Amerika için; Kürt-Türk birbirine girmiş, Arap-Acem savaşmış, hiç umurlarında bile değil, hatta böylesi çatışmalardan cidden hoşnut olup keyfini çıkarıyorlar. Şayet bu Müslüman topluluk ırki farkındalık saiki ile birbirine girmek/saldırmak yerine; Kur’an’ın işaret ettiği Tevhid ekseninde birlik ve beraberlik içerisinde olurlarsa, esasen o zaman huzursuz olurlar ve kendileri için tehdit unsuru taşıdığı korkusuna kapılırlar. O sebepledir ki, stratejistleri ve sosyal bilimcileri İslam âleminin yumuşak karnını çok iyi biliyorlar, tez ve antitezlerini bir birine çatıştırmayı ve zayıf noktalarını gayet iyi biliyor ve oyunlarını bu realite üzerine bina ediyorlar. Müslümanlar da, ne yazık ki, Amerika’nın kendileri için biçtiği rol ve tezgâhladıkları bu oyunda rahatlıkla figüranlık yapıp, kurdukları oyunlarına teşne olabiliyorlar.
Hatırlarsanız, Trump iktidara geldiğinde verdiği ilk demeç, “Kürtler cesur bir millettir, onları çok seviyorum” mealinde bir takım sözler sarf etti, (acizane, bu sözün iyi niyet belirtisi olmayıp; içinde barındırdığı kötü niyeti anında hissetmiştim) ardından PKK ve türevlerine bol miktarda silah, mühimmat ve askeri teçhizat verdi ve onları Türkiye’ye karşı her an patlamaya hazır bir bomba halinde teyakkuzda tuttu. Diğer taraftan da, “Türkiye bizim müttefikimizdir, liderleri Erdoğan çok cesur/zor bir liderdir” mealindeki mesajlarını verirken de bir yandan hem Türkiye’yi yanında ve kontrol altında tutmaya çalışıyor; diğer taraftan da bakıp beslediği silahlı karşıt Kürt unsurlarını da tahrik ve tazyik etmekten geri durmuyordu. Keza, her iki tarafın radikal milliyetçilerini birbirine karşı bileyerek, karşılıklı kin ve düşmanlığı körüklemek ve böylelikle çatıştırmak için aktif fay hattı gibi her an gergide tutmak ve şimdilerde olduğu gibi birbiriyle çatışır hale getirmekti esas amacı.
Peki, şimdi ne diyor?
Şimdi de diyor ki; “Kürtler ile Türkler birbirlerinin doğal düşmanıdırlar” Fitneyi, fesadı, kışkırtıcı-çatıştırıcı dilini görüyor musunuz? Israrla ve inatla Kürt-Türk çatışmasının yaygınlaşmasını istiyor ve bunu körüklüyor. İşte geldiğimiz nokta bu, bizleri koymaya çalıştığı kalıp, bu kalıp!
Aynı şekilde İran ve S.Arabistan’ı dağıtmak için de, S. Arabistan’ı şimdilik yanında tutup onları İran’a karşı kışkırtarak, bir yandan da Arap-Acem savaşını gergef gibi işlemeye çalışıyor. Dikkat ediyorsanız, Araplarla Acemler arasında da ciddi, fakat kendileri tarafından türetilmiş yapay bir ihtilaf var ve bu ihtilaf bahane edilerek her an birbiriyle çatıştırılmaları an meselesi. İşte bunun da mucidi ABD.
Ah, keşke Müslümanlar kurgulanmış bu iğrenç oyunu anlayıp bu oyuna karşı dalgakıran vazifesi görecek ortak hamleler geliştirebilseler!
Peki, ama ABD neden bu tür oyunları kurguluyor?
Nedeni gayet basit, İslam coğrafyasında emperyalizme karşı direnç gösterebilecek İran ile Türkiye ve bu ülkelerin içindeki farklı etnik yapıdaki Müslüman halkların olası birlikteliği küffarı fena halde ürkütüyor ve onların birlik ve beraberlik içerisinde olmalarını kendileri açısından potansiyel tehlike olarak görüyorlar. Diğer taraftan S. Arabistan şu an kendileri için bir tehdit unsuru oluşturmuyorsa da, Arapları bir yandan Türkiye’ye karşı kışkırtıyor, diğer bir yandan da Acemlerle çatıştırarak hem İran’ı zayıflatıp çaptan düşürmek ve hem de şimdilik güdümünde tuttuğu S. Arabistanlı Arapların bir yandan enerji kaynaklarını sömürmek ve bankalarındaki paralarına el koymak, diğer yandan da kolu-kanadı kırık, kıpırdayamaz bir Türkiye, İran ve S. Arabistan üretmek, amaç bu…
Tüm bu oyunlar çıplak gözle görülüyorken, İslam’ın tevhid şuurundan bihaber, doğrudan ya da dolaylı olarak ABD’nin güdümüne girmiş ferasetten yoksun Müslüman kitlesi her an başına gelebilecek belaları ne yazık ki idrak edemiyor. Bir tek İslam coğrafyasında çatıştırmayı başaramadıkları milletler, içimizdeki Lazlar ile Gürcüler. Demek ki, şimdilik onları birbiriyle çatıştıracak herhangi bir ihtilaf konusunu henüz üretememişler. Allah bilir, belki onlar için de ciddi bir çatışma aracını (Gürcistan-Lazistan devleti benzeri) üretme çabası içerisindeler. Günün birinde bunların arasında da bir ihtilaf zuhur ederse hiç şaşmayın, şimdiden söylüyorum kaynak belli ve kaynak yine ABD!
Bir diğer dikkat çekici nokta da, ırkları, mezhepleri ve meşrepleri ne olursa olsun, Hristiyanlar ve Yahudiler her ne hikmetse, can ciğer kuzu sarması gibi geçinip gidiyorlar. Birbirlerini ölesiye tutuyorlar, kendi aralarındaki olası bir takım ihtilafları da sulh yolu ile çözüyorlar. Suret-i kat’iyede kavga etmiyorlar. Sahi, siz hiç birbiriyle çatışan-kavga eden Yahudi ya da Hristiyan gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü onlar birbirlerinin dostu olduğunu kerim kitabımız Kur’an haber veriyor ve onlar da sanki bu ayeti kendilerine rehber edinmişler de o sebeple birbirlerine bulaşmıyorlar.
Esasen şaşılacak bir durum değil. Zira Mevla’mız kerim kitabımızın Maide suresinin 51. ayetinde dostluklarını açıkça bize haber veriyor ve diyor ki; “Ey iman edenler, Yahudileri ve Nasranileri (Hristiyanları) kendinize dost edinmeyiniz. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar…”
Ne hazindir ki, içine düştüğümüz ateş çemberinden çıkış yolunu da Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin bize gösteriyor ve iman ettiğimiz kitabımız Kur’an-i Kerim’in Hucûrat suresinin 9.ayetini okuyarak ve gereği gibi iman etmemizi hatırlatması bile, bizi gaflet ve dalalet uykusundan uyandırmaya yetmiyor. Demek ki, gereği gibi iman etmemişiz.
Peki, Hucûrat suresi 9.ayet ne diyor?
“Eğer müminlerden iki grup birbiriyle kavgaya tutuşursa hemen aralarını düzeltin; ikisinden biri diğerinin hakkına tecavüz etmiş olursa -Allah’ın emrine geri dönünceye kadar- haksızlığa sapanlara karşı savaşın; dönerlerse aralarındaki anlaşmazlığı adaletle çözüme bağlayın ve herkese hakkını verin. Allah hakkı yerine getirenleri sever”
İnanın bakıyorum da, sanki bu ayetleri en çok da, Yahudi ve Hristiyanlar tatbik ediyorlar. Bizim imamlarımız ise, bu ve benzeri ayetlerin manasından bihaber; içinde bir-iki yüz TL bulunan zarf beklentisi içerisinde cenazede, düğünde ve mevlitte teğenni ile lafzını okuyarak ümmeti uyuşturmakla meşguller ve ne yazık ki, halk da bu aldatmacadan memnun.
Ne diyeyim?
Allah bizleri gaflet uykusundan uyanmamızı nasip etsin.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Özgür Kocaeli Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Özgür Kocaeli Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Özgür Kocaeli Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Özgür Kocaeli Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.