Bir elin nesi var, İki elin sesi var derken Atalarımız aslında bizlere olayı bütünsel olarak görmeyi bir el ile yapacaklar sınırlı iken iki el başarabileceklerimizin tabii ki aklımızı kullanarak sınırsız olduğunu söylemek istemiş olabilirler mi?

Turgut Özal Üniversitesi ismini Malatya’ya, Türkiye’ye ve Dünya’ya nam salmış isimden almış ki o ismin başarılarını eğitim, öğretim, akademik çalışma ile ortaya koyup Malatya adını duyurmaya çalışıyor Prof. Dr. Aysun Karabulut ve ekibi.

Malatya’nın ilk kadın Rektörü olan ve bence Malatya’da siyasiler dahil olmak üzere herkesin desteğini vermesi gereken Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut ile geçenlerde MansetMalatya.com olarak ben Berkman Dulcan sohbet etme fırsatı buldum…

1930 lu yıllarda Biodizel yakıt üreten bir ülkeden 2000 li yıllarda tarımsal ürünler dahil bir çok ihtiyacı ithal eden bir topluma doğru giderken Sayın Rektör ilk önceliklerinin Eğitimin yanı sıra Malatya’da tarıma elverişli toprakların bilimsel çalışmalarla veriminin artırılarak, gerek teknolojik alt yapıyı sağlamak gerekse Üniversite Sanayi işbirliği ile birlikte daha kaliteli ürünlere imza atmak olduğunu belirtiyor ve ekliyor Malatya’da bir Tohum Bankası neden olmasın?

EĞİTİM VE TEKNOLOJİNİN TEMELİ ÜNİVERSİTEDE ATILIYOR

Şimdi Turgut Özal üniversitesine geri döneceğim lakin Hollanda’nın başarısı doğru destekleme politikaları ile yön verilen üretim, pazarlama ve dağıtım ağı sisteminin birlikte işleyişinden geliyor. Ancak bu sistemin en önemli ayaklarından biri de eğitim ve Ar-Ge çalışmalarının temelinin atıldığı üniversiteler.

Hollanda’da üniversitelerin tarımda odaklandığı ana konuların başında, gıda üretimi, gıda tüketim artışı, yaşam alanı, gıda sağlığı ve geçim var. Üniversitelerin gıda üretimi konusunda asıl odak noktası az girdi ile iki katı ürün alarak verimi artırmak. Buna “24’üncü Yüzyıl” tarımı deniyor.

Üniversitelerde araştırma amacıyla oluşturulan tarla ve seralar, tarımdaki yeni gelişmeler hakkında bilgi almak isteyen bütün üreticilere açık.

Üniversitelerdeki araştırmalar, üretici-devlet-özel sektör ortaklığı ile destekleniyor. Hollandalılar bu işbirliğine, “Başarıyı sağlayan altın üçgen” adını veriyor.

Başarının ana unsuru ‘Bir şey üzerine odaklanıp beraber çalışmak’ olarak tanımlanıyor. Bu da sektörü daha güçlü ve ekonomik açıdan daha mücadele edilebilir hale getiriyor.

ÜRETİCİ BİRLİKLERİ, ÜNİVERSİTELER VE KOBİ’LERİN SİNERJİSİ

Burada rakamları konuşurken tarımsal ürün ithalatına değinmekte de yarar var. Hollanda’nın yıllık tarım ürünleri ithalatı geçen yıl 94,5 milyar Euro olarak gerçekleşmiş. Bu ithalatın yüzde 59’u AB ülkelerinden, yüzde 41’i de dünyanın diğer ülkelerinden. Avrupa’nın en büyük limanı olan Rotterdam, Hollanda dış ticaretinde büyük bir avantaj sağlıyor. Hollanda tacirlerinin yüzlerce yıllık dünya ticareti tecrübesini de unutmamak gerekir.

Örneğin, süs bitkileri dünyanın farklı coğrafyalarında üretilseler de yine dünyanın farklı bölgelerine Hollanda’daki mezatlardan dağıtılıyor. Meyve üretimi pek fazla olmasa da ihraç edilen Hollanda tarımsal ürünleri arasında görülen meyveler daha ziyade yurt dışından ithal edilip tekrar AB’nin farklı ülkelerine pazarlanıyor. Bu ürünlerin üretiminde fide, çelik ve tohumların Hollanda tarafından sağlandığı uygulamalar da epeyce yaygın…

Bunu duyunca tüm Ar-Ge desteği devletten geliyor anlamı çıkartmayın sakın. Üretici birlikleri, üniversiteler, araştırma enstitüleri ve KOBİ’ler hep birlikte müthiş bir sinerji yaratmış durumdalar; devlet, girişimleri ve yatırımları kolaylaştırma ve kontrolü sağlamada daha önemli bir rol oynuyor.

ARAŞTIRMA ENSTİTÜLERİ SÜREKLİ OLARAK YENİDEN YAPILANIYOR

Topraklar tarıma uygun hale getiriliyor.

Tarlaları nadasa bırakmak yerine akılcı münavebe uygulamaları ile topraklar bir taraftan ıslah edilirken verimliliği de daim kılınıyor. Yüzyıllardır bu olumsuz doğa koşullarına karşı devam eden yoğun çabalar Hollanda’da müthiş bir mühendislik altyapısı oluşturmuş…

Mühendislik altyapısı deyince sadece inşaat anlaşılmaz umarım. Ziraat mühendisliği konusunda Wageningen Tarım Üniversitesi dünyanın en saygın eğitim kurumlarından olma özelliğini yıllarca sürdürdü. Wageningen çevresinde bulunan farklı konulardaki tarımsal araştırma enstitüleri de doktora eğitimi verecek düzeyde çalışmalar yapıyordu.

Şimdi bu çalışmaların Battalgazi’de yapıldığını hayal edin bakalım. Örneğin Turgut Özal Üniversitesi ile Ticaret ve Sanayi Odası işbirliğini ya da Battalgazi’de ki tarıma dayalı alanların veya sadece Battalgazi için değil Malatya’nın tüm ilçeleri için siyaset karıştırmadan yapılacak protokollerle Üniversite Belediye işbirliğinde toprakların tarımsal zenginliğini ön plana çıkartarak destek alınsa nasıl olurdu.

Prof. Karabulut süs bitkileri yönünden Turgut Özal Üniversitesinde çalışmaların yapıldığını kısa bir dönem sonra isteyen kişilerin Üniversitemizden süs bitkisi alabilecekler duruma geleceklerini söylerken gözlerinde ki ışıltı inanın ne kadar çabaladığını gösteriyordu.

Kısa bir süre önce her ne kadar Malatya için büyük bir proje olsa da çok ön plana çıkamayan yaklaşık 10 yıldır acı kayısı çekirdeği üzerinde yürütülen bilimsel ve akademik çalışmaların bir sonucu olarak Prebiyotik Kayısı Ekstresi Üretim Tesisini Malatya Turgut Özal Üniversitesi bünyesinde kurularak faaliyetlerine başladı.

Doğu Anadolu Projesi (DAP desteği ile Malatya Turgut Özal Üniversitesi Kayısı ve Kayısı Ürünleri Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi bünyesinde kurulan Acı Kayısı Çekirdeği Prebiyotik Kayısı Ekstresi Üretim Tesisini faaliyete geçti.

Acı kayısı çekirdeğindeki sır, Kaysır olarak üretildi ve Kaysır, stresi önleme, kanseri önleme, var olan kanserin ileri süreçte tedavisine ayrıca obezite hastalarını tedavisinde ve cilt bakımında kullanılan ürünün geliri burs olarak öğrencilere dağıtılacak evet yanlış anlamadınız burs olarak dağıtılacak…

Şimdilik burada bırakalım sohbetten bizde kalanları ve size aktardıklarımızla sınırlandıralım…

Sayın Rektörümüzden aldığımız söz üzeri kısa bir süre sonra yapacağımız geniş röportajı sizlere aktarmak nasip olur bizlere diyelim…