MUSTAFA K. ERDEMOL kemalerdemol@yahoo.co.uk

Hanoi’deki küçük bir köyden gelmiş bir devlet Başkanı’ydı Tran Dai Quang. Vietnam Cumhurbaşkanı olmadan önce Vietnam Komünist Partisi Politbüro Üyeliği başta olmak üzere ülkenin en önemli kurumlarında görev almıştı. Cumhurbaşkanlığı Vietnam’da simgesel bir makam ancak Tran ülke siyasetinde öne çıkmış önemli bir figürdü. Görev süresi içinde ABD Başkanı Barack Obama’yı da ağırlamıştı ülkesinde. Çok ileri sayılmayacak bir yaşta öldü.

Polis kökenliydi Tran. Bu nedenle çok geniş yetkilerle Kamu Güvenliği Bakanı olarak görev yaptı uzun dönem. Bakanlığın görevleri arasında partiye yönelik iç/dış tehditleri engellemek de vardı. Tran Dai Quang Nisan 2016’da Devlet Başkanlığı’na getirilmişti.

Uzun süre kamu önüne çıkmadığı için hasta olduğuna ilişkin dedikodular sosyal medya aracılığıyla yayılmıştı zaten. En son 11 Eylül’de Endonezya Cumhurbaşkanı Joko Widodo’nun Hanoi’ye yaptığı ziyaret sırasında görülebildi ancak karşılama töreni sırasında tökezlemesi hastalık söylentilerini güçlendirmişti.

Kamu Güvenliği Bakanı olduğu döneme ilişkin batı basınında hakkında pek de olumlu yazılar çıkmadı. Bildik suçlamalardı ona da yapılan; muhaliflere baskı, gözaltı, kötü muamele gibi. Ancak Vietnam’ın uluslararası alanda suçlanmasına ya da kamu nezdinde mahkum edilmesine yol açacak ciddi bir iddia ortaya atılmış değildi.

Simgesel bir makam olmakla beraber sonuçta Tran’dan sonra göreve atanacak yeni Devlet Başkanı’nın izleyeceği ya da onaylayacağı devlet politikası nasıl olur gibi bir soru geliyor yine de akıllara. Ancak Vietnam’ın geleneksel dış politikasını değiştirecek bir atama olmayacaktır bu kanımca. Çünkü Vietnam’ın dış politikada “çok kutuplu dengeleme” politikası var. Çok da iyi sürdürülen bir politika bu.

Tek bir ülkeyle müttefik ilişkisi yok Vietnam’ın. ABD ve Çin dışında da bir dünya olduğunu biliyor, bu nedenle diğer büyük küresel aktörlerle ilişkilerin geliştirilmesi yönünde adımlar atıyor. Dediğim gibi bugüne kadar bu politikasında çelişkiye düştüğü olmadı. Bulunduğu coğrafyada bir çekim merkezi durumunda bir ülke Vietnam. 70’li yıllarda Kamboçya ile yaşanan sorunlar dışında bölgede sorun yaratmış da değil.

Bağımsız bir dış politikası var, bunu hakkıyla da uyguluyor. Büyük küresel güçlere kendini mahkum edecek siyasi/ekonomik bağlantıları da yok. Çizgileri belirlenmiş bir dış politikası olduğu için nasıl ki Tran seçildiğinde bir değişiklik olmadıysa yeni seçilecek devlet başkanı döneminde de bir değişikliğin olması beklenmiyor.

Hazır söz etmişken, Vietnam’ın Çin’le ilişkilerine de bir göz atmakta yarar var. İki ülke arasında ada kaynaklı bir sorunun varlığından haberdarız. Çin ordusu bu adalar etrafında avlanan Vietnamlı balıkçıları sık sık taciz ediyor, hatta bu tacizler can almaya kadar da gitti. Bu ciddi bir sorun tabii, Çin’in Vietnam’daki yatırımlarına hem kuşku hem de tepki doğurdu bu olaylar. İki ülkenin paylaşamadığı adalar Vietnam’ın üçünü kenti olan Danang’a bağlı. Çinli turizm yatırımcıları Vietnam vatandaşları aracılığıyla buradan turizm amaçlı çok sayıda toprak satın alıyorlar. Adların stratejik önemi dikkate alınırsa bu satın almaların Vietnam’da hoşnutsuzluk yaratmış olması anlaşılabilir. Bir saldırı olursa Vietnam’ı zayıf düşürecek sonuçlara yol açacağı korkusu duyuluyor. Bu nedenle bu satışların bazıları Vietnam hükümetince iptal de edildi.
Bu adalarda büyük petrol rezervleri de var, dolayısıyla iki ülke arasındaki sorunun çözümü kolay görünmüyor. Çin burada yapay adaylar da oluşturup, petrol arama çalışmaları yapıyor. Çin’in bu tutumu bölgedeki ülkeleri ABD’ye yakınlaştıran bir sonuç doğuruyor tabii.

Siyasi/ekonomik ilişkilerde gerginlik bir hayli yüksek olmasına rağmen Vietnam Çinli turistler sayesinde iyi bir gelire de sahip. Ama Vietnam’da çok etkili olan Çin mafyası da Çin’e karşı tepkilerin gerekçelerinden biri.

Henüz uluslararası platformlara taşınacak bir boyuta ulaşmamış da olsa ada sorunu ciddi bir krize de dönüşebilir. Bugüne kadar dönüşmediyse bunda Vietnam’ın itidalli tutumunun da büyük etkisi var elbette.

Tran Dai Quang’ın erken ölümü Vietnam siyasi mekanizmasında bir kırılmaya yol açmayacak kuşkusuz. Yeni devlet başkanını da yine bu adalar sorunu bekliyor.
Bakalım gelişmeler nasıl olacak.