"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Trafik ve meşrûtiyet

Zübeyir ERGENEKON
08 Eylül 2019, Pazar
“Meşrûtiyetin aklı kanundur, şahıs değildir.” 1

Muhterem ve muallâ Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri’nin bir asırdan daha uzun bir süre önce ‘meşrûtiyete şeriat namına sahip çıkmasının’ 2 kıymetini gün geçtikçe daha iyi anlıyoruz. Aradan geçen bu uzun zamana rağmen hâlâ meşrûtiyeti İslâmiyet’e ters zanneden ezhanın sıkıntılarını çekiyoruz. “Cumhuriyet ki adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir.” 3 izahının anlaşılmasına ne kadar muhtacız. Kanun hâkimiyetinin etkin olmadığı bir yerde sosyal hayatın nasıl zehirlendiğini / etkilendiğini bizim gibi ‘meşrûtiyeti’ tam kabullenememiş ülkelerde iliklerinize kadar hissedebilirsiniz. Hayatın her alanında… Yazının başlığında dile getirmeye çalıştığımız hakikat de bunun bir örneğinden ibarettir. Kanun hâkim değilse, karmaşa ve keyfi muamele hâkim olur. Ülkemizde trafikte yaşadıklarımız adeta bu hakikatin izahı gibidir.

***

Yukarıda yer alan düşüncelerimi son seyahatimde tekrar gözlemleme imkânı buldum. Şehirler arası yollarda yasal hız sınırlarının üzerinde araç kullanan sürücülerin polisi görünce hızlarını aniden yasal sınırların altına düşürmeleri beni güldürdü ve düşündürdü. Bölünmüş yollarda hız sınırı 110 km. (yola özel bir sınırlama yoksa) olmasına rağmen insanların polisi görünce yasal haklarını bile kullanmamaları üzerinde düşünmemiz gereken bir durumdur (Bahsettiğim olayda polislerin kontrol için araçları durdurmaları mevzubahis değildir). Araçlar polis aracının arkasında kuyruk oluşturarak itaatlerini gösteriyorlar! Aslında boş olan yolda bu sebeple düşük çaplı bir trafik yoğunluğu oluşuyor. Ya Rabbi! Nasıl acınası bir tablo! Böyle durumda karşılaştığım anlarda kanunun üstünlüğüne yaşamak ve ihsas etmek adına yavaş olan hızımı her seferinde daha da yükselterek polislerin yanından geçiyorum. 

Polisi görünce aniden hız düşüren sürücüleri de anlamıyorum. Sürücülerin ‘kanun hâkimiyetini’ anlamamalarını hiç anlamıyorum!

Şahit olduğum bu tablonun farklı açıklamaları olabilir. Sosyolojik ve psikolojik izahları/yansımaları vardır elbette. Demek ki bazı sürücülerde polisin kanundan daha güçlü olduğu ve kanunun hilâfına hareket edebileceği korkusu var. Herkesi eşit olarak bağlayan bir kanunda sürücülerin ‘polis aracına’ farklı muamele yapması ve kendi haklarından korkudan veya başka nedenlerden feragat etmeleri düşündürücü bir durumdur. Bu durum bize insanlarımızın hâlâ kanunu değil, keyfi muameleleri ve şahısları üstün gördüğünü göstermektedir.

Medeniyette ve teknolojide üst seviyelerde yaşadığımız şu günlerde zihinlerde böyle ‘kolay’ meselelerin hallolmamış olmadığını görmek gerçekten acı bir durumdur. Bindiğimiz arabalar, kullandığımız teknolojiler ‘üniversite ve idadiye’ derecesinde iken, o arabanın içindeki sürücülerin zihinleri hâlâ ‘iptidaî’ derecesinde ne yazık ki!

***

Konu ile alâkalı bahsetmek istediğim ikinci tablo İstanbul’dan ve meşrûtiyetin ‘meşveret’ yönü ile alâkalı. İstanbul’da Anadolu yakasında yolcuları Sabiha Gökçen Havalimanı’na götüren bazı hatlar vardır: e10, e11 ve 16s hatları gibi. 

Bu hatları kullandığımda gözlemlediğim ilginç tablo şudur: Bu hatlar genelde ‘uzun yol yolcularını’ havalimanına bırakmak / almak üzere çalıştığı halde, valizlerin-çantaların nereye konulacağı düşünülmeden ‘standart’ tasarımda hizmet vermektedir (Daha önce gözlemlediğim bu bilgi, yazı yayınlamadan Beyaz Masa Alo153 aranarak teyid edilmiştir). Yolcuların beraberinde getirdikleri valizleri, çantaları koyacak özel tasarımda araçlar yoktur. Valizler ortadaki boşluklara gelişigüzel yerleştirilir ve önce inmek isteyen yolcunun valizi altta kaldıysa inmesi probleme dönüşebilir. Yolcular eşyalarını nereye koyacağı ve eşyalarla birlikte bileti nasıl okutacakları konusunda mütehayyir kalabilirler! Bu hâl her gün yaşanır, ama her gün göz önünde olan bu ihtiyaca çözüm üretilmez! Neden diye sorsak cevabı meşrûtiyete uzanıyor… “’Neme lâzım, başkası düşünsün’ istibdadın yadigârıdır.” 4 der Muhterem ve Mualla Üstadımız… Zihinlerin meşverete, yeni fikirlere alışık olmadığı ve fikrin esasında değer görmediği bir toplumda hiçbir fert hürce fikirlerini paylaşmaz. Fikirlerini, isteklerini gerekli mercilere iletmez, olanı olduğu gibi kabullenir; gelişmesi için çaba sarf etmez. İdareciler de durumu fark etmez ve basit bir sorun devam eder gider… İşin idarecilere bakan tarafında yine meşveret vardır. İnsanın onuruna, insanın kerîm oluşuna göre hizmet verme gayreti olmaz yöneticilerde de. Toplumun yaşadığı sıkıntılar hakikî bir meşveretle gündeme gelmez… Kısaca yine Üstadımızın dediği gibi âli hisleri uyandıran ve insanları şevklendiren hürriyettir, meşrûtiyettir. İnsanı hayvanlıktan kurtarır meşrûtiyet… 5

Yaratılmışları ‘bir ve eşit’ kabul eden meşrûtiyet anlayışı, insanları zilletten, dalkavukluktan, riyadan ve şirk-i hafiden kurtarır. 

İngiltere’de yaşayan bir Türk’ün hatıralarını dinlediğimde bu hususa şahit olmuş ve şaşırmıştım: “Yan masaya Blair gelse buradaki kimse aldırmaz.” Benzer bir durum karşısında ülkemizi düşününce, insan üzülmeden edemiyor… 

Yine aynı şekilde Hollanda’dan bir hatıra geliyor zihnime: Yemek vakti kendi yemeğini ısıtıp bulaşıklarını yıkayan bir CEO örneği… Ülkemizdeki aile, iş ve siyaset alanlarındaki benzer davranışları kıyas edersek bir kez daha ‘meşrûtiyete’ ne kadar muhtaç olduğumuzu ortaya çıkacaktır. Son satırlar başka bir yazı konusu olacak istidatta olduğu için fazla uzatmıyorum.

Herkesi padişah hükmüne getiren meşrûtiyeti 6 ah bir anlayabilsek…

Dipnotlar:

1- Beyanat ve Tenvirler, YAN, s. 47. 

2- Divan-ı Harb-i Örfi, YAN s. 24. 

3- A.g.e, s. 65. 

4- Tarihçe-i Hayat, YAN, s. 52.

5- Beyanat ve Tenvirler, YAN s. 47.

6- A.g.e, s. 48.

Okunma Sayısı: 1388
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı