
1- Türkiye’nin elindeki en önemli koz tabii ki GERİ KABUL ANLAŞMASI.
Sigmar Gabriel önceki gün “Türkiye’ye yardımları keseriz” dediğinde ona “Hani şu Geri Kabul Anlaşması karşılığı vermediğiniz yardımlar mı?” diye laf sokuşturmakla olmaz. Mevlüt Çavuşoğlu ve hükûmetin yapması gereken, artık uygulanmaz hâle gelen ve Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’ye bilmem kaçıncı kazığı olan bu Geri Kabul Anlaşmasınıanlaşma hükümleri tek taraflı olarak yerine getirilmediği için feshetmesidir.
“Bu son kozumuz, harcarsak elimizde bir şey kalmaz” da denebilir.
Hayır, öyle değil. Türkiye böylesine ağır bir yükü taşımak zorunda değil. Anlaşma yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Türkiye on binlerce mültecinin Avrupa’ya gitmesinin önüne geçti. Bir de bunun için teşekkür ediyorlar. Geçiniz. Anlaşma derhal feshedilmeli.
2- 1985 yılında Almanya ülkemiz hükûmetine bir başvuruda bulunarak “Biz Orta Doğu ile ilgilenemiyoruz çünkü bu coğrafyaya nüfuz edebilecek bir merkezimiz yok. Acaba elçilik içinde bir kulübe açabilir miyiz” dediler. Hükûmetimiz bunu seve seve kabul etti. O kulübe kısa zamanda BND’nin Orta Doğu istihbarat merkezine dönüştü. 32 kişiyle başladılar çalışmaya, şimdi yüzlerle ifade ediliyor. Ajanlar, Büyükada’da yakalananlar ya da Deniz Yücel gibi çeşitli kılıklarda buradan yönlendiriliyorlar. Ama asıl mühim olan şu. Orta Doğu odaklı çalışma için izin isteyerek başlayan Almanya artık neredeyse tamamen Türkiye’yi dinlemeye, izlemeye ayırmış durumda bu merkezdeki enerjisini. İşte Alman elçiliğinin bahçesindeki bu merkez derhal kapattırılmalı ve burada iş gören BND ajanları ülkemizden defedilmelidir.
3- Tüm bunlara paralel olarak üst düzey temaslarla mantıklı ve izan sahibi biri olarak tanınan Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmaier Türkiye’ye davet edilmeli ve ülkemizin ne istediği, hassasiyetleri anlatılmalı. İkili ilişkilerin düzeltilmek istendiği ama Almanya’nın FETÖ ve PKK konusunda çaba göstermesi, somut adımlar atması istenmeli...
TAVAK(Türk-Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı) Başkanı Faruk Şen’in değerli katkılarıyla hazırladığım bu öneriler hükûmet için bir değer teşkil eder mi tabii bilmiyorum ama umudumu muhafaza ediyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.