İktidar cephesinde sular durulmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ağırlıklardan kurtulup yeni bir başlangıç yapmak isterken tasfiye korkusu yaşayan Süleyman Soylu, oyunu Saray’ın bahçesine yıkmak istiyor.

Topu Saray’ın bahçesine attı

Süleyman Soylu ve arkasındaki güçler zor durumda. Peker’in açıklamalarından sonra partisinden destek alamayan Soylu’yu savunmak bir iki gazeteci görünümlü çantacıya kaldı. Anlaşılan o ki Bahçeli ile Erdoğan görüşmelerinden somut bir sonuç çıkmadı. Bahçeli hâlâ Soylu’nun arkasında duruyor. Ama Ruhsar Pekcan olayındaki gibi bunun da bir sınırı olabilir. Hatırlanacağı gibi MHP ile sıcak ilişkileri olan Pekcan, bakanlıkta yaşanan ihale skandalına kadar tüm eleştirilere rağmen koltuğunda kalmayı başarmıştı. Kuşkusuz bire bir aynı olmasa da Bahçeli’nin mukavemet etme gücünün de sınırı var.

AKP içinde yaşanan Soylu sıkıntısı artık sır değil. Anlaşılan o ki bu meselede artık Erdoğan da netleşmiş. Haziran seçimlerinin ardından oluşan blok çatlarken iktidarda kalmak isteyen Erdoğan, tüm günahları Soylu ve etrafındakilere yıkıp yoluna devam etmek istiyor.


ERDOĞAN’I AKLAMA ÇABASI SÜRÜYOR

Ortalıkta dönen konuşmalara bakarsanız daha önce birkaç kez gerçekleşen senaryoların bir benzeri daha yaşanıyor. Ne kadar başarısızlık ve kötülük varsa biri ya da birilerinin üzerine yıkarak bagajlardan kurtulup yola devam etmek Erdoğan’ın 20 yıllık iktidarı döneminde bir iki kez denediği bir yöntem. Anlaşılan o ki yine böyle bir yol ayrımına gelindi. Yandaş medyanın önemli bölümünde Erdoğan’ı yaşananların dışına iten bir gayret hakim. Yandaşta başlayan bu çabanın bir sonraki ayağı hiç kuşku yok ki iflah olmaz liberaller olacak. Öte yandan Erdoğan da yeni başlangıcın sinyallerini vermeye devam ediyor. Antalya konuşmasında “partili arkadaşlarımız hakkında konuşmak doğru değil” diyerek Soylu’ya mesaj verirken “gidecekler olacak siz işin o tarafına bakmayın” diyerek yakın zamanda bu meseleye dair adım atacağının da sinyalini verdi.

Batıyla ilişkileri iyileştirmek için gayret eden, etrafında oluşan şebekeyi, suç yumağını dağıtan ve ekonomiyi ayağa kaldırmaya çalışan Erdoğan imajı pazarlanıyor. Bu yolla ilerleyen sürecin sonu erken seçime çıkar.

BAKAN SOYLU BOŞ DURMAYACAKTIR

Çıplak gözle görünen bu gerçek karşısında Soylu sadece Bahçeli’nin desteğiyle ayakta kalamayacağını biliyor. Bu yüzden hala sahada ve çıkış yolu arıyor. Erdoğan’ın oyununu bozmanın en kolay yolu maçın Saray’ın bahçesinde oynanmasını sağlamak. Bir anlamda Erdoğan’a çok sevdiği şarkısıyla yanıt veriyor: “Beraber yürüdük biz bu yollarda.”

Bu sürecin nereye varacağına dair net bir çıkarımda bulunmak zor. Ama belki soruları çoğaltarak yaşanacaklara dair daha net bir fotoğraf elde edebiliriz.

1- Soylu ‘10 bin dolar alan vekil kim’ sorusunu neden ortaya attı?

Süleyman Soylu katıldığı bir televizyon programında Peker’le yaptığı polemiğin bir yerinde 10 bin dolar maaş alan siyasetçiden bahsetti. Hemen ertesi gün Sedat Peker’in açıklamalarından parayı alan ismin Metin Külünk olduğunun anlaşılmasına rağmen uzun süre “kim aldı” sorusu gündemde kaldı. Oysa asıl sorulması gereken soru “Hiç gereği yokken Soylu bu ismi neden ortaya attı?” olmalıydı. Bu sorunun yanıtı da hiç kuşku yok ki Külünk’üm kim olduğunda ve kimlere yakın çalıştığında saklı.

2- Soylu, Akar ve Fidan’dan ne istiyor?

Soylu 7 Haziran sürecini anlatırken de yine konuyla çok ilgisi olmadığı halde lafı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın bakan yapılma girişimine getirdi. “Devlet kademelerinde çalışanların siyasete girmelerini doğru bulmam” diyerek aynı anda hem Fidan hem Akar’la ilgili soru işaretleri ortaya koydu. Bu isimlerin dış politikada ve uluslararası ilişkilerde son zamanlarda öne çıkmaları, Soylu’nun negatif tutumunun nedeni olabilir mi? Daha net bir ifadeyle soralım: Soylu’nun ve etrafındakilerin çok haz etmediği yeni yol haritasını bu iki isim mi çiziyor?

İKTİDAR OYUNU ÇOK CAN YAKAR

Kavga ilk kurbanlarını vermeye başladı. Özışık kardeşlerin ardından Veyis Ateş de gitti. Ama keşke hep böyle insanlar olsa. Benzer bir iktidar içi kapışmayı 7 Haziran-1 Kasım seçimleri arasında yaşadık. Binin üzerinde insanımız hayatını kaybetti. Umarız ki HDP İzmir il binası baskını ve Deniz Poyraz cinayeti benzer bir sürecin habercisi olmaz.