1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Trump Yönetimiyle Görüşmelerden Ne Çıktı?
Trump Yönetimiyle Görüşmelerden Ne Çıktı?

Trump Yönetimiyle Görüşmelerden Ne Çıktı?

Trump’ın dış politika ekibi, son bir haftada Ankara ile temaslarını sıklaştırdı. Görüşmelerde Suriye’de yapılacak olası işbirliğinin detayları konuşulurken, İran’ın bölgede artan etkisinden duyulan rahatsızlık da önemli bir gündem maddesi oldu.

20 Şubat 2017 Pazartesi 16:52A+A-

Haber-Analiz: Ece Göksedef / Al Jazeera

Trump yönetiminden Ankara’ya ilk ziyaret, Erdoğan ve Trump’ın 8 Şubat’taki telefon görüşmesinden bir gün sonra, CIA Direktörü Pompeo tarafından yapıldı. İki gün boyunca Ankara’da Hakan Fidan, Erdoğan ve Başbakan Yıldırım’la görüşen Pompeo’ya çeşitli dosyalar verildi.

Bunlardan ilki, Suriye’de PKK’nın uzantısı olan PYD/YPG’ye verilen desteğin kesilmesi, bu güçlerin Menbic’den çekilmesi ve Rakka’da YPG yerine Ankara ile işbirliği yapılması oldu.

İkinci dosya Gülen’in iadesiyle ilgiliydi. 15 Temmuz darbe girişiminde Gülen’in rolünü ortaya koyan kanıtlar Obama döneminde Adalet Bakanlığı’na sunulmuş olsa da bir kez de Pompeo’ya aktarıldı.

Pompeo’nun Ankara ziyaretiyle aynı gün Binali Yıldırım da ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ile telefon görüşmesi yaptı. Pence görüşmede ‘ABD-Türkiye ilişkileri için yeni bir gün’ ifadesini kullandı.

Görüşmelerden birkaç gün sonra Dışişleri Bakanlık Müsteşarı Ümit Yalçın, Washington’a gitti. ABD’nin yeni yönetimiyle ilişkilerin geliştirilmesi için dosyalar üzerine çalışan Yalçın, yakın zamanda yapılması planlanan ilk Trump-Erdoğan buluşması için de takvim üzerine çalıştı.

Üç günde dört üst düzey görüşme

Liderlerin telefon görüşmesinden iki hafta sonra görüşme trafiği sıklaştı. Önce 15 Şubat’ta Brüksel’deki NATO Savunma Bakanları toplantısında Fikri Işık ve James Mattis bir araya geldi. Mattis, Trump’ın IŞİD’le mücadele stratejisi geliştirmesi için Şubat sonuna kadar tam yetki verdiği iki kişiden biri.

Mattis, Fırat Kalkanı Operasyonu’nda Türkiye’ye verilen desteğin artacağını ifade etti. Işık, YPG’ye verilen destekten duyulan rahatsızlığı bir kez daha dile getirdi. Zira Obama döneminde verilen yetki kapsamında YPG’ye silah desteği sürüyor. Yine aynı dönemde YPG’nin başlattığı Rakka’yı kuşatma operasyonu da sürüyor. YPG, Rakka’ya 9 km yaklaşmışken ABD jetleri de ilerleyişi hızlandırmak için Rakka çevresindeki IŞİD mevzilerini bombalıyor.

Mattis ve Işık görüşmesinden sadece bir gün sonra, Almanya’nın Bonn şehrinde 16 Şubat’ta yapılan G20 Dışişleri Bakanları toplantısında iki ülke dışişleri bakanları, Çavuşoğlu ve Tillerson ilk yüz yüze görüşmelerini yaptı. Gündemde yine IŞİD’le mücadelede işbirliği ve Gülen’in iadesi vardı.

Yine bir gün sonra, 17 Şubat’ta ABD Genelkurmay Başkanı Dunford, Türk mevkidaşı Hulusi Akar’la görüşmek üzere İncirlik’teydi. Dunford, Trump’ın Mattis’le birlikte tam yetki verdiği ikinci kişi.

Görüşmenin ardından TSK’dan yapılan açıklamada “PKK ve DAEŞ’le mücadelede fikir birliği olduğu teyit edildi” açıklaması yapıldı.

18 Şubat akşamı da Münih Güvenlik Konferansı’na katılan ABD Başkan Yardımcısı Pence ile Binali Yıldırım, ilk yüz yüze görüşmelerini yaptı. PYD’ye verilen destek ve Gülen’in iadesi yine gündemdeydi. Pence, bu konuların dikkatle incelendiğini Yıldırım’a söyledi.

Rakka planları

Çavuşoğlu, Dunford-Akar görüşmenin ardından ABD'den özel kuvvetlerin de Rakka'da sahaya inmesi talep edildiğini belirtti. Türk ve ABD özel kuvvetlerinin, yerel güçlere destek vermek için sahada olması üzerine yapılan planlar için iki yol var.

Birincisi El Bâb üzerinden gidilmesi, ancak bu yol yaklaşık 180 km ve IŞİD'in kontrolü altında. Rusya da Ankara'yı "El Bâb'dan daha güneye inmemesi" konusunda uyarıyor.

Diğer yol ise PYD kontrolündeki bölgeleri kullanmak. Bu plan da gündemde. Ancak Rakka'ya ulaşmak için PYD güzergâhını kullanma ihtimali dışında Ankara, PYD'nin plana dâhil olmasını istemiyor.

Washington henüz kararını vermedi. Türkiye'nin rahatsız olmayacağı en uygun plan için görüşmeler sürüyor.

El Bâb’da ise TSK destekli Özgür Suriye Ordusu birlikleri temkinli ve yavaş şekilde ilerliyor. ABD öncülüğündeki koalisyonun desteği hâlâ kısıtlı. Pentagon, desteği artırmak için Trump’ın karar vermesini bekliyor.

“Fırat’ın doğusunda olanlara dokunmayacağız”

Cumhurbaşkanı’nın baş danışmanlarından İlnur Çevik, ABD’de yeni yönetimle Rakka ve güvenli bölge konularında işbirliği yapılırken, bazı şartlar dâhilinde PYD’ye yaklaşımda değişiklik olabileceğinin sinyallerini de verdi. New York Times’a konuşan Çevik, Trump’ın, Obama’nın Rakka için YPG’yi destekleme planını durdurduğunu ve Ankara’nın memnuniyetini anlattı.

Henüz kesinleşmese de Trump’ın planı doğrultusunda “Suriye’nin kuzey doğusunda Kürt varlığının bir yere kadar tolere edilebileceğini” belirten Çevik, Fırat’ın batısında Arapların çoğunlukta olduğu bölgelerde ise bunun kabul edilemeyeceğini söyledi.

“Fırat’ın batısından, Menbic’den onları atacağız. Fırat’ın doğusunda olanlara dokunmayacağız” ifadesini kullanan Çevik, PYD’nin PKK ile atasına mesafe koymasının önemli olduğunu söyledi ve ekledi: Onlar da bir başka Barzani olamazlar mı? Barzani’nin Türkiye ile mükemmel bağları var.”

Güvenli bölge için detaylar da görüşülüyor

Güvenli bölge fikrini Trump sıklıkla dile getiriyor. Trump’ın asıl amacı, mülteci akınını engellemek. Türkiye için önemli olan ise PYD’nin kontrol ettiği bölgeleri kapsamaması. Bu konuda görüşmeler sürüyor.

Ankara, Fırat Kalkanı Operasyonu’yla ele geçirilen bölgeleri yeniden inşa ederek ve tam güvenliği sağlayarak, güvenlikli bir bölge yaratmayı da Washington’a teklif etti. Ancak güvenliğin sağlanması için Washington’dan yerel güçlerin eğitilmesi ve silah desteği verilmesini talep ediyor.

Riyad dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Washington'la yürüttükleri güvenli bölge görüşmeleri için "Şimdi Trump, ‘Ben bu işin mali olayını çözerim’ diyor. İkili görüşmede, bu işte herhalde bizim önümüzü açacaktır" dedi.

Trump ve Erdoğan’ın Körfez ülkelerinden destek talebi

Bunun için Körfez ülkelerinden de destek isteniyor. Erdoğan’ın 12-16 Şubatta yaptığı Körfez turunda bu konu da gündemdeydi. Birleşik Arap Emirlikleri merkezli El Arabiya’ya verdiği röportajda Erdoğan, "Tabii burada özellikle başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinin de ciddi desteğine ihtiyacımız var. Diyoruz ki Suriye'nin kuzeyinde Cerablus ile El-Rai arasında güneye doğru şöyle bir 30-40 kilometre, bu bölgede bir terörden arındırılmış güvenli bölge ilan edelim. Orayı aynı zamanda uçuşa yasak bölge ilan edelim. Eğit-donat yapmak suretiyle de oradaki milli orduyu yetiştirelim. Ben Suudi Arabistanlı kardeşlerimle de bu konuları görüştüm. Bunları ABD’yle de görüştüm” ifadelerini kullandı. Erdoğan, Riyad dönüşünde de PYD ve terörden arındırılmış bölge konularında Kral Selman'la 'tam bir dayanışma içinde' olduklarını söyledi.

Trump da 30 Ocak’ta Suudi Kral Selman’la yaptığı telefon görüşmesinde güvenli bölge konusunda destek istemişti. Görüşme sonrası Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “iki liderin Suriye dâhil bölgedeki güvenlik sorunlarında birlikte hareket etme konusunda uzlaştıkları” belirtildi.

Trump döneminde İran faktörü

Ankara-Washington hattında sıklaşan görüşmelerde Türkiye’nin gündeminde olan PYD’ye destek ve Gülen’in iadesi konularının yanı sıra, ABD’nin de bir gündemi vardı: İran’ın bölgede artan etkisi.

Pence-Yıldırım görüşmesine kadar yapılan hiçbir açıklamada, Türkiye’nin hassasiyetleri göz önünde bulundurularak bu konuya yer verilmedi. Ancak Yıldırım görüşmesinin ardından Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada ilk kez “Her iki lider de İran’ın bölgede istikrarı baltalamasına izin vermeyecekleri konusunda mutabık kalmışlardır” ifadesi yer aldı.

Trump, İran ile imzalanan nükleer anlaşmayı ve yaptırımların kaldırılmasını sert bir dille eleştiriyor. Göreve geldikten sonra da “Gördüğüm en kötü anlaşmalardan biri” demiş, İran’a yaptırımların sürmesi gerektiğini söylemişti. Trump, İran’ı terörü desteklemekle suçluyor.

Bölgedeki en büyük müttefiki olan İsrail’le ilişkilerini Obama dönemine kıyasla daha ileri düzeye taşıyacağını belirten Trump, İsrail Başbakanı Netanyahu’yu da geçen hafta Washington’da ağırladı. İkilinin görüşmesinden ‘iki devletli çözümden vazgeçilebilir’ mesajı çıktı. Trump, ABD Büyükelçiliği’ni de İsrail’in istediği gibi Tel Aviv’den Kudüs’e taşıyabileceğini söylemişti.

İsrail’in bölgedeki en güçlü düşmanı olan İran, Lübnan ve Filistin’de desteklediği gruplar aracılığıyla İsrail güvenlik güçlerine de saldırılar gerçekleştiriyor. ABD’nin İran’a yönelik söyleminde en önemli faktör de bu.

Trump’ın bu sebeple Suriye dâhil bölgedeki siyasi süreçlerde İran’ın etkisini kırmaya yönelik bir politika izleyeceği, bunun için de Körfez ülkeleri ve Türkiye ile işbirliğini artıracağının işaretlerini veriyor.

Göreve gelmesinin ardından ilk telefon görüşmelerini Körfez ülkelerinin liderleriyle yapmasının ve güçlü işbirliği mesajını vermesinin altında aslında bu sebep yatıyor.

Obama döneminde imzalanan anlaşma sonrası İran’la uzun yıllardır süren düşmanlıkları sebebiyle başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleri, Washington’a mesafe almıştı. Trump, ilişkileri yeniden eskiye döndürmek için ilk telefon görüşmelerini Körfez liderleriyle yaptı. Suriye krizini çözmek için de Körfez ülkelerinin desteğinin önemine işaret etti. Kral Selman’la yaptığı görüşmede de "İran'la nükleer anlaşmanın dikkatli şekilde takibinin önemine ve İran'ın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı eylemlerine" dikkat çekti.

Adeta bir tampon bölge olarak diğer Arap ülkeleriyle İsrail arasında kurulmuş olan, İsrail’le ateşkes anlaşması da bulunan Ürdün Kralı da, 20 Ocak’tan sonra Washington’ı ziyaret eden ilk lider olmuştu. Trump, Obama döneminde azalan askeri desteğin yeniden artırılacağı sözünü vermişti.

Bu gelişmelerin Rusya, İran ve Türkiye’nin Suriye için işbirliği yaptığı ve ülke genelinde kısmen stabil bir ateşkese varılmasıyla aynı zamana denk gelmesi dikkat çekici. Zira Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Trump yönetimiyle temasların arttığı bu dönemde çıktığı Suudi Arabistan, Katar ve Bahreyn turunda Suriye’de işbirliğini masaya yatırdı.

Görüşmeleri takip eden Türk yetkililerin Al Jazeera'ye verdiği bilgiye göre, Suriye savaşında muhalifleri destekleyerek Türkiye ile aynı pozisyonda yer alan Riyad ve Doha’nın yanı sıra, Körfez İşbirliği Teşkilatı dönem başkanı Bahreyn’de de hem güvenli bölge için hem de Suriye’de süren operasyonlar için destek istendi. Liderler, siyasi süreçlerde de Körfez ülkelerinin katkısının artması gerektiğini görüştü.

Washington ile görüşmeler sıklaşmışken Ankara’nın Suriye konusunda Körfez ülkeleriyle işbirliğini artırma önerisi tesadüf değil.

 

HABERE YORUM KAT

1 Yorum