Trabzonspor ve sivil itaatsizlik

Trabzonspor camiası Türk futboluna karşı bir tür sivil itaatsizlik stratejisi uygulamalıdır. İnsanoğluna yapacağınız en anlamlı, en kibar, en etkili ve en ağır hakaret yok saymak, umursamamaktır.

Trabzonspor ve sivil itaatsizlik
Trabzonspor ve sivil itaatsizlik Yonetici
Advert

Türk futbolunu yöneten iradenin Trabzonspor’a karşı tavrı hiç değişmiyor. Kişiler değişiyor, zaman ve şartlar değişiyor ama bu hep böyle. Bu garabet Türkiye’ye özgü bir durum olarak normal karşılanabilir belki, ancak asıl tuhaf olan Trabzonspor’un da sisteme karşı tavrının hiç değişmemesi.

Trabzonspor sistem tarafından sürekli konakta çalışan hizmetçinin çocuğu muamelesi görüyor, üst kata çıkıp konağın sahibinin masasına oturmaya kalktığında bu tavır zirveye çıkıyor, kendisi yaka paça merdivenlerden aşağı atılıyor, fakat o sürekli bu muameleye tabi tutulduğu halde her seferinde ilk kez başına gelmiş gibi davranıyor. Her defasında ağır bir travma yaşıyor, kendini yıllarca toparlayamıyor. Sonra kalkıp ayağa daha önce hiçbir şey olmamış gibi yine merdivenlere yöneliyor. Sosyal psikoloji ilmi herhalde bu durumu ya açıklayamaz ya da açıklayana kadar göbeği çatlar.

Halbuki konağın dışında koca bir dünya ve o dünyada bir sürü imkan var.

Zaten haddinden fazla uzayan bu süreç artık bitmelidir. Ne yapmalıdır?

Trabzonspor camiası Türk futboluna karşı bir tür sivil itaatsizlik stratejisi uygulamalıdır. Tabii ki zirveye oynayacaktır, hani olur da fırsatını bulursa şampiyon da olacaktır ama çok iyi biliyoruz ki sezonun bir yerlerinde behemehal çelme ya da çelmeleri yiyecektir. İşte o zaman buna hiç aldırış etmeyecek, sanki hiçbir şey olmamış gibi günlük hayatına devam edecektir. Kritik nokta, bir şekilde kendini Avrupa’ya atabilmesidir. Ve sonra bütün enerjisini Avrupa başarılarına hasretmesidir.

Şöyle bir düşünelim: Diğerleri bir yana; 1996, 2005 ve 2011’te gördüğümüz muameleden sonra moral ve neşemizi kaybetmeden yolumuza devam etseydik durumumuz bundan kötü mü olurdu? Bağırdık, çağırdık, üstümüzü başımızı paraladık, sövdük, saydık... Eee? Adamların kundurasından bir çivi mi düştü? Yok. Peki biz ne olduk? İzaha bile gerek yok sanırım, hep birlikte yaşadık ve yaşıyoruz.

Trabzonspor sahada futbolunu oynayacak, futbolcu profilini ve bütçesini akıllı yönetecek, şehrin inanılmaz zenginlikteki kültürel değerlerinden beslenecek (keşan motifi çok güzel bir başlangıç sayılabilir ve mutlaka devamı gelmelidir), saha sonuçlarından bağımsız olarak bütün bir camia halinde saha içi ve dışında eğlenmeye bakacaktır.

Taraftara, özellikle şehir dışında başka takım taraftarlarıyla temas halinde yaşayan taraftara çok önemli görevler düşmektedir. O insanlarla normal insani, ticari, komşuluk vs. ilişkilerimiz devam edebilir, fakat asla onlarla futbol ve taraftarlık odaklı konuşma-tartışmalara girmememiz gerekiyor. Öyle maç sonucu için iddiaya girmek, maçtan önce “Sizi şöyle yamultacağız, böyle benzeteceğiz” diye kızıştırmak, yenince “Nasıl becerdik!!!” diye takılmak, yenilince nefesimiz tükenene kadar hakem, federasyon, medya ve rakibin bütün unsurlarını suçlamak... Bunların hiçbiri onlara zerre kadar işlemiyor, bize de hiçbir faydası olmuyor. Yapılacak en güzel şey, onlarla kendimizi futbol ve taraftarlık konularından soyutlamaktır. Size ilişmeye kalktıklarında ya sessizce gülümsemeli ya da konuyu değiştirmelisiniz. En güzel ve en etkili cevap bu olacaktır. Bunu yaptığınız takdirde çok geçmeden ne kadar rahatladığınızı fark edeceksiniz. Diğer türlü kendi cenahınızı ne kadar ateşli ve etkili savunursanız savunun, hakkınızda diyecekleri “Bizim Laz gene kızdı” olacaktır.

Tabii ki bu kadarla da kalmayacağız. Haksızlığa uğradığımız zaman sosyal medya başta olmak üzere muhtelif mecralarda kan köpürünce, esip gürleyince, yapılan haksızlıkları madde madde örnekleyerek sergileyince hiçbir şey değişmiyor. Ne federasyon, ne hakemler, ne (yayıncı kuruluş başta olmak üzere) medya bundan hiç ama hiç etkilenmiyor. Bundan da tamamen vazgeçeceğiz. İnsanoğluna yapacağınız en anlamlı, en kibar, en etkili ve en ağır hakaret yok saymak, umursamamaktır.

En uç noktayı söyleyerek noktalayalım:

Trabzonspor’un bu esaretten kurtulduğu an, -Allah bir daha göstermesin ama- bir Cem Papila vakası daha yaşandığı takdirde takımın hava alanında büyük bir coşkuyla karşılandığı, şehir meydanında horon ve kolbastı oynandığı andır. Tekrar söyleyelim, onlara verilecek en güzel ve faydalı cevap bu olacaktır.

Trabzonspor Sivil itaatsizlik Şampiyonluk Avrupa 1996 2005 2011
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR X
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Balıkesir'de büyük Çepni buluşması
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg
Sebahattin Arslantürk: Hedef dekar başına 500 kg