|
Târihin silgisi, bir yanlışı düzeltti

Hatâ insana mahsus. Çocuk, A yazacağına B yazmışsa, öğretmen gördüğünde düzeltmesini söyler.

Silgi bu işe yarar. Silinir, doğrusu yazılır.

Bazen büyükler de hatâ yapar. Câmi yazılması gerekirken, müze yazılırsa, vakti gelince düzeltilir.

Ayasofya’nın da durumu budur.

Savaştan yeni çıkmış, güçsüz durumdayken, örtülü baskılar yüzünden alınan yanlış kararlar, vakti gelince değiştirilir.

Telâşa, patırtıya gerek yok.

*

Önce bir düzeltme yapalım.

“Ayasofya ibâdete açıldı” cümlesi tam olarak doğru değil.

Doğru olan şudur: “Ayasofya, tekrar ibâdete açıldı.”

Eskiden olduğu gibi.

*

Dünyadan gelen tepkilerin tek tip olmadığını görüyoruz.

Ülke yöneticilerinin hepsi ABD ve Yunanistan kafasında bakmıyor meseleye.

Türkiye’nin iç işleri olduğunu söyleyenler de var.

Biz de zaten öyle olduğu için bu kararı aldık geç de olsa.

Atina’daki veya Vatikan’daki bir târihî eserden bahsetmiyoruz.

Kendi ülkemizde, kendi şehrimizdeki bir bina üzerindeki tasarrufumuzu kullanıyoruz.

Geç kalma konusuna da fazla kafa takmayalım.

86 yıllık bir parantez, milletlerin târihinde ufacık bir noktadır.

*

ABD hayal kırıklığına uğramış. Öyle açıklama yaptılar.

Hayalleri neydi ki?

Ayasofya üzerinde ne tür hayallere sahiptiler?

Keşke bunu da açıklasaydılar.

Papa da konuştu. Acı çekiyormuş aynı sebeple. Geçer be… Alışılır zamanla.

*

Ayasofya’nın ibâdete açılması için hayatı boyunca mücadele edenlerin çoğu, bugüne yetişemedi.

Necip Fazıl bugünü göremedi.

Osman Yüksel Serdengeçti, Said-i Nursî, Ayasofya’da imam olmayı arzu eden Hüseyin Nihal Atsız da…

Onlar kadar bu sevdâya bağlı olan 15 Temmuz şehidimiz Mustafa Cambaz da göremedi.

Sultanahmet Câmii minaresinde bütün gece bekleyip sabaha kadar fotoğraf çekmişti.

Çalışma yapacağı her câmi için Diyânet’ten izin alırdı rahmetli.

Orası için de gerekli izni almış, minareye çıkmış. Görevliye “Sen kapıyı ört aga, ben sabaha kadar buradayım” demişti.

Niye o kadar uzun kaldığını sorduğumda, “Her saniye başka bir fotoğraf çıkıyor” dediğini hatırlıyorum.

Sabaha kadar orada, o muhteşem eseri seyrederek, binlerce fotoğraf çekmiş, dua etmişti.

Artık, bütün duaların kabul olduğunu biliyoruz.

*

Şimdi, gün sayıyoruz.

15’ten başladık, 14, 13, 12 derken, geldik bugüne.

Günler ne kadar ağır geçermiş meğer.

24 Temmuz günü Cuma namazıyla açılış yapılacak.

O gün orada buluşacağız.

Orada bulunamayanlar üzülecek.

Gidebilenler, torunlarına “Oradaydım” diye anlatacak.

Nasıl bir kalabalık olacağını şimdiden tahmin edebiliyoruz.

Belki Ayasofya ile Sultanahmet birleşecek. Az ötede biblo gibi duran Firuzağa Câmii de var.

*

O kalabalığı bir bütün olarak mı düşüneceğiz, her câmi ayrı mı olacak?

Karışıklık nasıl önlenecek?

Her nasıl olursa olsun, bir çözüm bulunur.

Esas mesele şu ki, artık egemenliğimizden emin olabiliriz.

Gerçekten bağımsız bir ülke olduğumuzu, kendi topraklarımıza sahip çıkacak güce sâhip olduğumuzu gördük ve cümle âleme gösterdik.

“Falanca ne der, filanca nasıl davranır?” düşüncesinden kurtulmanın güzelliği bir başka.

Şükürler olsun.

#Ayasofya
#Tarih
#Sultanahmet
#Cami
4 yıl önce
Târihin silgisi, bir yanlışı düzeltti
Her avuntu boş değildir
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü